"Olmaz ki hyung. Babam... O izin vermez asla. Hem zaten tek başıma gidemem, başıma bir şey gelse sesimi çıkartamam ki." Yüzünde az önce ki düşünür ifadesinden geriye sadece emin bakışları kalmıştı. "Ben varken babandan izin almana gerek yok."
Ne? Ne diyordu anlamamıştım. Babama karşı geleceğini mi söylüyordu? "Hyung babamla konuşmana gerek yok, zaten bir şekilde yine... Yine kızar bana. Kendi suçu yüzünden bana kızan adam, senin sözünü bile dinlemez. Düşündüğün için teşekkürler ama-"
"Ben varken derken, bende seninle gelecekken demek istedim. Bu fikri verip seni tek başına göndermem. Üstelik bende pek dinlenemedim tatilde. Ben varken babana hesap vermene gerek yok. Babanı ilgilendiren hiçbir şey yok. Hem belki biz geri gelene kadar o da gitmiş olur."
Chan hyung ve ben tatile mi gidecektim!? Başbaşa!? Sadece biz ikimiz mi olacaktık!? Tanrım, bunun olabilmesi için benim yatmadan önce kurduğum hayallerin içinde olmam gerekirdi! Tamam, bu öyle boş bir konu değildi. Sakin olsam daha iyi olurdu. "Sende mi geleceksin?? Hyung benim için geliyorsan gelmene gerek yok, zaten gidip gitmeyeceğim belli değil. Hem işinden de olma, Felix'e açıklama yapmak zorunda kalacaksın benim yüzümden."
"Evet senin için geliyorum, ve gideceğiz. Zaten bir işim yok, izine geçerim en kötü. Senin bu adama katlanma mecburiyetin yok, eğer sana bir fikir veriyorsam da sonuna kadar arkanda olacağım. Sonuna kadar. Bu yüzden ben varken babana bir şey söylemene gerek yok. Ve ben zaten babanın sana hesap sormasına izin vermem, merak etme."
Yüzümde istemsizce bir gülümseme olmuştu. "Hyung... Ben, ben gerçekten çok teşekkür ederim. Uzun bir süre sonra yeni tanıdığım birisine güvenmemi sağlıyorsun. Umarım bir gün bu iyiliklerinin karşılığını sana verebilirim." Oda bana aynı şekilde gülümsedi. Aşıktım, ama canım acıyacaktı bu sevgim yüzünden. "Rica ederim Seungmin. Sadece kardeşimin arkadaşının iyi bir hayat yaşamasını istiyorum, lütfen bu iyiliği fazla büyütme. Hem daha teşekkür etmeni gerektiren bir şey yok. Şu adamdan kurtarayım seni, o zaman teşekkür edersin."
Gülümsedim. "Gel hadi seni Felix'in yanına bırakayım. Zaten tatil, evde sıkılırsanız dışarıda gezmeye gidersiniz." İsterdim evet ama... Babam ne olacaktı? "Hyung şey yeni geçti konusu biliyorum, ama ben gelemem ki." Ayağa kalkıp üstünü silkeledi, daha sonra elini bana uzattı. "Ben hallederim, bir sıkıntı çıkmaz." Sözlerinden sonra tekrar düşündüm. Bana gerçekten büyük iyiliği dokunmuştu, şimdi ona güvenmekte benim görevimdi. Eline baktım, en son elini tuttuğum zaman Boji'den yumruk yediğim geceydi. Keşke sürekli Boji'den yumruk yesem de sürekli Chan hyungun elini tutabilsem. Elinden tutarak ayağa kalktım. "Teşekkürler."
••• ---- Chan'dan...
Seungmin'i Felix'in yanına bıraktım. Daha sonraysa onun evine doğru gitmeye başladım. Fazla... Fazla tatlı ve... Ve bilmiyorum ama beni kendine çekmeyi başarabiliyordu. Bunu yaşamaktan korkuyordum, yaşımdan dört yaş küçük ve kardeşimin arkadaşı olan birisinden hoşlanmaktan korkuyordum. Ve bu elimde bile değildi.
Seungmin Felix'ten bile saf, onun kırılmasını asla istemiyordum. Hem daha kendine bile güvenmiyordu ve sevmiyordu. Fiziği hakkında bilgim yoktu ama giydiği bol şeylerin içinde kayboluyordu. Babası ve çevresi onu bu nedenle zorbalıyordu, ama bu fizik için herkes deliriyordu.
Kalbinin kırılmasını istemiyordum. Özellikle uzun bir süre sonra güvendiği birisi olmayı başarmışken onu yüzüstü bırakmak insanlık dışı bir şeydi.Üstelik zorbalanmanın kralını bile yaşamıştım lise de. O nasıl bana güveniyorsa bende ona güvenip hayatımla ilgili şeyler söylüyordum.
O zaman bana sahip çıkacak kimsem yok diye sesimi çıkartamıyordum, Seungmin de şimdi aynısını yaşarken onu görmezden gelemezdim. Her daim arkasında olup onu destelemek istiyordum. Belki bu hoşuna giderdi- Tamam Chan! Kendimi kaptırmamam gerekiyordu, Seungmin bebek gibiydi, kendine bebek gibi birisini bulması onun için en iyisiydi. Zaten Jisung'un dediklerini de duydum.
Seungmin onun için kavga edenleri sevmiyordu, bunu öğrenmiştim. Ama yine de sevilmek hoşuna gidiyor olmalıydı. Eve gelmiştim, binaya girdim ve Seungmin'in evine çıktım. Kapıyı ard arda çalmaya başladım. En sonunda açılmıştı. "Kimsin sen? Sabah sabah bu saatte ne diye kapıyı böyle çalıyorsun!?"
"Seungmin'in arkadaşının abisiyim. Şu tatilde konuştuğun kişi. Seungmin pek dinlenememiş o tatilde, bu yüzden ben ve Seungmin tekrar bir tatile gideceğiz. Babasısın ya hani, söylemek istedim." Adam beni dinlerken kim olduğumu öğrendiği -yani konuşmaya başladığım- andan itibaren sinirle solumaya başladı.
"Ne diyorsun lan sen!? Çocuğumu oraya götürüp bana karşı dolduracaksın değil mi!? Hem nerede o!? Ben ona tepkimi tatilindeyken gösterdim, şimdi bir de benden habersiz gezmeye çıkmış! Şerefsizin teki o çocuk! Üstelik, Seungmin'in etrafında görmeyeceğim seni bir daha! Sonra kim olduğunu unutuyor sürtük!"
Bana 'Lan', Seungmin'e 'sürtük' ve 'şerefsiz'? Şimdi siktim seni! Yakasından tuttuğum gibi apartman koridoruna çıkardım, daha sonraysa sertçe duvara doğru ittirdim. Tuttuğum yakasını avcumun içinde iyice sıkarken yüzünde korku ve şaşkınlığı aynı anda görebiliyordum. "Tekrar de." Nefes alışları da hızlanmıştı. Elimin altında titriyordu, hoşuma gitmişti çünkü az önce sinirle soluyan adam şuan nefesini tutuyordu.
"Ne-neyi? Be-ben bir şey demedim." Burnumdan güldüm bu dediğine. Beni sağır falan mı sanıyordu bu gevşek!? "Az önce Seungmin için dediklerini tekrar et! Tekrar ette bir daha ona karşı nasıl konuşulması gerektiğini sana öğreteyim! Aptal mı sanıyorsun sen beni!? Oradan bakınca kolay kolay kandırılabilecek birisi gibi mi duruyorum!? Bir daha Seungmin ile konuşurken ona en ufak bir argo kelime bile kullanmayacaksın! O çocuk senin oyuncağın değil gevşek! Ha dersen eğer ben kaşınıyorum, ona sataşmadan duramam o zaman benim de sana sataşmadan duramadığımın farkına varmış olursun! Bak seni ilk ve son kez uyarıyorum, eğer o çocuğun kılına zarar gelirse senden bilirim! Moralini bile bozmayacaksın! En kısa sürede de gidiyorsun buradan! Yoksa ben seni arabanın arkasına iple bağlayıp götürmesini de bilirim! Anladın mı!?"
Kıpırdamamıştı. Yüzüne son gücümle sert bir yumruk attım. Yere düşmüştü, bacaklarımı iki tarafına da koyup ona doğru eğildim. "Anladın mı dedim sana!" Başını hızla sallamaya başlamıştı. "Ta-tamam tamam! Bir daha karışmayacağım!" Bacaklarımı etrafından çektim ve doğruldum.
Cidden can sıkıyordu piç! Asansör düğmesine bastım, o sırada üstümü düzeltiyordum. Asansör gelince son kez yerdeki herife baktım ve sonra önüme dönüp asansöre bindim. Aynadan saçımı düzelttim. Binadan çıktım ve şirkete gitmeye başladım.
Heluu asklarimmm🤍🤍
Bi tik (daha fazla) uzun bir sure sonra attim ama ama artik ben depresyona girmiyorum o bana girip cikiyo amk
Ha bi de hasta olmusum cok acitiyo bee🤧(ilk kez olmadim ama bu sefer çok acitioo)
He bi de karneler nasilll??
Ben 82.70 ortalamayla takdiri kacirdim 🥺Bu arada kacinci sinifsinizzz artiiik (dalga gecmeyin ama 7'ye gectimm💝)
Neyse bebislerr Chan biraz sinirli oldu ya hic icime sinmedi🙁
Gorusuruzzzz 🎀✨💅🏻❤️
YOU ARE READING
Silent Shout - Chanmin
FanfictionGeri döndüm, bitene kadar devam<3 Seungmin Üniversite öğrencisi olan 22 yaşında ve ailesi tarafından sevilmeyen, sessiz ve duygusal bir çocuktu. Okulda zorbalığa uğradığı zamanlar arkadaşları onu kurtarırdı. Felix'in tek ailesi olan Chan onu tanımad...