0.17

12.6K 617 57
                                    




Tulumbam adlı kişiden gelen görüntülü arama...

Durduğum yerde dizlerim titremeye başlamıştı. Biraz sonra aramayı yanıtlayınca yüz yüze geleceğimiz gerçeği heyecandan bayılmama sebep olabilirdi. Kalbim göğüs kafesime sığmıyordu. Tüm ışıklar içime doğmuşcasına bir heyecana sahiptim. Nasıl ayakta kalabilirdim ki...

Bekletmemek için birkaç adımda sandalyemin yanına gidip oturdum. Aramanın üstüne tıkladığımda ekranda sadece kendimi görüyordum. Ve hala beni arayan Talu'nun ismini...

İmleci yeşil yanıtlama tuşunun oraya götürdüm ama tıklamaya hiç hazır değildim! Hadi artık yanıtlasana şu aramayı Alçin!

İçimde kendimle savaş verdiğim anlarda bir anda yeşil yanıtlama tuşuna tıklayıverdim.

Hayır hayır hiç hazır değilim neden tıkladım ki!

Ekrana baktığımda benim görüntüm küçülüp sağ üst köşeye gitmişti. Bağlantıdan dolayı Talu'nun görüntüsü gelmediğinde zaten gergin olan bedenim daha da gerilmeye başladı.

Görüntüsü geldiğinde ne diyecektim ki? Veya ne konuşmalıydık? Ya mesajlarda olduğum gibi davranmazsam ne olacaktı? Hayal kırıklığına uğrar mıydı acaba? Niye uğrasındı ki?  Uğramazdı. Konuşurken kekeleyip rezil olursam ne yapacaktım? Camdan falan atlardım herhalde... Daha neler! Birisi için canıma kıymazdım. Kıymazdım değil mi? Ya da bir anda abimler bir şey için odama gelirse? O zaman cidden aramayı kapatıp camdan atlayabilirdim...

Of ne saçmalıyordum ben! 

Ekrana kitlenmiş saçma salak şeyler düşünürken bir anda Talu'nun görüntüsü geldiğinde hayatımda yapabileceğim en saçma şeyi yaptım... Tekerlekli sandalyemi yana ittirerek beni görmesini engelledim!

Ne yapmıştım ben! Görüntüsü geldiği anda saklanmış mıydım? Utançtan kafamda şimşekler çakmaya başlamıştı! Allah'ım cidden neden bu yaşanmak zorundaydı ki! Hiç iyi değildim... Ah cidden birazdan imdat diye bağıracaktım!

Heyecandan düşünmeden yapmıştım. Bu kadar heyecanlanmamam gerekiyordu. Zaten seslerimizi duymuştuk, yüzlerimizi görmüştük bu kadar panik yapmama gerek yoktu. Ama yapmıştım işte! Canlı canlı konuşmak aynı şey değildi!

Sanki konuşurken cansız mı konuşuyordunuz Alçin!

Şimdi ekranın karşısına tekrar nasıl geçecektim! Çok utanç vericiydi. Kalbim panikten o kadar şiddetli atıyordu ki tüm damarlarımda hissediyordum...

"Alçin?" meraklı naif bir ses, "Orada mısın?" İmdat! Talu'nun sesi! İmdat kere imdat!

Heyecandan ses çıkaramadım. Öylece yandan onun etkileyici yüzüne, gözlerine bakıyor ve sessizce duruyordum. O ise boşluğa bakıyordu. Allah'ım utançtan yerin dibine girecektim! Niye bu kadar zor gelmişti bu konuşma bilmiyordum. Sadece karşısına geçip yüzüne bakarak konuşacaktım. Çok kolaydı. Ama işleve dökmeye gelince hiç kolay gelmiyordu! Kaç yaşına gelmiştim ve şu an yapmakta zorlandığım şeyi görünce kendimi ergen kızlar gibi hissediyordum. Acaba Talu'da öyle düşünüyor mudur?

"Alçin..." dedi tekrardan. Sesinden ve yüzünden gülmesini zor tuttuğunu anlayabiliyordum. Sesi o kadar etkileyiciydi ki bir süre her şeyi bir kenara bırakıp sesinin güzelliğine takılı kalabilirdim. "Saklanmak için daha iyi bir yer seçmelisin," Yüzündeki gülümseme çoğaldığında yanaklarındaki gamzeler gözler önüne serilmişti. Gözleride hafifçe kısılmış ve nedendir bilinmez parıl parıl parlıyordu. Dediği şeyi anlamayarak yine gergince beklediğim sıra cümlesini tamamlamıştı, "Saçların seni ele veriyor."

İSPANYOL PRENSİ | TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin