"Hayattan ve tetristen şunu öğrendik;
Eninde sonunda uyan bir parça gelir. Önemli olan, geldiğinde telaşa kapılmamak."
(Nafer Ermiş)Bölüm şarkısı; Hirai Zerdüş - Uğra bana
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.🌸
Keyifli okumalar.. 🕊️🤎
Annem, kız kardeşime hamileyken beni kucağına almakta zorlanırmış, karnının büyüklüğünden annemi kolaylıkla öpemezmişim ve "kız kardeşim, beni aileden kovdu, istemiyor" diye ağlarmışım.
Annem bu anlarımızı gülerek anlatırdı. Saçlarımızı örerken anlatırdı, bize kek yaparken anlatırdı, kitap okuyacağı zaman bu anları anlatmasını istediğimizde anlatırdı. Biz ne zaman istersek, o güzel anları anlatırdı annem.
Babam, anneme "Kovanımın kraliçesi" diye hitap ederdi. Öperdi, koklardı, bizim yanımızda çekinmez sarılırdı. Biz, kız kardeşimle kıskançlık yapınca da gönlümüzü almak için bize yönelir, "Tamam kıskanmayın, sizler de kovanımın prensesisiniz. Günü geldiğinde başka yerlerdeki güllerden bal toplayıp kendi kovanınıza götüreceksiniz." derdi.
Babam kitap okumayı, okuduğu kitabı bize anlatmayı çok severdi. Annem, babamı ilgiyle dinler, gülerek izlerdi. Kız kardeşimle annemi taklit ederdik, o nasıl davranıyorsa biz de öyle davranırdık babama. Saygı duyardık, sevgi gösterirdik, değer verirdik.
Bir evin içerisinde annem ve babam bize en güzel örnekti. Aile olmayı ilk başta anne ve babamızdan görmüştük.
Sonra bir şey oldu. Annemi değiştirecek, annemi yoracak ve annemi hayattan, babamdan soğutacak bir şey oldu ve o aile bağı koptu. Annem, aynı evin içerisinde bir aile kurdu ve içerisine sadece kendisini, beni ve kız kardeşimi koydu. O zaman anlamıştım, bir evin içerisindeki herkes aileden sayılmıyordu. Başka bir yuvada aile olunabileceğini gibi ailem dediğin evde yuva bulunmuyordu.
Annemin dışlamasıyla, o çok sevecen ve hayat dolu olan babam gitmişti, yerine pasif, sözü geçmeyen bir adam gelmişti. Neden olduğunu annem hâlâ söylememişti. Belki benim evlenmemi bu yüzden istemememişti.
Çok tatlı dillidir annem. Görseniz dünya güzelidir. Sadece damarına basmamanız gerekiyordur. Damarına bastığınız an, bilin ki en sevdiği de olsanız, ortadan kaybolmanız gerekiyordur. Seviyordum annemi, üzülmesine, kırılmasına, ağlamasına dayanamıyordum.
Yumuşak yüreği onun çok fazla sinirli kalmasına izin vermiyor, kedi gibi sırnaşmanız, çocuk gibi konuşmanız, yavru köpek gibi bakışlarınız annemi hemen yumuşatırdı.
Babama karşı hep sertti. Ne yaşadılar bilmiyorum ama babam, annem için artık yok gibiydi. Sanki biz üzülmeyelim, ailemiz bir arada olsun diye katlanıyordu babama, bizim için katlanıyor gibiydi.
Dışarıda işleri olsa dahi evde yemek yapmayı asla aksatmazdı. Çokta güzel yemek yapardı. Biz güzel yemekler yemek için evimize misafirin gelmesini beklemezdik. Annem her gün evde misafir varmış gibi döktürürdü yemekleri.
Otoriter bir kadındı. İsrafa karşıydı. Sadece evdeki israfı değil, bizim fazladan yaptığımız, gereksiz aldığımız, fazla para verdiğimiz şeylere en çok o kızardı. Fazla küs kalamazdı, dünya tatlısı iki kızı vardı neticede.
Şu yaşıma kadar, hiç üzmemiştim annemi, hiç kırmamıştım, hiç arkamda bırakmamıştım. Ondan akıl almayı, gece onunla mutfak masasında oturup kahve içmeyi, ona derdimi anlatmayı çok seviyordum. En güzel terapi buydu benim için. Annemle konuşup dertleşmek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönül Uğrusu
Novela JuvenilTesadüf diye bir kavram yoktu benim için, sadece kader vardı. Yaşadığımız her şey kaderdendi. Herkes, kendi kaderinin başrol oyuncusuydu. Bizim için yazılan ne varsa onu oynuyorduk. Bu filmin sonunda ne olacağını bilmeden yaşıyorduk. Ben de kendi s...