Merhaba tekrardan ben geldim! Şu sıralar baya bir texting yazmak istiyorum fakat buraya da bölüm atmam gerektiğinin farkındayım. Bu yüzden yeni bir kurguya başlamayacağım, en azından 'şimdilik'. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur.
Unutmayın ki her bir yazar, yazarken kimden ilham alıyorsa, o kişi yazarın en değerlisidir. -ZN
-
O günden sonra sadece 1 ay geçmişti. Unutkanlığım başlamıştı ve o adamın adını hatırlamaya çalışıyor, fakat hatırlayamıyordum.
Onu yaklaşık 1 ay önce görmüştüm ve bir daha da ne yanıma gelmiş, ne de arayıp sormuştu. Bu zamana kadar bildiğim tek şey benim kaçırıldığım, ve Türkiye diye bir ülke de doğmamdı.
Bu sıralar evde tek yaptığım şey camdan dışarı bakmak ve onu beklemek oluyordu. Her ne kadar adını hatırlamıyor olsamda olayların neredeyse hepsi aralıklı zamanlarda zihnime doluyor ve günden güne daha da umutlanıyordum.
Evinde beraber yaşadığımız adam ise gelen korumadan, 1 gün sonra ortalıktan kaybolmuştu. Evde eskisinden daha çok dolaşıyor, vücudumu esnetmeye çalışıyordum. Tabi, ben bunları yaparken genellikle evin hizmetçisi daha yeni geliyor ve yemeği yaptıktan sonra geri gidiyordu.
Ve evde bir odada piyano keşfetmiştim! İnanılmaz bir şeydi! Yardımcıya söylediğimde bana ismini ve nasıl çalınacağını söylemişti. Piyano, el ile çalınan bir çalgıymış. O gittikten sonra kimseye fark ettirmeden gidip çalmaya çalışıyordum. Sanki hatırlıyormuşum gibi, ama çalmayı bilmiyormuşum gibi.
Günün yarısı camdan dışarı izlemek, piyano çalmaya çalışmak ve arada sırada yemek yemekten başka bir şekilde geçmiyordu.
O adam hiç aynaya baktırmamıştı, yüzümün nasıl olduğunu bedenimin nasıl olduğu hakkında bir fikrim yoktu ama gözüm olduğu için bedenimi görüyordum elbette. İlk uyandığımdan daha da inceydim. Hoş, benim için bir farkı yoktu.
✨
Sabah, gözümü silah sesleri yüzünden açmıştım. Günler sonra ilk defa bu kadar korkmuştum. Şuan ise yapabileceğim tek şey dümdüz karşıma bakmak oluyordu. Pencereden bakarsam bu benim için tehlikeli olabilirdi. Bu yüzden odamdaki masanın altında saklanmış oturuyordum.
Silah sesleri gelmeye devam ederken bir adam odaya girdi, kapıyı kilitlediğimi hatırlıyordum ama unutmuştum galiba. Aslında korkuyordum ama bunu dışıma belirtmek istememişti, dizilerde gördüğümde sanırım kötüler, iyilerin onlardan korktuğunu anladığında zevk alıyordu. Bir insan neden kötü olurdu ki. Bu hayata gelme amacımız zaten doğru dürüst yaşamak oluyordu.
Adam hızlı adımlarla yanıma geldi ve kolumdan tuttuğu gibi çekiştirmeye başladı.
"Bırak beni!"
"Pislik adam!"
Evet, kendimi koruyuş cümlelerim sadece bunlardı. Benden başka bir cümle çıkmazdı. Ki zaten 5 ay üstünden sadece akıcı bir şekilde konuşmayı öğrenmiştim. Bu cümleler hakkında bir bilgim yoktu, Rusça öğreten biri neden bu şekildeki kelimeleri bana öğretsindi.
"Kes sesini küçük sürtük!"
Merdivenlerden bile o kadar hızlı indiriyordu ki, ayakta kalamıyor, bileklerim acıyordu. Bu sırada dışarıdaki slah sesleri azalmaya başlamış, siren sesleri gelmeye başlamıştı. Sonunda evin çıkışına çıktığımızda önümüzde etten duvar ördükleri gördüm. Ne oluyordu?
"KIZ ELİMİZDE! HERHANGİ BİR YANLIŞINIZ DA ÖLÜR!"
Bir yere doğru bağırıyordu ve öleceğimden bahsediyordu. Sakin sakin etrafı incelemek daha makul geldi gözüme. Ölsem bile bir şey değişmeyecekti. Ne arkamdan ağlayan olurdu ne de toprağa gömecek biri.
"Abi bu kız ağlamıyor, doğru kızı aldığımıza eminiz değil mi?"
Bilmediğim bir dilde konuşmuştu ve şimdide ona merak dolu bakışlarımı gönderiyordum. Sanırım en yakın zamanda şu dili öğrenmem gerekiyordu. Çok sık duyuyordum, tabi ölmezsem.
Bir anda arkadan çekilmemle irkildim. Evin girişinde 10 ila 20 arası polis gibi görünen birileri vardı. Demekki ölmeyecektim. Kötü haber..
-
İnanılmaz kötü ve kısa bir bölüm oldu. Derslerin yoğunluğundan yazamıyorum ki zaten ee gittiğimde hiç zamanım olmuyor. Okulun voleybol takımındayım ve eve yorgun geliyorum artı bir de ödevler derken gerçekten beni çok zorluyor. 1000 kelime bile olmadı, bu yüzden utanıyorum ama beni de anlayın. Şuan bile okuldan atıyorum bunu.
Sağlıcakla kalın..