#yirmiiki

1.3K 99 32
                                    

İyi okumalar!

***

●İki Yıl önce, Dağ Evi

Sicim gibi akan göz yaşlarımı elimle sertçe silmem hiçbir işe yaramıyor, hâlâ olduğu gibi akmaya devam ediyordu.

Ağlamamak için çabalamam bir kenara dursun, sesimin çıkmaması için uğraşmak benim için daha zordu. Şu an odamda ya da Emir'in yanında olup, hüngür hüngür ağlamaya ihtyiacım vardı. Hayır, odamda olmaya değil, kesinlikle Emir'in yanında olnaya ihtyiacım vardı çünkü o kadar şiddetli ağlıyordum ki, beni anca onun sakinleştirebileceğini pekâlâ biliyordum. Beni kucağına çeker, sıkıca sarılırdı. Belki biraz saçlarımla oynar, bu esnada da her şeyin geçeceğini fısıldardı kulağıma. Rahatlatıcı öpücükleriyle mayışmamı sağlar, geçmeyeceğini bilsem de ufak bir çocuk gibi ona inanmayı seçerdim ben de.

Ama Emir yoktu.

Ve ben hâlâ içim çıkarcasına ağlıyordum. 3 sene öncesine kadar her doğum günümde olduğu gibi...

Ablamın aksine, liseye geçene kadar doğum günümün gelmesini hiçbir zaman heyecanla beklememiştim. Benim için doğum günümün yaklaşması demek, tarifi olmayan bir huzursuzluk demekti. Tarifi vardı aslında fakat benim terif edecek cesaretim yoktu. Çünkü doğum günüm demek, önemsenmediğimin biraz daha yüzüme vurulması demekti benim için. Ablamın doğum günü için, her şeye kavga eden ebeveyinlerim, günler öncesinden hiç tartışmadan doğum günü planları yaparken benim doğum günüm geldiğinde ise daha fazla kavga etmekten başka hiçbir şey yapmıyorlardı. Öyle ahım şahım mekan kapatmalarını falan da beklemiyordum. Sadece bir 'iyi ki doğdun' demeleri yeterdi. Fakat bunu bile çok görüyorlardı bana.

Nefret ediyordum doğum günlerinden.

En azından bu, Emir gelene kadar böyleydi.

Sonra Emir bir şekilde, 15 yıldır sevmediğim doğum günlerimi son iki yılda bana sevdirmiş ve artık doğum günlerimin gelmesini heyecanla bekler bir hale bürünmemi sağlamıştı. Üstelik artık ailemin bu umursamazlığını da umursamıyordum çünkü işime geliyordu. Onların başına bela olmamdansa sabah erkenden evden çıkıp, gece yarısına kadar nerede olduğumu bilmedikleri yerde kalmamı tercih ediyorlardı. Benim için dünyanın en güvenli yeri, Emir'in yanıydı fakat yine de ailem merak etsin istiyordum. Zırt pırt arasınlar, nerede olduğumu sorsunlar. Bir saat vererek, o saati geçmeden evde olmamı istesinler...Ama olmayınca olmuyordu işte.

Düşündüklerimle beraber ağlamamın biraz daha şiddetlenmesine engel olamadım.

Bu doğum günümde Emir yoktu. Tektim. Ciddi anlamda tektim. Son yıllarda kendimi en yalnız hissettiğim anı yaşıyordum şu an. Bu doğum günümde Emir, Ankara'daydı. Üniversite için gitmişti fakat yine de doğum günümde gelmek için plan yapıyordu. Gelecekti de. Beklenmedik şekilde uzayan işleri yüzünden, gelememişti. Hayır, buna ağlayacak kadar şımarık bir kız değildim. Emir'in varlığı yeterdi benim için. Üstelik dün akşam saat çift sıfır olur olmaz görüntülü aramış, beni mutluluktan ağlatacak kadar güzel bir konuşma yapmıştı. Durum böyleyken, kesinlikle bunun için ağlamazdım.

Şaşırılacak şekilde ağlamanın sebebi ailem de değildi. Hatta şu an onların nerede olduğundan bir haberdim.

Cumartesiydi bugün. Dün akşam, Emir'le ortak arkadaşlarımızdan biri olan Esinler'in dağ evine gelmiştik tüm grup. Hepsi ilk başta Emir'in arkadaşıydı. Sonra bir şekilde ben de dahil olmuştum aralarına. Şimdi ise aramızdaki tek eksik Emir'di çünkü şehir dışında okumayı seçen tek, o'ydu. Geri kalan herkes İstanbul'da kalmayı tercih ederek, buralarda bir şeylerle meşgul olmuştu.

kırık kadeh | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin