6

174 16 6
                                    

Sabah sabah uyanmamın sebebi olan alarm sesi ile uyanmıştım. Kalkıp üstüme mor bi bol sweat giydim altıma da her zamanki gibi bol bi kot pantolon giydim. Dün Jeongin ile konuştum.

Felix anlatmış Chan hyunga okul gezisi olmadığını, ve beni öne sürerek de diğerlerininde benim gibi iyi kişiler olduğundan bahsetmiş, Chan hyung ilk başta yalan söyledikleri için kızmış ama yalanı söyleyen Hyunjin olduğu ve itiraf etmeyi tercih eden de Hyunjin hyung olduğu için izin vermiş.

Hiçbirimiz hetero değildik ve Chan hyung bunu duysa Felix ile arkadaş olmamıza karışırmış.

Bu yüzden Felix hepimizi hetero diye tanıtmış ona. Dişlerimi de fırçaladıktan sonra kulaklığımı, telefonumu ve bavulumu da aldım sonra da dışarıya çıktım ve Changbin hyungları bekleyemeye başladım.

Bi süre sonra gelen Changbin hyungun arabasını görünce gülümseyip oraya doğru gittim. Arabayı kenara çekti ve bavulu alıp bagaja koydu. "Küçük köpüşüm. Hadi geç arkaya, önde Jisung uyudu bile. Arka da Jeongin var."

"Tamam hyung." Söylediğim onay cümlesinden sonra eliyle saçlarımı dağıttı. Arka koltuğa geçtiğimde Jeongin ağlıyordu. Hemen ne olduğunu sorgulamaya başladım.

Changbin hyung gülerek Felix'lerin evine doğru sürmeye başladı arabayı. "Jeongin ne oldu?? Neden ağlıyorsun?? Birisi birşey mi dedi??" Jisung hyungun yarı uykulu sesini duydum. "Yok bişeyi. Slash slash love izliyordu, kızın gitmesi gerektiği için ağlıyor. Alışamadın şu hallerine bi türlü."

İnnie'nin koluna hafifçe vurdum. "Acıyor.. kalbim acıyor.. daha doğru düzgün öpüşmediler bile.. neyse kız çirkindi zaten." Diyip göz yaşlarını sildi.

Changbin hyung gene bana özgüven konuşması yapmaya başlarken cam kenarına doğru kayıp bi yandan parmaklarımla oynamaya başladım bi yandan da dışarıyı izliyordum. Değilim işte, öyle birisi değilim ben. Bunu ben bile kabullenemiyordum gerçi onlardan bunu anlamalarını istemek saçma olurdu.

"Minnie. Otelde de uzun kollu ve sürekli bol pantolon giymiyorsun değil mi? Sıcak bi yere gidiyoruz. Kendinden utanmana gerek yok. Boji ve gereksiz arkadaşı olmadığı sürece kimse canını sıkamaz. Zaten Hyunjin anlattıklarından sonra da eğer canını sıkarlarsa kaslı kollarımla bende onları sıkacağım bebeğim. Okul değiştirmeyeceğini biliyorum zaten."

Çok mu sahte söylemiştim onu. Başımı tamam anlamında sallarken Felix'lerin evine geldiğimizi de görmüştüm. "Boşverin siz beni tatilde.
Bana alıştınız ki zaten, değilim öyle birisi. Babam yazdı geçenlerde, yanıma gelecekmiş. Sizin beni bu durumdan çıkarmak için uğraşmanız saçma olacak çünkü babam varken nefes alışım bile batıyor ona. Travma gibi düşünün benimkini."

Bunu tek nefeste söylemiştim. Babamın geleceğini de söylemiştim ki o günlerde yanıma çok gelmesinler.

Felix'in yanındaki Bangchan, Minho ve Hyunjin hyungu gördüğümde hyun hyunga gülmemek için zor duruyorduk, elinde Felix'in, Bangchan hyungun ve kendi bavulu vardı; Minho hyung vermek istemişti ama elindeki doluluğu görüce oda bizim gibi gülmemek için kendisini zor tutuyordu.

Camlar açıktı, sabah soğunu hepimiz çok severdik. Hyunjin hyunguma seslendim. "Hyung çok mutlusun sanırım.. Oradan hava nasıl, buradan çok güzel de." Dediğimde Jeongin, ben, Binnie ve Hannie hyung da gülmüştü.

Kâhya gibi duruyordu. Göz devirmişti bu dediğime. "Gelde kendin bak hava nasıl, zira ben nefes alamıyorum!" Bu dediğinde Chan ve Minho hyung dışında hepimiz gülmüştük. Changbin ve Jisung hyung aşağı inip onların yanına gitmişti. Bende Jeongin'e döndüm.

"Ne izliyorsun ya. Günaydın bile demedin. Küseceğim ama artık. Kötü insan."

/Yazar: kötü insanı okulda herkese komiklik olsun diye söylerim, burada da ironi anlamı taşıyor./

Bu dediğime ilk önce güldü sonra eliyle yüzünü kapatıp ağlamış numarası yaptı. "Ben kötü insan mı oldum şimdi? Sana aldığım tilkiyi ne ara unuttun be?" Bahsettiği balkonda sarılarak uyuduğum tilkiydi. Dünde sarılarak uyumuştum, çok tatlıydı çünkü.

"Unutmadım ki. Baby breadim benim.
Daha dün gece sarılarak uyudum."

Bana sarıldığında bende ona sarılacaktım ama kafamı arabanın kapısına vurmuştum, sert vurmuştum ve biraz acımıştı. Bu yüzden biraz bağırmıştım ve ses de yüksek çıkmıştı. Jeongin beni hala hem gıdıklıyordu hemde sarılmaya devam ediyordu. Gülüşme seslerimiz yüzünden dışarıdan bize doğru seslenen Changbin hyungu duymamıştık bile.

"Seungmin Jeongin! Arabada kudurmayın bari! Hey size sesleniyorum!"

Kapının tamamen açılmasıyla kapıya dayalı olan kafamda dışarıya doğru düşmüştü. Halimize gülmeye başladığı sırada gelen Changbin hyungun sabit gülen sesinin ne dediğini dinlemeye başladık. Kenara çekilmişti ve bizi diğerleri de görebiliyordu.

"Yarım saattir burada ne hale gelmişler ya. Sabah sabah bu enerjiyi nereden buluyorsunuz acaba?"

Diğerleri de gülmeye başlamıştı.

Ama benim gözüm hep Chan hyungun o mükemmel ötesi gülümsemesindeydi..

Silent Shout - ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin