Dün gece rüya gibiydi. Uykum geldiğinde Chan hyung hemen otele gitmemizi, uykusuz kalmamam gerektiğini söylemişti. Uyurken tatlı olduğumu söylemişti..! Uyurken tatlı mıydım.!? O öyle dediyse öyle olmalıydım.
Tek üzüldüğüm şey, o bundan sonraki günlerde Minho hyungun yanında kalacaktı. Aklıma yeni geldi... Hyunjin hyung Chan hyungun Minho hyungtan başka arkadaşı olmadığını, arkadaşlık kurmakta çok zorlandığını söylemişti. Ama biz dün gece birlikte dışarıda yürüyüşe çıkmıştık. Bundan Felix'e bahsetmeli miydim bilmiyorum. Belki yanlış anlayabilirdi. Sabah kalktığımda Chan hyung yoktu, onun yerine Jisung vardı.
Hemen Jisung'u hayatının şokunu yaşatarak uyandırdım. "Noluyor noluyor!" Böyle bağırmasının ardından ufak bir kahkaha attım. "Hyung dün Chan hyungla olanlara inanamayacaksın! Herkes uyuduktan sonra birlikte dışarıda yürümeye çıktık, çok güzeldi!" Bunları söylememden sonra hemen yana döndü ve merakla bana bakmaya başladı. "Oo ne diyorsun Minnie bey. Yakında açılsan iyi olur, çok canın yanar yoksa." Kafamı hayır anlamında salladım. "Asla yapamam ben. Ya benden nefret ederse... Canım böyle daha çok yanar. En azından şuan iyi anlaşıyoruz."
Sonra yatağa oturdum ve dün olanları anlatmaya başladım. O kadar heyecanlı anlatıyordum ki, o anları tekrar yaşıyor gibiydim. Jisung hiçbir şey demeden beni dinlemişti ki bu hiç normal değildi. Her kelimemin ardından bişeyler deyip beni utandırması gerekiyordu. Yorgun gözüküyordu, gözlerinden yorgunluk akıyordu. "Böyle işte. Neyse gel Jeongin ve Changbin hyungun odasını basalım." Dediğim fikri beğenmemiş gibi eliyle itiraz etti. "Yok ya, zaten bacaklarım falan çok ağrıyor. Yataklar kaliteli değil herhalde. Ama çok istersen bana masaj yapabilirsin."
Benim hiçbir şeyim yoktu. "Neden ki, ben gayet rahat uyuyorum geceleri. Hiçbir yerim ağrımıyor. Başka bir şey olabilir mi hyung?" Sorduğum soruya sırıtmıştı. "Uyuduğumu söylemedim ki ben..." Uyumadıysa... Ne!? Ayağa kalkıp omzuna vurdum. "Minho hyungla mı yattın! Adi herif! Hani Vernon'u unutamıyordun!? Ya bana da bulaşırsa senin bu adiliğin-" Zorla ayağa kalkıp ağzımı kapattı. "Kimseye söylemek yok, tamam mı? Yoksa tüm çocukluk fotoğraflarını yayarım. Anlaştığımızı düşünüyorum." Çocukluk fotoğraflarından nefret eden beni nasıl tehdit edeceğini çok iyi biliyordu. Her seferinde beni böyle susturuyordu birşey olduğunda. "Ne konuşuyorduk biz? Anlattım mı ben Chan hyungla olanları? Bir daha anlatayım mı? Arada laf falan at olmuyor diğer türlü." Yatağa geri oturdu ve tekrardan anlattıklarımı dinlemeye başladı. Bu sefer utandırıyordu.
Bacakları, yani suçu ortaya çıktığına göre kasıkları acıyordu. Tamam, Minho hyungu bunu öğrendiğimi söyleyip tehdit etmeliyimdim. Belki işime yarar birşeyler. "Hyung, ben o zaman Minho hyungu tehdit edebilir miyim? Çünkü bunu öğrendiğimi duyarsa sıçar." Eliyle alnına vurmuştu. "Aptal! Eğer onu tehdit edersen ve o kabul etmezse, sen bu olayı yaydığın zaman bende yanacağım. Düşünsene en yakın arkadaşın hakkında birisiyle yatmış, diyip yüzüme tükürürlerse ne olur? Hem belki Chan hyung bu olayı duyarsa ve seni de benim gibi birisi olarak görürse..! O zaman kas yığınını kaybedersin." Dedikleri mantıklıydı, özellikle Chan hyung düşüncesi beni çok korkutmuştu. Elimle ağzıma fermuar çekmiş gibi yaptım ve geri oturdum. Canım kahvaltı yapmak istemiyordu. Bari Jisung hyungla konuşayım. Zaten şuan başka bir şey yapmak istemiyordum. "Hyung, bir de dün Chan hyung yanımdayken babam aradı... Açmak zorunda kaldım."
Bana bakıp şaşkın bir ifade ile devam etmemi istiyordu. "En baştan, uzunca anlatacağım. Babam iki gün önce yazdığı gün, açtığımda evime gelmişti, ama kapıyı çaldığı halde açmadığım için kızmıştı. Sonra o konuşmayı bitirdim zor olsa da. O gece saat 22.50 gibi aramış. Sen ve Chan hyung odaları değiştirdiğiniz gün. Oda beni uyandırmak istememiş uyuduğum için ve kendisi açmış. Neyse babam sert konuşmuş gene, buraları geçtim. Sabah bunları söylediğinde hem utandığım için, hemde babam gene beni rezil ettiği için ağladım ve tuvalete girdim. Chan hyung beni teselli etti, Felix çok şanslı. Sonra akşam ben kaçtım odaya geldim, sonra gene konuşmaktan kaçmak için duş aldım. Odaya geri döndüğümde o yoktu, bende biraz uyumaya karar verdim. Bir süre sonra beni uyandırdı, gene babam arıyormuş. Ben açtım ama, Chan hyung fısıldıyordu bende onları söylüyordum. Sonra azar işittim diye moralim bozuldu. Oda dışarıya çıkmayı teklif etti. Çıktık işte, sonra sohbet etmeye başladık. Oda küçükken zorbalığa uğruyormuş. Bu konuda bana destek olacağını falan söyledi. Sonra gidip bir banka oturduk, orada bana 'çok tatlı' dedi. Bende anlamadım, oda sonra 'Uyurken çok tatlı oluyorsun.' dedi! İnanabiliyor musun!? Bana tatlı dedi!"
Jisung sondaki bağırışlarımdan sonra ağzımı kapatıp gülmeye başladı. "Bana da Minho uyurken çok seksi olduğumu söyledi." Bunu demesinin ardından gözlerim açıldı. Bu Minho sapıktı! Elini ağzımdan çekip bağırdım. "Uyurken seni mi izliyordu!? Sapık çıktı bu Minho!" Bağırmamdan sonra kapı çalmıştı. Jisung'a baktım, kimse eğer umarım beni duymamıştır. Kalkıp kapıyı açtım. Minho ve Chan hyung vardı. Chan hyung şaşkın bir tonla sordu.
"Siz daha yeni mi kalktınız?"
Kafamı hayır anlamında salladım sonra da Jisung'a döndüm, ve kafamı tekrar onlara çevirdim. "Aslında 10 dakika önce kalktık, ama Jisung beyefendi-" Jisung hemen lafımı bölüp yanımıza geldi. "Sen biraz sus istersen Seung'cuğum." Göz devirdim. Hep susuyorum zaten.
Sello😘✨
Keyfim yerinde. Ama bölüm yerinde değil. Geçiştirme bölümü sayın bunu.
1 k kelims olacak demiştim ama popumun üstüne oturup insan gibi zamanında 1 k kelimeyi yetiştiremeyeceğimi bildiğim için 700 küsür kelimeyle idare etmenizi istiyorum.
Bölümler çok geç gelmeye başladı farkındayım, bu yüzden gb bu Fic bitene kadar bekleyecek, sonra baştan yayınlayıp düzenli bölüm atacağım.(iki işi aynı anda yapamayanlardanım kusura bakmayın😖)
İyi gecelerrr.
YOU ARE READING
Silent Shout - Chanmin
FanfictionGeri döndüm, bitene kadar devam<3 Seungmin Üniversite öğrencisi olan 22 yaşında ve ailesi tarafından sevilmeyen, sessiz ve duygusal bir çocuktu. Okulda zorbalığa uğradığı zamanlar arkadaşları onu kurtarırdı. Felix'in tek ailesi olan Chan onu tanımad...