Köy

102 26 45
                                    

Odam Kulpa'daki kadar büyük değildi, yatağımda. Zaten burası benim odam değildi, benim için alelacele hazırlanmış bir yerdi. Yine de en iyisi için uğraşılmış, bir emek harcanmıştı. İhtiyacım olan her şey vardı, ailem ve Marlo dışında tabii. Onları düşünüp kendime eziyet etmek istemiyordum, yataktan kalkıp perdeyi sonuna kadar çektim. Hava bugün de çok güzeldi. Parke döşeli yollarda birkaç çocuk koşturuyor, hızlı gölgeler oradan oraya hareket ediyordu. Kiminin kolunun altında sepet, kiminin de ellerinde taşıdığı kocaman sandıklar vardı. Hypatia'nın benim için bıraktığı kıyafetlere bakıp Marlo'nun kirden görünmeyen kazağına dokundum son kez. Eminim onu da yok edeceklerdi. Bunun için çoktan hazırlamıştım kendimi. Banyoya geçip elimi yüzümü yıkadım. Kendi suretim beni ürküttü. Ablalarımın deyimini haklı çıkarmayı yine başarmıştım. Tam bir ucubeye benziyordum. İnsanlıktan çıkmıştı görüntüm. Keçeleşmiş saçlarım, baygın bakışlarım, uzayan kaşlarım, hepsi iğrenç bir bütün oluşturmuştu.

Banyo musluğunu açıp üzerimdekileri çıkardım. Birisi benim için şampuan bırakmıştı, temiz havlular da duvardaki askılıkta sallanıyordu. Parmak uçlarım buruştuğunda kapattım musluğu, havluya sarınıp odaya geri döndüm. Giymeye mecbur olduğum kıyafetleri giyip saçlarımı taradım, ne ara bu kadar uzamışlardı anlamamıştım.

Taş basamakları inip oturma odasına göz attım, tahmin ettiğim gibi kimse yoktu, yine de şömine yanıyordu. Dışarı çıkıp heykelin yanında dikildim. Önümden geçen birine selam vermek istedim ama bana bakmadı, sonra Petra'nın vaazı geldi aklıma, ben de olsam onlar gibi davranırdım, yadırgamıyordum ve bu beni ilk defa üzmüyordu. Başımı gökyüzüne kaldırıp bulutsuz maviliği izledim, bir kuş sürüsü dalgalandı ve hemen gözden kayboldu. Burada yaşayan hiçbir şeyin hızına yetişilmiyordu doğrusu.

Petra dahil kimse görünmüyordu ortalıkta, Hypatia'yı bekledim, gelmedi. Bir süre gelen geçen olacak mı diye bakındım, sonra da yürümeye başladım. Güneşe rağmen rüzgâr esiyordu. Serin esinti yüzüme yumuşakça dokunup geçti. O an Lelis'in kıkırtıları, Defi'nin kahkahaları yankılandı kulağımda... Annemin her sabah kahvaltı hazır diye bağırması, babamın masanın başında bizi beklemesi geldi gözlerimin önüne. Gülümsedim. Okul yolundaki sıkıcı yolculuğumdan sonra sınıfa girer girmez Viola'nın diş telleriyle sırıtışı. Çekilmez matematik dersleriyle, benim tükenmez not alma hırsım. Sınavlar, testler, sınıfımdaki geri zekâlılar... Hepsini özlemiştim. Ders aralarındaki saçma sapan muhabbetlerimiz... Sonbaharın kesilmeyen yağmuru, kışın erimeyen karı, ilkbaharın tertemiz havası, yazın kavurucu sıcağı. Şimdi hepsi uzak birer anıydı. Ablalarım bana hakaret edemeyecek, kırbaç gibi ellerinin darbelerinden mahrum kalacaktım. Oysa o kadar alışmıştım ki kavgalarımıza, beni ezip hor görmelerine. Sürekli konuşmaları, bir kez olsun dinlememeleri bile sorun değildi. Şu an evimde olsaydım sonsuza dek susabilir, sonsuza dek dinleyebilirdim. Her işlerini yapabilir, son nefesime dek köleleri olabilirdim. Marlo'yla geçen o kısacık zaman dilimi, evet, o süre bile bir ömür beni avutmaya yetebilirdi. Onu bulup bulup kaybetmeye de alışmıştım. Sanki bir daha olmayacaktı, sona ermişti bu savaş, biz kaybetmiştik ve Petra tek galipti. Paracelsus'un sözü havada kalmıştı. Ne intikam alabilmiş ne de bize, Marlo'ya, yardım edebilmişti. Tek yaptığı kendi kendini bitirmek olmuştu. Ya o küçük zavallılar? Petra'nın hakaretini asla hak etmemişlerdi, onlar deney faresi değildi, her insan kadar insan, her canlı kadar yaşamın parçasıydılar. Petra gözümdeki sarsılmaz yerini bir kez titretmişti, artık ona eskisi gibi bakamaz, saygıyla yaklaşamaz, yaptıklarını anlamaya çalışamazdım. Derinlere gömdüğüm öfkem su yüzüne çıkmış, onunla aramdaki duvarları aşılamaz bir boyuta taşımıştı.

"Günaydın," dedi birdenbire düşüncelerimin efendisi. "İyi uyudun mu?"

Dalga geçiyor olmalıydı, yüzüne bakınca bunun bir dalga ya da alay olmadığını anladım. Petra aradaki buzları eritmeye çalışıyor, hızla eski hâline bürünüyordu. Bu sefer gardımı bu kadar erken düşürmeye niyetim yoktu. Cevap vermedim. Bir süre yanımda yürüdü.

PARANOYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin