Annem.
Her şey onun yüzünden ve sayesinde başlamıştı.
Ve evet, kendisi bir vampirdi aynı benim gibi.
Ölmesinin üzerinden birkaç yıl geçti, artik kaç yıl olduğunu saymayı bıraktım çünkü onsuz olmaya alıştım.
Birkaç sene önce bugün yakmışlardı onu vampir olduğundan dolayı. Ve işin acı tarafı ileride başım derde girmesin diye daha beni doğurduğu gün ikimizin bir bağlantısının olmadığına insanları ikna etmeye çalışmasıydı.
Bu yüzden cenazesinde bile orada olamamıştım. Şu anda ise mezarının başına oturmuş elimdeki çiçekleri ona veriyordum bir nevi.
"Merhaba" dedim ne diyeceğimi bilemezken, onu ziyarete geldigimde öyle çok konusmazdim çünkü küçüklüğümden beri olan alışkanlığımdan dolayı zaten boş bir konuşmaya anneme anlatırmış gibi derdimi anlatırdım hep.
O yüzden yine konuşmadım, sadece ellerimle toprağını sevdim. Ağlamıyordum, bu mezarlığa gelince hissettiğim tek duygu intikamdı.
Yang'ın annesinden almış olmam gereken bir intikam. Annemin katilinden.
Onun annesi de vampirmiş ve annem ile çok yakın arkadaşlarmış. O kadar yakınlarmış ki bir dakikaları ayrı geçmezmiş. Nedeni Hem sevgiymis hemde zorunluluk, toplumun dışladığı iki vampir birbirlerinde bulmuşlar dostluğu.
Sonra biz doğmuşuz, annemin günlüğünden okuduğum kadarıyla onunla çocukken arkadaş olduğumuz yazıyor.
Ve sayfaları ilerletince asıl olaylar başlıyor.
Jungwon'un annesi asıl yüzünü ortaya çıkarmaya başlıyor.
"Neden dünyayı biz yonetmeyelim ki" yazıyordu anneme yazdığı mektubun birinde. "Hepsinden her anlamda üstünüz."
Annemin cevapları ise kesindi. Her seferinde bunu yapamayacaklarını elinde olsa dünyayı ele gecirmeyi değil vampir olmayı normalleştireceğini söylediği mektuplar yazmıştı.
Aradan bir kaç ay geçmiş, Jungwonun annesi sıradanları yavaş yavaş katletmeye başlamış ve annemi de yanında görüyormuş, gölge olan babası ve babasının zihinci olan kardesi de onlarla geliyormuş. Zaten annemi de ikna eden oymuş.
Ve sonra yakalanmışlar, ünlü bir gölgenin karısı olan ve kendisininde bir zihinci olduğunu iddia eden kadını tutuklamak yerine tabii ki de türü belli olmayan, dul bir kadını tutuklayıp teste tabi tutmuşlar.
Sonra da yakılmış.
Annem yakıldıktan birkaç ay sonrada Jungwon'un ailesi o gece çıkan yangında ölmüşler.
Farklı yollardan olsa da ikiside yanmış sonuç olarak tüm diğer vampirler gibi.
Büyük ihtimalle ileride benim de sonum onlar gibi olacak, korkuyorum ama elimden hiçbir şey gelmiyor.
Ve şimdi bu hayatta en çok nefret ettiğim kişinin oğlu rüyalarıma giriyor, hatta sadece rüyalarla sınırlandıramam çünkü o herne kadar tersini iddia etse de akşamları yanıma geliyor. Kapımı tıklatıyor. Bir süre beni izliyor ve vazgeçip geri dönüyor.
İçimden bir ses onun olmadığına söylüyor bana ama o sesin haklı olması imkansız. Diyor ki gelen o değil, annesi.
Kafamı sallayıp bu düşünceden uzaklaşmaya çalıştım. Senede bir buraya geliyordum zaten, bunları düşünmemeliydim.
İsim bittiğinde ayağa kalkıp mezarlığın içinde dolanmaya başladım. Mezarda dolaşmayı hep sevmişimdir, kimse yok. İyi, kötü, zengin, fakir hepsi sonuç olarak aynı yerdeler şu anda. Hepsi artık zararsız ve onlara baktıkça geleceğini görüyorsun. Asıl sonu görüyorsun.
Hava soğumaya başlayınca mezarlığın çıkışına doğru yürümeye başladım. Markete girip sıcak bir şeyler almayı planlıyordum taki yere düşmekte olan birini görene kadar.
Ve o kişinin Yang olduğunu göre kadar.
Uzun zamandır yapmadığım bir şey olan vampir özelliğimi kullandım. Hızlı bir şekilde koşarak daha o düşerken onu tuttum. Anın hızıyla ikimizde yere düşünce sarsıntıdan kapalı gözlerini açtı.
"Vampir" dedi çok masum bir ses tonuyla. "Burada ne arıyorsun?"
"Sence ne yapıyor olabilirim." dedim sakince.
"Doğru" sessiz kaldı, bende ne diyeceğimi bilmiyordum.
Sonra uyanmasına rağmen hala onu tutan kollarıma kaydı gözüm ve kollarımı çektim. O da geri çekildi.
"Aynısı mı oldu" dedim merakla. Cevap vermek yerine kafasiyla onayladi beni sadece.
"Bu sefer ne gördün peki?"
"Senin sayende sadece yeşil odaya döndüm kimse yoktu, yani gelmeden uyandım."
Ofladı ve beni beklemeden mezarlıktan çıkmaya başladı. Çünkü peşinden geleceğime emindi.
Ve bende onu şaşırtmayarak yanına gittim.
"Geçen gün sakladığın şey neydi?" dedim sadece ikimizin oldugu yolda yürürken.
"Geçen gün sakladığım mı?"
"Evet, mesajlaşırken."
Kaşlarını çatıp düşündü. Sonra hatırlamış olacakki gözlerini kocaman açıp bana döndü.
"Söylemeyeceğimi söylemiştim sana."
"Hadi ama" dedim en içten sen tonumla. "Sana yardımcı olabilirim. Bütün bunları tek başına nasıl yaşayacaksın."
Kaşlarını çattı tekrardan ve hiçbir cevap vermedi.
Yumuşak bir şekilde tekrar konuştum. "İnsanları izlemeyi severim o yüzden tüm türlerin özelliklerini adım gibi biliyorum, sana yardımcı olabilirim."
Eğer bana inanıp kendini açarsa onu karşı kullanabileceğim, onu kendimi işin içine dahil etmeden öldürebileceğim bir çok yolum olurdu. Ona belli etmesemde heyecanlı bir şekilde cevabını bekliyordum.
Bir anda durdu ve bana döndü. Çatık kasları düzeldi ve gülümsedi. Bana gülümsedi.
"Canım vampir" dedi mutlu bir şekilde. "Beni düşünmenden dolayı o kadar mutlu oldum ki!" Bende ona gülümsedim.
Gözlerini bir kez açıp kapatmasıyla bana değen güneş ışınlarının belirmesi bir olmuştu. İlaç kullansam bile güneş benim için çok rahatsız ediciydi.
Gülümsemesi dondu ve tekrar eski haline geri döndü. "Sen beni salak mı sandın Vampir? Ne yapmami bekliyordun kollarına kendimi atmamı mı?"
Bana arkasını döndü ve boş yolda tek başına yürümeye başladı, güneş ışıklarını da almıştı tabii ki de.
Ve o anda onu Karma oldugu gerçeği ile bir daha yüzleştim.
Hem zihinci hemde gölgeydi ama testlerinde sıradan çıkıyordu. 5 türe ait 4 tane özelliğe sahipti.
Evet giydiği kısa tişörtün ben onu tutarken açılması ile belindeki aynısı bende de olan izi görmüştüm.
O da aynı zamanda vampirdi tıpkı benim gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karma ~Jaywon
Fanfiction"İstersen herkese vampir olduğunu yayabilirim, ne dersin?" texting, düzyazı Jaywon