Canım acıyordu. Dudağım patlamıştı. Chan hyung yanıma geldi. Nedense korkmuş gibiydi. Benimle hep sabah ki sesiyle konuşuyordu. "İyi misin sen?? Dudağın patlamış... Acıyor mu??"
Acısa da acıyor diyip ağlayamazdım. Başımı hayır anlamında sallarken Boji'ye bakıyordum. "Şerefsiz. Senin gibi veletlerin neyini seviyorlar anlayamıyorum."
Boji bunları söyledikten sonra Chan hyung onun yanına gitti. Bende merdiven basamaklarından birine oturdum. "Sen ne yaptığını sanıyorsun!? Oda bir insan! Sen kendine iki lafı yediremiyorsun diye bu çocuğa zarar veremezsin! Canın sıkıldığında bu çocuğa vuramazsın! Öyle bir şey olsaydı seni boks torbası olarak kullanırdım ben! Şimdi git ve bir daha bu çocuğa ve arkadaşlarının kılına zarar verme!"
Aslında hoşuma gitmişti ama utanıyordum. Beni bu kadar korumasız gördüğü için küçük çocuk olarak düşünecekti belki de, bende bundan utanıyordum. Boji binadan çıkıp gitmişti. Ben tam ayağa kalkacağım sırada Chan hyung yanıma geldi.
"Çok mu sert vurdu? Kanıyor da. Bu o meydanda ki çocuk değil mi?"
İç çektim. Dudağımda ki kanı silip konuşmaya başladım. Neden bu kadar soru soruyordu ki? "Hep yaptığı şey. Alıştım ben artık. Acımıyor da zaten."
Bunu bu kadar rahat söylemiş olmamı garipsemiş olmalı, kaşlarını çatmıştı. Ayağa kalkmama yardım etmek için uzattığı elini görünce ne yapacağımı şaşırdım. Elinden destek alıp ayağa kalktım. Nedense onunla temas edince içimde çok garip bi his olmuştu.
"Bunu bu kadar normalleştirmen hiçte normal değil. Sana zarar veriyor sonuçta, altta kalma ki sana bulaşamasınlar. Ben Felix'e hayatı boyunca en iyi olacak şeyi öğrettim. Ona kim kötü birşey yapsa oda aynısını yapıyor. Kendini bu kadar ezdirme. Yoksa her zaman zorbalığa uğrarsın."
Dediklerini dinlerken gözümü sürekli başka yerlere kaçırıyordum. Göz göze gelirsek nasıl tepki vermem gerektiğini bile bilmiyordum çünkü. Ve dediği kişi asla ben olamazdım. Boji'ye onları söylerken bile sesim titriyordu.
"Önümde örnek yoktu ki benim hiçbir zaman. Beni 3 yaşımda bırakan ailemden ben hiçbir şey öğrenemedim. Zaten dediğin kişi asla ben olamam. Demek ki o Felix'in bu konuda ki şanslılığı. Olmak istediğim kişi olamamam benim suçum değil. Ve haklılar da babamın yaptıklarını ben gizleyemem."
Bunları söylerken sesimi kısmıştım. Biraz sert mi oldum? Seungmin sen gerçekten salaksın! Sana insan gibi tavsiye veren birine neden hayvan gibi cevap veriyorsun! Gülümseyerek cevap verdiğinde elindeki telefonu göstermişti.
"Peki ama ihtiyacın olursa bana veya Minho hyunga söyle, çekinmene gerek yok. Ve Hyunjin'in telefonuyla kendi telefonunu karıştırmışsın. Yarın verirsin dedim ama telefonunu ister, gece gelir yanıma dedi."
Hyunjin haklıydı. Elimdeki telefona bakınca kilit erkanında ki Felix'i görmüştüm. Telefonu ona geri verdim. Ekranda ki Eun-woo'dan gelen mesajları gördüğümde okumamış olmalarını diledim. "Teşekkürler."
Oda gülümseyip asansöre binmişti. Tam içeriye gireceğim sırada bi ses duydum. "İyi geceler Seungmin."Asansörün kapısı kapanmadan önce dediğine karşılık verdim. "Sana da iyi geceler Chan hyung."
İçeriye girdiğimde hemen odama çıktım. Pijamalarımı alıp duşa girdim. Günün stresinin, su ile geçeceğini düşünmüyordum tabi ki. Sadece ağlarken başımdan akan soğuk suyun gözyaşlarımın önüne geçtiğini bilmek beni rahatlatıyordu.
Sıcak suyun tenimi yaktığını düşündüğüm için hep soğuk suyla duş alırdım. Bu yüzden kolay hasta olurdum. Yine öyle yapmıştım. Zaten hasta olmanın eşiğindeydim. Bunun sebebi gece gece duş aldığım için ve havalar soğuk olmasına rağmen hala ince uzun pijamalarla yatmamdı.
YOU ARE READING
Silent Shout - Chanmin
FanfictionGeri döndüm, bitene kadar devam<3 Seungmin Üniversite öğrencisi olan 22 yaşında ve ailesi tarafından sevilmeyen, sessiz ve duygusal bir çocuktu. Okulda zorbalığa uğradığı zamanlar arkadaşları onu kurtarırdı. Felix'in tek ailesi olan Chan onu tanımad...