8.BÖLÜM; HÜZÜN VAKTİ

7.1K 457 67
                                    

"Söyle kim üzdü seni bu kadar;
Seçtiklerin mi, vazgeçtiklerin mi?"
(Franz Kafka)

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum..🌸

Bölüm şarkısı; Ahmet Kaya- Olmasaydı sonumuz böyle..

Keyifli okumalar...🕊️🤎

Bir buçuk yıl önce;

Öğle yemeği için iş yerinden çıkmış, sakin olan sokakta yavaş adımlarla ilerliyordum. Saçlarımdaki kahverengi boya akmıştı, doğuştan küllü sarı olan rengi geri gelmişti. Bu rengini de çok seviyordum ama kahverengi halini daha çok yakıştırıyordum. Annem buna bir türlü inanmıyordu, " Sarı saç rengi yaptırmak için millet ne paralar ödüyor, sen beğenmiyorsun." diye sürekli söyleniyordu. Ve bu söylenmesi saatlerce devam ediyordu.

Öğle arasında kuaföre gidip saçlarımı koyu kahverengine boyatacaktım ama maalesef arkadaşımla, iş yerime yakın bir restoranda buluşmak için anlaşmıştık. "Benim çok vaktim yok. Sonra buluşuruz." diye bahane uydurmuştum ama seni biriyle tanıştıracağım diye çok ısrar ettiği için, mecbur tamam demiştim. Dilinden kurtulamazdım, beni ektin diye başımın etini yerdi.

Çantamdaki telefonumun titreşimini hissettim ve fermuarını açıp içerisinden çalan telefonumu aradım. Birinci kural, kadınların çantalı her zaman dağınık olur. İkinci kural, bu eğer benim çantamsa daha dağınık olur. Çok şükür ki telefonum kapanmadan buldum ve arayanın iş yerimin patronu olduğunu görünce hemen açıp kulağıma götürdüm.

-"Alo, Nergis hanım."

-"Alo Mihribancığım, kusura bakma tatlım yemek molasına çıkmışsın ama acil toplantıya girmemiz gerekiyor. Alman gereken notlar olabilir, gelebilir misin?" diye kibarca sordu. Sesi sanki bir işle uğraşıyormuş gibi geliyordu.

Onun görmeyeceğini bilerek kafamı aşağı yukarı sallarken,
-" Tabi ki Nergis hanım, çok uzaklaşmamıştım zaten. Hemen geliyorum."

Memnun kalmış bir ses tonuyla, "Çok teşekkür ederim tatlım. Seni bekliyorum." Demişti ve telefonu kapatmıştı.

Arkadaşımı arayıp acil işe geri çağırıldığımı söylesem, patronuma bir ton söverdi. O yüzden sadece mesaj atıp iş yerime doğru daha hızlı yürümeye başladım.

İzmirin en bilinen takı tasarım firmasının, müdürü Nergis hanımın asistanlığını yapıyordum. Çok hanımefendi, çok nazik bir insandı. Çalışanlarını asla kendi çıkarları için kullanmaz, düştüğünüzde elinizi tutup kaldıracak ilk insan, Nergis hanımdır. Bildiklerini öğretmekten, anlayamadığımızı tek tek anlatmaktan asla gocunmazdı. Seviyordum patronumu.

Çalıştığım şirket, büyük bir caddedeydi. Şu an karşı caddesinde, karşıdan karşıya geçmek için arabaların durmasını bekliyordum. Durmak bir yana dursun, daha hızlı geçiyorlardı önümden. En sonunda yavaş gelen bir arabayı görünce, yola doğru hızla adımladım. Yavaş gelen arabayı geçtim ama diğer yanından gelen araba daha da hızlanınca panik yaparak daha hızlı koşmaya çalıştım.

Bir anda bana sert ve acı verici bir şey çarptı. En son havada süzüldüğümü ve sert bir şekilde başka bir arabanın üstüne düştüğümü hatırlıyorum. Gerisi, derinden duyduğum acı, koşuşturmacalar, "ambulansı arayın" diye yüksek sesle bağıranlar. Ben sadece acıya odaklanmıştım. Canım çok acıyordu. Kafamda, yüzümün bazı yerlerinde ıslaklık hissediyordum. Hiç bir yerimi oynatamıyordum. Öylece olduğum yerde, acılar içinde yatıyordum.

Gönül UğrusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin