4/parıltılı gösteri

45 7 9
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. 🤍instagram : illaous
Keyifli okumalar. 💌✨

kalbimden tenime - canozan

Elbisemi değiştirirken fermuarı açmakta zorlanıyordum. Omuzumun üzerinden, aşağıdan her türlü deniyordum ama açamıyordum. Odanın kapısı bir anda açıldığında neye uğradığımı şaşırdım.

"Yemek yokmuş bugün. Başka bir zamanmış..." diye azalan sesiyle Çağatay ile göz göze geldik. Hemen arakasını dönerek kafasını salladı. "Kusura bakma, benim hatam. İzinsiz daldım. Hiçbir şey görmedim." diyerek toparlamaya çalıştı.

Şu an o kadar zor durumdaydım ki görüp görmemesine takılamıyordum ve görecek hiçbir şey yoktu ortada. Koluma kramp girmişti ve acısı ile inlememek için zor duruyordum. Kalçamı duvara yaslayarak kollarımı kıpırdatmadan durdum. "Sadece birilerini çağırabilir misin? Elbisemi değiştirmem lazım. Sonra da... Ay!" boynuma vuran ağrı ile gözlerimi sıktım.

"İyi misin?" diye sorduğunda cevap veremedim. Kramp nefesimi kesiyordu. "Herkes ana salona toplandı ve seni bekliyor. Birini çağırıp vakit kaybetmek yerine sana yardım etmeme izin ver." dediğinde reddedemeyeceğim bir teklif sundu.

"Lütfen..." dediğimde hemen yanıma adımlayarak kollarımı düzeltti. Boynuma ellerini yerleştirip hareket ettirdiğinde acıyla kıvrandım. Kramplardan nefret ediyordum.

"Sakin ol." dedi güven verir bir şekilde. Gariptir ki gerçekten güven vermişti. Sakinleşerek gözlerimi kapattım. Kendimi rahatlatmaya çalışarak onun ellerine kendimi bıraktım. Kolumu salladı iki üç kere. Elleri boynumu bulduğunda birkaç hareketin ardından ufak bir masaj yaptı. Rahatladığımda derince nefes aldım. Çok iyi gelmişti.

Gözlerimi açarak Çağatay'a baktım. "Teşekkür ederim." dediğimde gözlerini kırpıştırdı. Bana öylesine baktığında, ne demek istediğini anlamak için yüzünü okumaya çalışıyordum. "Ne?" dediğimde gülümsedi.

"Elbisen." dedi ve işaret etti. Farkına vardığım gibi arkamı döndüm sorgulamadan. Fermuara ulaşması için saçlarımı omuzumda topladım. "Sıkıştırmışsın." diye iç geçirdi.

Uzun bir uğraş sonucunda yavaşça fermuarı indirdi. Boğazım susuz kalmış gibi hissediyordum. Gözlerimi açıp kapayarak nefes almaya çalıştım. Ne yani şu an romantik bir an değilse neydi? Birkaç kere öksürerek boğazımdaki o hissiyatı gidermeye çalıştım.

Fermuarı indirdiğinde ellerini çektiğini hissettim. Yavaşça arkamı döndüğümde çoktan ortadan kaybolmuştu. Bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum. Gülümseyerek askıda olan diğer elbisemi aldım. Giyinerek saçlarımı düzenledim. Demek bugün yemek yoktu o zaman önümüzde uzun bir gece vardı. Çağatay'ı ikna etmem gerekiyordu. Biraz daha kalsa da vakit geçirsek diye düşünmeden edemiyordum.

Ayakkabılarımı daha rahat bir topuklu ayakkabı ile değiştirdiğimde derin bir nefes aldım. Bulunduğumuz binada bir oditoryum, kafe ve büyük bir davet salonu vardı. Telefonumdaki bildirimlere baktığımda annem mesaj atmıştı. Davet salonunda kokteyl vardı. Telefonumu tekrardan çantama yerleştirdim. Odadan hızlıca çıkarken aklımdaki kişi ile meşgul oluyordum. Gözlerim şu an sadece Çağatay'ı arıyordu. Hızlı adımlarla koridor boyunca ilerledim. Bulabileceğimi düşündüren bir his vardı içimde. Hızlı adımlarımla çıkan topuk sesleri tüm koridorda yayılıyordu.

Tüm katı dolansam bile bulamamıştım... Dudaklarımı ıslatarak elimi belime koydum. Asansörün düğmesine peş peşe bastım. Biliyordum peş peşe bassam bile hemen gelmeyecekti ama durduramadım kendimi. Zamanla yarışıyor gibi hissediyordum. Kaçırmayacaktım ve o da kaçamayacaktı.

Kafesteki KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin