10.BÖLÜM

65 17 8
                                    

Peçetelerinizi hazırlayınız , Şevval Karabal'la bol ağlamalı bir bölüm karşınızda ...)

&

Medya : Bölümde geçen ninni

10.BÖLÜM :AĞLAMAMAK
*Hiçkimse düşündüğün gibi değil , herkes gördüğün gibi ...*

Bazen her şeyin bittiği yerden başlardık hayata ... Bazen hiçbir şey başlamadan biterdi hayat ...
Kaygılar mutlu olmayı zorlaştırırdı , engeller ufka açılırdı bir gece yarısı . Kimisi aralarındaki buzları eritirdi , kimi aralarına bir dağ boyunda buz eklerdi ...
Ha , birde herkesin unuttuğu bir şey vardı . Kalp ...
Sevmek , sevilmek istemek suç değildi , suç olan istenmeyen bir ruhu esir tutmak ve yaralamaktı ...
İstenmeyen ruh ...
Fazlaca belirsizlik vardı hayatta . Hayat , yaşamaya inanmak demek değildi , istenmeyen bir yaşamda olabilirdi . Hayat , şu zamanı kaplayan kısa zaman dilimiydi ve öyle kalmalıydı . Hayata bir önem katmak bize fazladan bir şey vermezdi ve hatta bazı şeyleri çalardı . Umut güzel şeydi ama ünlü yazarında söylediği gibi işkenceyi uzatırdı .
İşte öyle bir andaydı Meva , şayet karşısında ölen onlarca adam vardı . Elleri birbirine karışmış kısmi bir şoka girmişti . Evet evet yüksek inlemeleri duyulan kişi Âgah'tı ve Meva bu işkenceye dayanamazdı ... Silah sesleri bir cepheden fırlamış gibi hissettiriyordu . Ve bakışları yavaş yavaş Gölge'ye döndü . Karşıdaki adamları birbir alnının ortasından vuruyordu . Hiçbirini ıskalamıyordu ve bunu yaparken büyük bir emek vermiyordu .

Meva , onun eğitimli olduğunu düşündü . Ve inanınki tek düşündüğüde bu değildi . Gölge , tam bir ölüm makinesiydi ! Gölge ise üzerinde olan bakışların farkındaydı ama umursamadan tek tek mermi boşaltmaya devam etti .

Bir anda sesler duruldu . Savaşın ardından gelen huzur dolu dakikalar gibiydi .
" Allah-u Ekber " diye tekbir getirdi o sesler . Hava kararmak üzereydi . Geceye karıştı bu sesler . Gölge , dizini yerden kaldırdı ve tamamen ayağa kalktı . Öylece yerde oturup kendisine bakan kıza baktı . Gözleri keskindi ve sinirli olduğu belli oluyordu . Tekbir sesleri yükseldi .

Plan önceden yapılmıştı . Şimdi diğerleri Âgah'ı alacak ve buradan gidecekti . Bağıra çağıra Âgah arabaya bindirildi ve götürüldü . Gölge , güldü .
"Sen hâla acınası bir korkaksın ! Birde aptal bir yalancı !" Meva , omuz silkti ve oturduğu yerde bacaklarını kendine çekerek gökyüzüne baktı . Başını omzuna yasladı . Gölge 'de yanına oturdu . Gözleri öylece siyahlaşmaya başlayan gökyüzünde gezdirdi .

"Ah ! Ne acı , unutulamayan bir aşk hikayesi . İyiliklerin kraliçesi ve kötü kalpli kralın hikayesi değil mi bu ?" Meva , başını onaylamazca iki yana salladı . Yüzünde ise sebepsiz bir gülümseme vardı .

" Hayır , biliyor musun Gölge ? Sen cidden bir pisliksin . Her şeyi biliyorsun ve inanki bu umrumda bile değil "

sessizlik olmasına bile izin vermeden ve Gölge'nin bakışlarını umursamadan tekrar konuştu .
" Sen sadece kıskanıyorsun ! Sen bencilsin , hatta öyle bir bencilsinki ... sen bu duyguları yaşayamıyorsun diye kimse yaşamasın istiyorsun ! Asıl sen acınası bir korkaksın !" Gölge 'nin dudaklarında bir tebessüm belirdi . Bu öylesi bir gülümseme değildi . Yaşanmışlıkların gülümsemesiydi .

"Sana daha önce bu duyguları hissetmediğimi düşündüren ne oldu ?" Diye konuştu . Sevmek ...
Herkesin düz yolda takıldığı o taşın adıydı ...
Bakın 'Aşk' demiyorum . Aşk , sadece delice sevenlerin kendileri için uydurduğu bir duyguydu . Aşk , aşırıları anlatıyordu ...
Aşk , imkansızları anlatıyordu ve kimse imkansız değildi . Ve bugün yanyana oturan ikilide geçmişin kırdığı kişilerdi ...

SONRAKİLERİN ÖNCÜLERİ : GÖLGE KİM ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin