Yolcuya gidiş sebebini sorma...
Çünkü bahanesini valizinden önce hazırlamıştır.
(Sabahattin Ali)Bölüm şarkısı; Nilüfer- İnkar etme
Hepinizi instagram hesabımıza bekliyorum.🌸🫠
Oylarınızı ve yorumlarınızı unutmayın.🤎
Keyifli okumalar..🤎🕊️
Bir buçuk yıl önce;
"Kesinlikle hayır Mihriban, ne bu aceleniz kızım? Daha tanışalı kaç ay oldu da evlenmek istiyorsunuz? Ailesini bile tanımıyoruz. Benim bu evliliğe rızam yok! Eğer beni annen olarak görüyorsan, böyle bir işe kalkışamazsın!"
Anneme, Alpay'la evlenmek istediğimi söylediğimden beri yerinde oturmuyordu. Salonun ortasında sinirle bir o tarafa, bir bu tarafa yürüyordu. Böyle bir tepki vereceğini biliyordum çünkü annem, kariyer yapmamızı, hayatımızı sağlama almamızı istiyordu. Anneme göre benim için evliliğin sırası değildi. Ona kalsa biz hiç evlenmeyelim, hep onun dizininin dibinde oturalım istiyordu.
Sinirle ben de yerimden kalktım, saçlarımı geriye doğru atıp, "Evleneceğim anne, biz birbirimizi seviyoruz. Acele ettiğimiz felan yok. 4 aydır birbirimizi tanıyoruz ve evlenmek istiyoruz." dedim. Sesimin tonu biraz fazla kaçmıştı sanırım çünkü annem gözlerini sinirden belertmiş bana bakıyordu.
İşaret parmağını kaldırıp sinirle sallarken beni gösterdi, "Sesinin ayarına dikkat et! Karşında annen var senin, ben sizi böyle yetiştirmedim. Okudun ve bir kariyer yapacaksın, elinin tersiyle bu kariyeri geri itmene izin vermeyeceğim Mihriban. Unutacaksın evlenmeyi anladın mı? O adamla evlenmeyeceksin. Tamam sevgili ol ama evlenmek yok! Baban duymasın, duymayacak." dedi. O kadar kararlı konuşuyordu ki, sözünün üstüne söz söyletmiyordu ve bu canımı sıkıyordu.
Annem olabilirdi ama bana karışmaya hakkı yoktu. Ben, Alpay'ı seviyordum ve evlenecektim.
Son defa şansımı deneyecektim, eğer hâlâ böyle konuşmaya devam ederse son kozumu oynayacaktım.
Sakin olmam gerekiyordu. Eğer annemin üzerine sinirle gidersem, daha çok sinirlenip hırçınlaşacak ve asla tatlı sözden anlamayacaktı çünkü annem sadece kendi isteklerine önem verirdi. Benim ve kızkardeşimin ne istediğinin pek bir önemi yoktu.
Diktiğim omuzlarımı düşürüp daha sakin ve daha uysal bir ses tonuyla, "Anne, neden böyle yapıyorsun? Ben Alpayı seviyorum, o da beni seviyor. Neden müsaade etmiyorsun? Yanımda durmak varken neden karşımda duruyorsun? Lütfen anne, üzme beni. İzin ver, sizinle tanışmaya gelsin. Hem belki seversin, daha tanışmadın bile. Lütfen anne, beni birazcık seviyorsan. Lütfen." dedim.
Kedi moduna geçmiştim. Eğer bu şekilde rica etmezsem kabul etmeyecekti. Hatta yalvarmam gerekiyordu. Ben ne zaman bir şey istesem, yalvarmadan istediğim şey olmuyordu.
Gözlerim dolu dolu anneme bakıyordum. Otoritesini takınmış, çattığı kaşları ve dümdüz ifadesiyle suratıma bakıyordu. Öyle bir bakışı vardı ki, gözleri silah gibi ateş ediyordu ve dokunduğu yeri yakıyordu.
Kendinden sarı olan saçlarından bir tutamı yüzüne düşmüştü, eliyle kulağınının arkasına sıkıştırdı. Kollarını göğsünde bağlayıp, "Ben söyleyeceğimi söyledim. İçimde huzursuz eden şeyler var Mihriban. Ben senin annenim, yavrularının canı yandığında ve ya başına bir şey geldiğinde anneler hisseder. Ben anneyim, seni kötülüklerden uzak tutacağım, koruyup kollayacağım. Kararlarında her zaman yanındayım ama o adamla evlenmende asla yanında değilim! O adam seni mutlu edemez! O adam bu kadar kısa zamanda sana aşık olamaz!" Sakin başladığı cümlesini sert tamamladı. Bu beni iyice çileden çıkartıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönül Uğrusu
Ficção AdolescenteTesadüf diye bir kavram yoktu benim için, sadece kader vardı. Yaşadığımız her şey kaderdendi. Herkes, kendi kaderinin başrol oyuncusuydu. Bizim için yazılan ne varsa onu oynuyorduk. Bu filmin sonunda ne olacağını bilmeden yaşıyorduk. Ben de kendi s...