4.Perde/ 2. Sahne

10 2 1
                                    

(Kambur ve Gezgin bahçenin kapısında karşılaşırlar.)

Kambur: Gidiyor musun yine?

Gezgin: Ne zaman kalmayı başarabildim ki?

Kambur: Sen kalmayı ben gitmeyi başaramıyorum. Bugün içimde koca bir hüzün var. Gidişine ağlarsam şaşırma.

Gezgin: Yok artık ağlama sakın dostum. Bak ben de ağlarım yoksa.

Kambur: Ben bu hayatta vedalardan nefret ederim. Sanki içimden bir parça sökülüyormuş da çaresi yokmuş gibi hissediyorum.

Gezgin: Haklısın ama sen benim dostumsun. Ben uzaklarda olsam da üstümüzde parlayan yıldızlar değişmeyecek.

(İkisi de gülmeye başlar.)

Kambur: O yıldızlara bakıp, koyun çiçeği yedi mi yoksa yemedi mi diye düşüneceğim öyleyse.

Gezgin: Koyunun bir ipi var, bunu unutma. Senin küçük prens hayranlığın bana da bulaştı.

Kambur: Sen gidince okuyacağım.

Gezgin: Sonunda ağlama da, ne okursan oku.

Kambur: Bugün Güçlü ve ailesi için yeni bir gün. Duydun mu olanları?

Gezgin: A evet duydum. Her olayın içindesin be Kambur. Ne oldu, çözdüler mi sorunlarını?

Kambur: Evet, zor oldu ama çözdüler. Bugün ailecek bahçeyi temizlediler. Bugün Onları izledim ve içime oturan şeyler oldu.

Gezgin: Ah benim iyi kalpli arkadaşım.

(Kambur’un gözünden iki damla yaş düşer.)

Kambur: Onları mutlu görmek beni de mutlu etti ama ben bu kapının ardındayım. Yerim belli. Biliyor musun yalnızlık kalbi hüzünlendiriyor.

Gezgin: Yalnızlık her insanın kalbinde be Kambur. Senin gibi konuştum bak ama şunu unutma Allah hep yanımızda.

Kambur: Üzüm üzüme baka baka artık. Doğru söyledin ama Allah hepimizin yalnızlığında, hepimizin kalbinde.

Gezgin: Güçlü için sevindim. Deli gibi hareket ediyordu. Biraz düzelmiştir artık.

Kambur: Onun da dertleri vardı. Deliliğinden değil de anlaşılma çabasından dolayı bu hale geldi. Ama iyi artık. Ailesi onu görmeye başladı ve o da ailesini görmeye başladı. Görmek demişken, görmek iki çeşittir Gezgin. Kimisi sadece deri görür kimisi o derinin altındaki seni görür.

Gezgin: O Kambur sen muhteşem bir detaysın. Dostum kitap yaz.

Kambur: Dalga geçme. Doğruyu söylüyorum ben. Bak etrafına bir, her insan sana aynı şekilde mi bakıyor? Seni gezen tozan, gamsız olarak gören o kadar çok kişi var ki. Ama bana göre, kendi yalnızlığını yüklenmiş ve onu her yere taşıyan bir insansın. İyi kalplisin, herkese yardım edersin ama kendine gelince kabuğuna bile dokunamıyorsun. Dertlerimiz ile varız ve var oluyoruz. Sen benim gözümde gamsız değil, dertli bir insansın.

Gezgin: Yine içimde koca bir boşluk oluşturdun.

Kambur: Yalan söyleme, o boşluk hep vardı.

Gezgin: Evet var ama hatırlamak istemiyorum be Kambur.

Kambur: Özür dilerim ama hatırlamamak diye bir şey yok, geriye itemezsin. Hiçbirimiz itemeyiz. Bunlarla yaşamayı öğreniriz sadece.

Gezgin: Bende öğrenmeye çalışıyorum.
Kambur: Bende.

Gezgin: Ben gideyim artık. Yol beni bekler ben yolu. Kuşlarla geçmemiz gereken telefon direkleri, bulutlar ile dolaşmamız gereken diyarlar var dostum. Kendine iyi bak, Allah’a emanet ol.

Kambur: Sende dostum, sende Allah’a emanet ol.

(Gezgin, Kambur’un yanından ayrılır.)

Kambur: Ah Kambur bak yine kaldın tek başına. Şu ağaca diyorsun köklerini kabullen diye ama sen kendi köklerini kabullendin mi acaba? Kaç yaşına gelirsek gelelim hala hayatın bize bir dersi var. Öğrenmemiz gereken çok şey var. Ah kalbim bu kadar hüzünlü olmak sana yakışmıyor. Özür dilerim. İçimde susmak bilmeyen bir çocuk var, özür dilerim.

(Kambur, bahçeden ayrılır. Kalbindeki çocuğa selam olsun.)

TURNA (Oyun / Tiyatro) BİTTİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin