Hyunjin ve Minjun eve geldiler. Fazlasıyla terledikleri için duş aldılar ardından Felix'in hazırladığı sofraya oturdular. Felix her Hyunjin'e baktığında üzerine çöken hüzüne karşı koyamıyordu. Yüzündeki kesiğin sebebini, saçlarının kısalmasının sebebini, vücudundaki yaraların sebebi gerçekleri öğrenmek çok zor gelmişti ona.
.
Gece yarısı Felix yataktan kalkarak balkona çıktı. Sigarasını dumanını içine çekti. Dumanı dışarıya üflediği zaman balkonun kapısı açılmasıyla eli ayağına dolaştı. Hızlıca sigarasını arkasına sakladı. Yılardır içtiğini kimse bilmiyordu, kimseninde öğrenmesini istemiyordu.
"Lixie, napıyorsun?"
"Hiç, uyuyamadım balkona çıkayım dedim."
"Ne saklıyorsun arkanda?"
"Hiçbir şey." yalandan gülümsemeye çalıştı.
"Felix dumanı görebiliyorum," Felix sigarasını küllüğe bastırdı. Yıllardır kimseye yakalanmamıştı, Hyunjin nasıl bu kadar hızlı anlamıştı?
"O zehiri içmenin hiçbir mantıklı sebebi yok." kaşlarını çattı Hyunjin. Eski alışkanlıkları geri dönüyordu Felix'in.
"Mecburum."
"Değilsin Felix, nasıl bir zehire mecbur olabilirsin?" Hyunjin sinirlenmişti. Bırakması için o kadar uğraşmışken tekrar içtiğini görmek onu deliye döndürebilirdi.
"Hyunjin sorunlarımın üstesinden bu şekilde geldim." Felix dokunsalar ağlayacaktı. Hyunjin'in yaşadıkları aklından çıkmıyordu.
"Bu mu geçerli olduğunu düşündüğün sebep? Felix bu şekilde sorunlarının üstesinden gelemezsin."
"Geldim ama," dedikten sonra devam etti.
"Sen nasıl dayandın Hyunjin? O kadar şeye?" gözlerinin dolmasını engelleyemedi.
"Sen... Okudun mu onları?" korkakça sordu Hyunjin. Felix kafasını sallayınca başından aşağıya kaynar sular döküldü. Kendi bile okumaya korkarken Felix'in okuması yutkunmasına sebep oldu.
"Felix senin onları görmemen gerekiyordu." mırıldandı. En başından buraya getirmesi yanlıştı fakat eşyalarının arasına karışmıştı mektuplar.
Felix elini kaldırıp Hyunjin'in yumuşak ve kısa olan siyah saçlarına attı. "Özür dilerim Lixie'm. Senin sevemeye, öpmeye doyamadığın saçlarımı yaktılar."
"Böyle daha yakışıklı olmuşsun, çok yakışmış." Hyunjin elinin tersiyle Felix'in ne zamandan beri aktığını bilmediği yaşları sildi.
"Saç bir şekilde uzar, izler geçer Yongbokie. Ama bana nolursun öyle bakma, bana acımanı istemiyorum."
"Sana acımıyorum! Ben sadece... Tek acı çeken benmişim gibi davrandım. Çok bencil bir insanım ben."
"Lixie'm sen bencil falan değilsin. İkimizde bazı şeylere zorlandık, isteyerek değildi hiçbir şey. Geçmişi geçmişte bırakalım yeni hayatımıza bakalım ne dersin?"
"Bırakamıyorum Hyunjin, ne yapacağım ben?" eşinin ellerini tuttu ve gözlerinin içine baktı Hyunjin.
"Bırakacağız aşkım, başarabiliriz bunu sonuçta hep birlikteyiz." ardından devam etti.
"Güçlü bir baba olmamız lazım bir tanem, onun için bırakmamız lazım geçmişi. Bizim bırakmadığınız taktirde oğlumuzda bırakmaz." Felix eşine sarıldı, biir süre bu şekilde kaldılar.
"Gelelim sigara konusuna Felix bey," Felix yere bakıyordu.
"Ne zamandan beri içiyorsun?"
"Sen gittiğinden beri." Hyunjin derince nefes aldı.