12.BÖLÜM; BAHAR BAHÇE

8.6K 575 113
                                    


"Herkesin başkasını konuştuğu bu aynalar pazarında, seni kimselere söylemeden öleceğim."
Şükrü Erbaş

Bölüm müziği; Sezen Aksu- Hoş Geldin

Oylarınızı ve yorumlarınızı unutmayın.. 🌸

Keyifli okumalar..🕊️🤎






Benim hayallerim kursağımda kalırdı. Yaka yaka geçerdi kursağımdan, içime otururdu. Ne kadar koşarsan koş, yetiştiğin sadece nasibindir derlerdi. Ben, nasibime ya yetişemiyordum ya da kaybediyordum.

Başımı birinin omuzuna yaslayıp şu dünyada biraz dinlendirmek istiyordum. Bunlar bana çok ağır, ben bu kadar güçlü değilim diye bas bas bağırmak istiyordum ama bu bile fazla görülüyordu bana. Hem başımı yaslayacak, kalbimi dinlendirecek kimim kalmıştı ki? Yanımda kim vardı da utanmadan istiyordum bunu.

Yüzleşiyordum bununla. Alışıyordum yalnızlığa. Ki ben, hiç sevemem yalnızlığı. Etrafımda ses olsun isterim, kıpırtı olsun. Bir can olsun yanımda, bir kalp atışı olsun isterim. Bana en büyük imtihan yalnızlıkla bir başıma kalmaktı.

Gerçekten bu dünyadan göçersem, kimsem olmadan mı gidecektim? Hiç yaşamamışım gibi, kimsenin hayatına dokunmamışım gibi. Hiç evlat olmamışım, hiç sevilmemişim, hiç evlenmemişim gibi. Hiç anne olamamışım, hiç evladımın arkasından acı çekmemişim gibi. Hiç kalbim atmamış, hiç gülmemiş, hiç kahkahalara boğulmamışım gibi. Hiç bayılana kadar aç kalmamış, hiç ağlamaktan yorulmamış, hiç düşünmekten kafayı yememiş gibi, bu dünyadan öylece, kimsesiz olarak göçecek miydim?

Çocukken kurduğumuz hayaller, büyüdüğümüzde içimizde yara oluyordu. Büyüyünce hepimiz öğretmen olacaktık ve ya doktor. Kimimiz polis olacaktı, kimimiz pilot. Kimse bize mutsuz olmamayı, bu dünyanın aydınlık kısmının az olup karanlık kısmının fazla olduğunu söylememişti. Hep ne olacaksın diye sordular. Ama kimse mutsuz olma demedi. Ne olursan ol ama mutsuz olma, ne yaşarsan yaşa ama mutlu ol diye kimse demedi. Ağla, gül, eğlen ama yaşarken ölme diye kimse bizi uyarmadı.

Yorgun hissediyordum. Beynimde susmayan bir ses, sürekli konuşuyordu. Uyurken bile konuşuyordu. Sustuğumda en çok o konuşuyordu. Konuştuğumda da benimle konuşuyordu, beynim bir karmaşa içindeydi, bir labirentte mahsur kalmıştım sanki. Yol nerede, buradan nasıl çıkarım? Bilmiyordum. Çıkışı bulmak için dolaştıkça daha çok kayboluyordum. Yol gösterecek kimsem yoktu. Bu labirentte ben, bir başımaydım. Bırakıp gitmişlerdi. Geri dönüp kimse nasılsın dememişti. Sanki herkes gitmemi beklemiş gibi peşimden gelmemişti.

Seven insan, sevdiği kişi için çabalamaz mıydı? Niye kimse benim için çabalamamıştı? Niye bir Allahın kulu bana, 'Evet yanlış yaptın ama biz senin her yanlışında arkandayız.' dememişti. Niye kimse için değerli olmamıştım? Vazgeçilmez olmamıştım? Niye şu kalbim her seferinde kırılıyordu? Her seferinde ben yara alıyordum? Niye her seferinde vazgeçilen ben oluyordum?

Yavrum bile beni terk etmişti. Bana kalan tek şey oydu, o bile beni terk etmişti. Umut'ta terk edecekti. Çünkü bana gelen kim varsa, bir gün muhakkak bir başıma bırakıp gidecekti. Çünkü alışmıştım artık. Çünkü ben, gitmeleri için gelinen o kişiydim.

Benim gözlerimin içi gülerdi ya! Benim gözlerim gülerdi. Susmazdım ki ben. Hep konuşurdum, hep anlatacak bir şeylerim olurdu benim. Şekerli kahvelerim olurdu benim. Çayın yanına atıştırmalıklarım olurdu. Tatlıları çok severdim. Yol kenarından kopartılan bir gül ve ya bir papatya bile mutlu etmeye yeterdi beni. Pazarda dolaşmak, sahil kenarında oturmak, eskimiş bir kitap, birlikte içilen bir fincan kahve, keyifle izlenilen bir film mutlu ederdi beni.

Gönül UğrusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin