Kamera

150 31 23
                                    

Bütün günü yatarak geçirdim, okuldan sonra onunla yürüyememek bana oldukça zor geliyordu. Derste yan yana otursak da, okulda geçirdiğimiz zaman bize yetmiyordu. Lelis'le Defi annemin arabasını alıp sinemaya gitmişti. Annemle babam da arkadaşlarına yemeğe gitmişlerdi. Bu akşam evde yalnızdım, fakat özgürlüğüm kısıtlanmıştı. Üstelik ne olduğunu bilmediğimiz bir gölge tarafından.

Aklıma çılgınca bir fikir geldi birden, bütün cesaretimi toplayıp çoraplarımla arka bahçeye doğru yöneldim, kapıyı açıp dışarı çıktım. Hava oldukça serindi. Titremem belki de bu yüzdendi.

Kendine itiraf et Fegel, korkuyorsun?

Adımlarımı yavaşça attım, karanlığın ortasında bekleyip gözlerimi kapattım. Marlo bunu duysa bana çok kızardı ama yapmak zorundaydım. Buna mecburdum, oturup başıma gelecekleri bekleyemezdim. Rüzgâr yüzüme vururken söyleyeceklerimi düşündüm. Sesimi yükselterek, "burada olduğunu biliyorum," dedim. "Etrafımdasın sürekli. Benden ne istediğini bilmiyorum ama senden tek isteğim ona zarar vermemen. Ona zarar vermen bana zarar verir."

Bekledim. Gözlerim hâlâ kapalıydı. Rüzgârın uğultusunu dinledim. Ağlamamak için direndim, bunca zaman ağlamadıysam şimdi de ağlamamalıydım. Biriken bir damla şiddetli bir sızıyla gözümün birinden yavaşça aktı. O anda hemen arkamda onun güçlü varlığını hissettim. Gözlerim hâlâ kapalıydı. Açamadım.

"Lütfen ona zarar verme, aileme zarar verme, artık kimseye zarar verme. Sana yalvarıyorum."

Kalp atışlarımı duyabiliyordum ve onun varlığını daha yakınımda hissediyordum. Kimdi o, benden ne istiyordu, neden peşimdeydi, neden hayatımı mahvediyordu?

Tam arkamda! Sıcaklığını hissediyordum, peki nasıl? Varlığı olmayan bir şey, bir bedene bürünebilir miydi? Arkamdan gelen rüzgâr kesilince gözlerimi daha çok sıktım. Başımın üzerinde bana doğru eğilmiş bir şey vardı sanki, Tanrım ne de korkunç, korkusu bütün bedenimi sardı. Bacaklarım birbirine çarparak titriyordu. Cesaretimi toplayıp açtım gözlerimi ve hızla arkamı döndüm.

Sonuç her zamanki gibiydi. Gitmişti.

҈

Sabaha kadar dönüp düşünmekten uyuyamadım. Gözlerimin altındaki hafif morluklara bakınca aynayı kırmak istedim. Eminim benimki gibi bir yüzü görmekten o da rahatsız oluyordu.

Kahvaltı masası tam bir karmaşa içindeydi. Lelis'le Defi'yi bu kadar hararetli bir şekilde tartışırlarken ilk defa gördüm. Konu da her zamanki gibi kıyafetle ilgiliydi. "Sen neden benim giysimi izinsin aldın?" diye Lelis Defi'ye kükredi. O da "sen benim ayakkabılarımı nasıl benden izinsiz giydiysen öyle," diye cevap verdi. Onlara aldırmadan devam ettim, annem babamın kopan gömlek düğmesini dikiyordu. Babam da elinde gazetesi bu gürültüde sessizliğini koruyarak okumaya çalışıyordu. Zavallı babam, her zaman uysal bir insan olmuştu. Ne bana ne ablalarıma bir kez olsun kızmamış, kalbimizi kırmamıştı. Bugün de o günlerden biriydi. Anneme bakınca yüzündeki yorgun gülümsemesini gördüm. Düğümü atıp ipi kopardı ve gömleği özenle koltuğun üzerine bıraktı.

"Günaydın Feg, nasılsın bakalım?" dedi babam başını gazetesinden kaldırıp.

"Bu gürültüde sen nasılsan ben de öyleyim baba," dedim. Çayımı doldurup kızarmış ekmeklere uzandım. Gülümsemesi yayıldı yüzünde.

"Onlara alışmış olmalıydın, değişeceklerini beklemek komik olurdu."

Birden aklıma Marlo'nun annesiyle babası geldi. Sormakla bir şey kaybetmem diye düşündüm. Konuyu saptırmış olsam da merakıma engel olamamıştım. Lelis'le Defi'ye göz attım, bizi görecek durumda değillerdi.

PARANOYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin