#yirmibeş

1.4K 103 34
                                    

İyi okumalar!

***

Yüksek sesle çalan şarkının ulaşamadığı tek bir nokta olmadığı clubın bar kısmında oturmuş, Memo'nun elime tutuşturduğu kokteyliyi içerken, bir taraftan da çılgınlar gibi dans eden bedenleri izliyordum.

Sanırım yarının pazar oluşu, bugün burayı epey bir kalabalık yapmıştı. İçerisi her metre kareye birden fazla insan düşecek şekilde, tıklım tıklım doluydu. İnsanlar dans ediyor, içki içiyor, bazısı kafasını dağıtmaya çalışırken, bazısı da eğleniyordu. Karanlık köşelerde kalıp, yiyişen çiftlerden bahsetmiyordum bile...

İçime derin bir nefes çekip, alkolsüz kokteyliden bir yudum daha aldığımda, düşündüm: Emir'e, tekrardan, çok çabuk mu kapılmıştım? Geçmişte yaşananları, çektiğim acıları görmezden gelip, ona tekrardan şans vermem aptallık mıydı? Sanırım öyleydi çünkü bugün verdiği sözü tutmaması, mesajlarıma bile dönmemesi, bana yaşattığı ikinci büyük hayal kırıklığıydı.

Abisiyle yaşadığım telefon konuşması saatler öncede kalmış olsa da, hissettirdiği tüm kötü hisler hâlâ benimleydi.

Gözlerimin dolmasını umursamadım. Bardağı kafama dikip, bar tezgahının üstüne geri sertçe bıraktığımda barmenin bana bakıyor oluşunu umursamadan kalktım ve dans edenlerin arasına karıştım. Dans eden bedenlerin arasında ilerleyip, kendime bir yer bulduğumda ben de dans etmeye başlamıştım. Hiçbir şeyi umursamadan dans ediyor, buraya geldiğim, şimdi nerede olduğunu bile bilmediğim arkadaşlarımın varlığını bile umursamıyordum. Emir, Mehmet'ten uzak durmamı istemişti, bunun suçluluk duygusunu biraz da olsa hissetsem de, onu da göz ardı ediyordum. Eğer, biraz daha bir şeyleri düşünüp, kendime dert edinirsem kafam çatlardı, biliyordum.

Uzun sayılabilecek bir süre dans eden bedenlerin arasında salınıp, dans ettikten sonra vücudumu basab sıcakla durmuş ve boş gözlerle etrafa bakınmıştım. Gözlerim her yere bakıyordu fakat hiçbir şey göremiyordum. Bulanık olan bakışımı ve dönen başımı umursamadan bir adım attığımda, ayağım boşluğa düşmüş ve dengemi kaybetmiştim. Muhtemelen beni belimden kavrayıp, kendi bedenine yaslayan kişi olmasa düşecektim. Kafamı kaldırıp beni tutan kişnini kim olduğuna baktım.

Memo'ydu.

Hayal kırıklığıyla düşen omuzlarımı saklama gereği duymadım. Bir yaz dizisi klişesi yaşadığımı ve beni tutan kişinin de Emir olduğunu düşünmüştüm. Yüzündeki gülümsemeyi görmezden gelip, dengemi koruyabileceğime inandığım an bedenlerimizin arasına nesafe koymaya çalıştım. Fakat pek başarılı olduğum söylenemezdi. Memo, belimdeki tutuşlarını biraz daha sıkılaştırarak ondan uzaklaşmamı engellemişti. Rahatsızlıkla kaşlarımı çattım ve, "Memo, tamam ben iyiyim. Bıraksana." diye konuştum. Duymadı ya da duymazdan geldi. Çünkü tutuşunun sertliği hiç değişmemişti.

Bir taraftan da artık kulaklarıma kadar yandığımı hissediyordum. Bacaklarımın arasında bir sızı oluşmuş, bedenim garip bir ihtiyaçla kavrulmuştu. Üstelik sıkı nefes alış-verişimin de bunların önlenmesinde hiçbir faydası yoktu.

Memo'nun kollarından kurtulmayı tekrar denediğim an bir şey oldu. Birisi kolumdan tutarak beni sertçe kendine çektiğinde Memo'nun kollarından kurtulmuş ve başka bir bedene çarparak, durmuştum. Dönüp bakmama gerek yoktu. Burnuma dolan yoğun koku, arkamda duran bedenin Enir olduğunu söylüyordu. Yine de dönüp baktım ve Emir ile göz göze geldim. Uzun süre sonra ayık kafayla göz göze geldiğimiz ilk andı ve ben bu anın yoğunluğunu kafamdan atabileceğimi sanmıyordum.

Tam o an, uzanıp dolgun dudaklarını dudaklarımla birleştirmek istedim. Kollarımı boynuna dolayıp, kucağına çıkmak ve arsızca ona sürtünmek... Zihnimin ürettiği kirli senaryolarla bacak aramdaki sızı biraz daha arttığında, Emir'in beni bırakıp, hiç duraksamadan Mehmet'in yüzüne yumruğu çakması beni pekte şaşırtan bir şey değildi. Sadece artık Emir'in vücudunun sıcaklığını hissedemediğim için rahatsız olmuştum.

kırık kadeh | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin