3. Perde / 1. Sahne

23 6 11
                                    

*Kambur ve Gezgin bahçeye girerler.

Kambur: Bizim Güçlü’nün bahçesi burası. Baksana yerdeki otlar bile hazır ola geçmiş.

Gezgin: Hm, baya düzenli bir bahçe. İyi bakıyor anlaşılan. Şu akasya ağacına bak. Biraz boynunu bükmüş ama çok ihtişamlı değil mi?

Kambur: He, bu ağaç… Bu ihtişama gelene kadar ne dalları heba oldu bir bilsen. Ona üzülmediğim anlar çok nadirdir.

Gezgin: (Kahkaha atar.) Üzülüyor musun? Sen bence kamburuna üzül. Baksana şu iki büklüm haline.

Kambur: Ne varmış halimde. Sen kendine bak asıl. Ne evin belli ne yurdun. Yalnızsın dostum, yalnız.

Gezgin: Ben halimden memnunum. Özgürüm bir kere. İstediğim her yere gidebilirim. Bugün buradaysam yarın kimseye sormadan başka bir şehre ya da başka bir ülkeye gidebilirim. Özgür olmak bence en güzel şey.

Kambur: Özgür olmak nefes almak gibidir ama yalnız olmak aldığın nefesi bir çırpıda vermektir. Bence artık kök sal dostum. Bak bu ağaç gibi boynu bükük kalacaksın sonunda.

Gezgin: Çok ağır konuştun. İçim bir tuhaf oldu. Seninle konuşmak bana hep böyle hissettiriyor. (Akasya ağacının yanına oturur.)

Kambur: Öyle derler; benimle konuşmak insana istemediği, kaçındığı şeyleri göstermek gibiymiş.

Gezgin: Benim de kaçındığım şey yalnızlık. Haklısın be Kambur, dostum. Ne kadar da gezsem insan bir aile sıcaklığı istiyor. Bir akşam evde çay içmek istiyor.

Kambur: Hala geç değil. Önce iste ve sonra inanmaya bak.

Gezgin: Düşüneceğim öyleyse.

*Gezgin bahçeden ayrılır.

Kambur: Ah, ah! Bak gördün mü? Tüm dünyayı da gezsen kalbinde yine de bir dert olur.

Ağaç: Ve bir ağaçta olsan dert yine de seni bulur, eski dostum.

Kambur: Nasılsın bugün? Su ister misin?

Ağaç: Biraz huzur isterim, biraz da özgürlük. Giden kişiye bir baktım da bende onun gibi olmak isterdim ve hala istiyorum. Galiba herkes birileri gibi olmak istiyor ama bilmiyorlar dert baki.

Kambur: Öyle tabi. Ben alıştım artık. Kimse gibi olmak istemiyorum. Ben kim gibi olursam olayım mutlaka üzülecek bir şey bulurum. Sen de artık kendini kabullen. Köklerinden ayrılamazsın.

Ağaç: Bazen çok acı konuşuyorsun.
Kambur: Duyman gereken şey bu dostum. O kökler seni yaşama bağlıyor. Sen onlardan ayrılırsan, neyse söylemek istemiyorum. Sen benim dostumsun ve senden ayrılmak istemiyorum.

Ağaç: Ben de sana acı konuşayım o zaman. Bir gün o da olacak dostum.

Kambur: Doğru olacak. Bazen bunu biliyor olmak içimi sızlatıyor.

Ağaç: Bilmek iyidir, ya bilmeseydin ne olacaktı? Mutlu olurdun ama suyun çekilmiş gibi kuru ve yavan olurdun.

Kambur: Eh bizde dertli olmayı seçtik o vakit.

Ağaç: Yine de mutlu olduğumuz anlar var, yok mu?

Kambur: Var var. Senin dallarından düştüğüm zamanlar geldi aklıma. Bir de seni uykundan uyandırdığım için beni tam buradan, kıyafetimden tutup havaya kaldırmıştın. Ah ne çok korkmuştum. Ama yine de mutluydum. Senin bana zarar vermeyeceğini biliyordum.

Ağaç: (Kalın sesi ile kahkaha atar.) Evet, bak yeni hatırladım. Uyuz bir çocuktun sen. Beni çok rahatsız ederdin, sana bu yüzden çok kızardım. Ama seviyordum seni yine de. Sevimliydin bir kere.

Kambur: Peki ya şimdi nasılım?

Ağaç: Hala o uyuz çocuksun.

*İkisi de gülmeye başlar.

~yapay zeka tasarımı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~yapay zeka tasarımı

TURNA (Oyun / Tiyatro) BİTTİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin