#otuz

1K 84 29
                                    

İyi okumalar!

***

Sakin ve de makul bir insandım. Çoğunlukla. Fakat bu 'çoğunlukla' ifadesi içinde, bir kızın tam karşımda eski sevgilimle gereğinden fazla temas ettiği anları kapsamıyordu.

Kesinlikle ama kesinlikle kapsamıyordu.

İçime çektiğim sert solukların bana hiçbir faydası yoktu. Sakinleşmemi sağlamıyordu. Hatta sakinleşmenin ucundan bile geçmiyordum şu an. Aşırı öfkeliydim. Birisi, bir zamanlar sevgilim olan adamın arkadaşıydı ve aşırı gereksiz, beni gerecek temasları vardı. Diğeri ise eski sevgilimde ve bu temaslara göz yumuyordu. Masada ben hariç diğer kalanlar ise sadece gergince durup, bir hamle yapmamı bekliyorlardı. Yapacak mıydım? Orası şüpheliydi.

Ecrin, bir kez daha abartıyla gülüp, elini Emir'in koluna attığında tırnaklarını Emir'in belirgin olan kol damarlarına sürttüğünü görmüştüm. Seğiren gözümü kontrol etmeye çalışırken sandalyeyi ittim ve ayağa kalktım. Elim küçük çantama gittiğinde Esin'in de ayağa kalkmak için hazırda beklediğini görmüştüm. "Ben bir lavaboya gideyim." diye açıkladım ilgiyle bana dönen bakışlara. Her ne kadar masaya hitaben konuşmuş olsam da gözlerim Emir'in gözlerinin en içine bakıyordu.

Emir, tereddütle yerinden kalkacak gibi olduğunda Esin ona fırsat vermeden, "Ben de geleyim mi canım?" diye sormuştu. En başından beri Ecrin'e uyarıcı bakışlar attığı için şu an lavaboya kaçmamın sebebinin o olduğunu pekala biliyordu. Emir'den gözlerimi çektiğimde Esin'e bakıyordum. Gülümsedim, "Yok, ben gider gelirim şimdi." Pek emin olamasa da bir baş hareketiyle onayladı beni. "Sen bilirsin." diyerek sözlü bir şekilde de onayladığında daha fazla beklemeden çantamı almış ve lavaboya yol tutmuştum.

Lavaboda yapabildiğim kadar vakit öldürdüm. Saçımı ve bir şeyler içerken bozulan rujumu düzelttim, ellerimi yıkadım, parfüm sıktım, lavabonun boş olmasından yararlanarak aynada saçma sapan pozlar verip, kendime övgüler yağdırdım ve sonra tekrardan ellerimi yıkadım. Fakat tüm bunlar, sinirimi geçirmeye yetmemişti. Hala bir barut gibi her an patlamaya hazırdım ve hala daha Emir'i de Ecrin'i de parçalamak istiyordum.

Sinirimin geçmeyeceğine ve burada da daha fazla yapacak bir şeyim kalmadığına kanaat getirince, dirseğimle kapıyı açıp lavabodan çıktım. Fakat birkaç adım atmamla beraber kolumdan tutulup başka bir odaya çekilmem aynı anda olmuştu.

Ağzımdan firar eden çığlık ustalıkla bastırıldı. Ağzıma kapanan elle beraber sesim kesildiğinde, kapının kilidinin iki kere çevrildiğini duymuştum. Gözlerimi karşımdaki adamın gözlerinden alamazken, susuzluk hissiyle beraber sertçe yutkundum. Ağzımdaki eli kayıp, belimi bulduğunda, alnını alnıma dayamıştı.

"Bu elbiseyi," Cümlesini bitirmeden duraksadığında gözlerini üstümde gezdirmişti. Önce elbisenin açıkta bıraktığı çıplak bacağımdan, yavaş yavaş ince belime tırmandırmıştı. Belimden, elbisenin ön kısmından ve uzun olmasından dolayı çok rahat görebildiği göğüslerime çıkardığında uzun sayılabilecek bir süre orada oyalanmış, sonrasında da sertçe yutkunarak gözlerime bakmıştı. "Bu elbiseyi giyerken benim ne hale geleceğimi hiç mi düşünmedin?"

Boğuk sesi karnımdaki kelebekleri uçurmak için fazladan bir etken olsa da, direndim ve yumuşamayarak, "Ecrin düşünsün seni." diye konuştum. Söylediklerimin hiçbir etkisi olmamış gibi alınlarımızı ayırdı ve dudaklarını çene çizgime bastırdı. Islak öpücükler bırakarak boynuma kadar geldiğinde, "Ben Ecrin'i istemiyorum. Ben seni istiyorum." demişti. Islak öpücükleri her ne kadar aklımı başımdan alıp, bacaklarımda derman bırakmasa da zorlukla, "Hah!" sesi çıkmıştı ağzımdan. "İstemiyormuş! Utanmasanız ayak üstü sevişecektiniz."

kırık kadeh | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin