Herkese merhaba!! a³ serinin devamı ile karışınızdayız. Ben ve Çağatay bunun için çok heyecanlı ve aynı zamanda endişeliyiz. Çünkü benim için farklı olan bir karakterin hikayesini yazmak çok heyecanlandırıyor. Arkadaşlarım bilir ki Çağatayın'ın yeri bende çok farklıdır. Hiçbir etkileşim görmemek hevesimi kırıyor. Yorumlarda buluşmayı çok istiyorum. İlk okuyucularımın galerimde ayrı bir dosyası var. ❤️🩹 Onlar için ileride güzel şeyler düşünüyorum.
Sizi Kafesteki Kızıl ile baş başa bırakıyorum. 🙏🏻 Umarım bu hikaye hepimiz için güzel bir adım olur.
Keyifli okumalar dilerim. 💌
🇹🇷🤍
2023, Ocak
"Semiramis Dalya! Bileklerini kasma."
"Olmuyor, olmuyor. Tekrar. Bileklerini rahat bırak."
"Bilek!" dedi bağırarak. "Bileklerin Semiramis! Ah, delireceğim. Seni bu kadar zorlayan ne tam olarak? Günde sadece bir saat çalışıyoruz."
Sinirle iç çekti ve yanımdan ayrıldı.
"Yeter bugünlük." diyerek odadan çıktı.
Bağıran kadın yani Nilüfer Hanım, camianın önde gelenlerinden bir piyanist. Annemden sonra tabii. Son zamanlarda bileklerim o kadar ağrıyordu ki piyano çalmak benim için bir işkenceye dönüşmüştü.
Hoş, genelde işkenceden ibaretti. Küçük bir çocukken ve üniversiteyi bitirene kadar koca bir işkence. İlk başlarda piyonanın tuşlarında gezinmeyi, kaybolmayı seviyordum. Bunu severek yapıyordum. Annem, kendisi gibi iyi bir piyanist olmamı istiyordu. Bu yüzden çocukluktan yetiştirmeye başladılar beni. Babam bir ses sanatçısı, annem ise adı her yerde adı duyulmuş bir piyanist.
Eliçin. Bir sanat ailesi. Yıllarca devam etmiş ve devam ettirmeyi amaçladıkları sanatkar bir aile.
Babam İlhan Eliçin, annem Beren Eliçin.
Dedem Halit Eliçin bir sanatçıydı. Kendi devrinde adını duyurmuş ve etkisi hâlâ devam ederdi. Babaanem Özlem ise zamanın kemancısıydı. Annemin ailesi sanatçı değildi sadece varlıklıydılar. Bu iki aile varlıklarını birleştirdi ve ülkede adlarını duyurduktan sonra bunu ulusal bir seviyeye taşımak istiyorlardı.
İstediklerini aldıktan sonra dahasını istiyorlardı. Açgözlülük ve robotlaşmış bir türdeydiler. Bu sıfatların dışında kalan sadece babamdı. Tek anlaşabildiğim, beni dinleyen ve insan olduğumu hatırlatan babamdı. Annem kendini kaybetmiş ve başarıyla kafayı bozmuştu.
Sıradaki hedefleri bendim. Benim ismimi camiada duyurmayı bir şekilde başarmışlardı. Üniversiteden dereceyle bir mezuniyet ardından kazanılan birkaç ulusal yarışmalar... Daha sonrasında alacağım sahneleri düşünüyorlardı. Bu onlar için yeterli değildi. Gece - gündüz çalışmamı istiyorlar ve İtalya'daki yarışmayı da kazanmamı istiyorlardı. Yapamıyordum.
Yapamıyordum çünkü canımı yakıyordu artık her şey. Çalış, çalış ve çalış! Eğlenmek yok eğlenirsen refaha kapılırsın sonra başarısız olursun. Programdan dışarı çıkarsan her şey altüst olur. Çizilen yolda yürümezsem bir yolum olmazdı çünkü benim sadece bir yolum vardı.
Ve ben sanatçı kimliğimi kaybederek Eliçin'ler yüz karası olurdum. Kuzenlerimin hepsi başarılı ve bir yere gelmiş insanlardı. Sadece birisi iş insanıydı. Çınar Eliçin. Dedemlerin sözüne karşı geldi ve şu an hayatının en güzel dönemlerini yaşıyordu. Yoğunluğu onu rahatsız etmiyordu. Dediğine göre sevdiği bir mesleği yaptığı için onun eksileri onu rahatsız etmiyordu. Nasıl bir duyguydu ki acaba? Sevdiğin bir şeyi yapmak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kafesteki Kızıl
RomanceSemiramis Dalya alanında başarılı olmaya adım adım ilerleyen, geleceği parlak bir piyanisttir. Sağ elini kullanamadığı için fizik tedaviye başlar ve onun için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Çağatay Derin, yakın geçmişte yaşadığı olaylar...