Kapının çalmasıyla oturduğum koltuktan kalktım ve girişe doğru gittim. "Hosgeldin." Gülümseyerek kapıyı açtım ve Heeseung içeri girdi. Diğerlerini bekleyemeyecek kadar sıkıldığı için erken gelmişti, diğerleri birlikte gelecekti.
"Hosbuldum." Dedi ve elindeki ceketi ve sırt çantasını yere fırlatıp az önce oturduğum koltuğa kendini attı. Yanına gidip oturdun bende. Telefonunu çıkartıp bir şeylere bakmaya başladı ben ise sadece ona bakıyordum.
"Ne güzel, beni de ne kadar özlemişsin. Muhabbet de baya güzel şu anda." Dedim ona takılarak.
"Şu anda çok ciddi bir işim var." Dedi gerçekten ciddi bir şekilde. Meraklı bir şekilde yerimden kalkıp ona yaklaştım ve mesajlarına bakmaya çalıştım. Biriyle mesajlaşıyordu ama kim olduğunu göremeden kapatmıştı telefonunu.
"Yaa bende göreyim sanki nolur?" Dedim mızmızlanarak ama bana cevap vermedi. "Kimle konuşuyorsun?"
"Hani şu çocuk vardı ya bahsetmiştim."
Lafını böldüm. "Evet şu dönerken tanıştığın, yunan tanrısı gibi olan ama konuşamadığın çocuk."
"Evet!" Dedi neredeyse bağırarak. "Dün instagramdan yazdı onunla konuşmaya başladık." Mutlulukla kaşlarımı kaldırdım ve tepkimi beğenmeyen Heeseung telefonunu eline alıp çocuğun hesabına girdi.
"Adı neymiş?" Dedim sırıtarak.
"Beomgyu." Sustu ve hesabındaki rastgele bir gönderiyi açtı. "Şuna bak, çok yakışıklı değil mi?"
Fotoğraftaki kahverengi saçlı çocuğa yakışıklı dememek elde değildi. Belirgin yüz hatlarının yanı sıra fotoğraflar ilerledikçe ona özgü olan gülümsemesi bile kafama kazınmıştı.
"Hayırlı olsun o zaman" dedim şaşkın ama mutlu bir şekilde. Heeseung telefonu kalbine götürüp bayılır gibi yaptı.
"Ne hayırlı olsun?" Merdivenden gelen sese döndüm. Jay üzerine dışarı çıkmalık bir şeyler giymişti ve elinde de cüzdanı vardı.
"Nereye?" Dedim sorusunu yok sayarak.
"Sosis alıcam pizza için." Dedi sakince.
"Neden sen sosis sevmezsin ki?" Onu neden sorguladığımı bilmiyordum ama nedense bir şeyler çeviriyormuş gibi hissediyordum.
"Evet ama Jake resmen yalvarmıştı, unutmuşum. Unuttuğumu öğrenmesin o yüzden hemen alıp gelirim." Yanıma gelip saçlarımın üzerinden öptü. Bende kafamı kaldırıp ona gülümsedim.
Heeseung'a hem selam verip hemde görüşürüz dedi ve evden çıktı. Dönüp hala telefona bakan Heeseung'u rahatsız etmeye çalıştım ama beni takamayacak kadar mutluydu.
Jay'den;
"Çok mu gerginsin, biraz rahatla."
Sunghoon'a döndüm ve derin bir nefes vererek söylendim. "Jungwon beni öldürecek, bugün her şey mükemmel geçse bile eve gidersem o beni öldürecek."
Dediğime güldü ama ben gülemiyordum çünkü anlamıştı bir şeyler olduğunu. Ondan bir şey sakladığımı anlamıştı ve bu beni çok rahatsız ediyordu.
"Bir şey olmayacak." Dedi Niki inanarak. "Gidicez sizin elemanı bulucaz bu kadar."
"Tabii bu adam çoktan ele geçirilmiş ve bizi oldurme planlarına dahil olmamışsa, Evet o zaman baya kolay olacak." Dedi Jake karamsar ama dalga geçer bir tonda.
"Geldik" dedim onları yok sayıp. Heeseung'un amcasından aldığımız yardımla bu adresi bulmuştuk. Eski bir evin karşısındaydık. Boyası atmış, güneşin altında kalmaktan leke olmuştu bina. Camları oldukça pis ve lekeliydi. İki katlı çokta büyük olmayan bir evdi ve diğer yerlerine karşıt son derece temiz bir kapısı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karma ~Jaywon
Fanfiction"İstersen herkese vampir olduğunu yayabilirim, ne dersin?" texting, düzyazı Jaywon