Felix hamileliğinin 3. Ayındaydı. Bu ayda genellikle iştahsızlık, kusma gibi şeyler fazla görülürken Felix'te tam tersiydi. Sürekli bir şeyler aşeriyor, yiyeceklerini fazlasıyla karıştırarak yiyordu. Bunu nasıl başardığını Hyunjin çözemiyordu.
Birlikte salonda mısır patlatmış yiyerek film izliyorlardı. Felix'in canı filmde yedikleri portakaldan çekmişti.
"Hyunnie, portakal var mı?" meraklı gözlerle eşine sordu. İçinden olması için dualar ediyordu çünkü aşırı derecede canı çekmişti.
"Bakayım bir tanem." mutfağa gitti fakat portakalla alakalı hiçbir şey yoktu evde.
"Bebeğim kalmamış, çok mu istiyor canın?" Felix dudaklarını birbirine bastırarak başını olumlu anlamda salladı. Hyunjin eşinin bu tatlı haline dayanamayarak yanına gidip sarıldı.
"Hemen sipariş ediyorum meleğim." cebinden telefonunu çıkardı ve ihtiyaçları olan birkaç şeyi daha sipariş etti.
Neyse ki siparişleri kısa sürede ellerine ulaşmıştı. Hyunjin, elindeki poşetleri tezgahın üzerine bıraktı. Felix hızlıca portakallar çıkarttı, Hyunjin ise soyup tabağa koydu. Felix afiyetle portakallarını yemeye başladı.
Bir dilimi daha ağzına attıktan sonra şiş yanaklarıyla Hyunjin'e bakarak gülümsedi. "Ah Tanrım! O nasıl bir gülüş kalbimden vuruldum." eliyle kalbini tuttu. Felix'in yüzündeki gülümseme daha da yayıldı.
"Jinnie çok lezzetli sende yemek ister misin?" elindeki portakal dilimini eşine uzattı. Hyunjin beklemeden dilimi ağzına attı. Beğendiğini belli eden mırıltılar çıkardı.
Felix portakalını yedikten sonra yürüyüş için sahile gitmeye karar verdiler. Üstlerini giyindikten sonra evden çıktılar.
"Aşkım ben böceğe dönüşseydim napardın?"
"Üstüne basardım sanırım." Felix kaşlarını çatmış Hyunjin'e baktı.
"Ben öleyim mi yani Hyunjin?"
"Hayır bebeğim öyle değil, minicik böceği nasıl göreyim seni ben?"
"Yani böcek olsam beni tanımaz mısın?" dudaklarını büzerek sordu Felix.
"Tanırdım, kesin tanırdım."
"Nasıl tanıyacaksın?"
"En güzel böcek hangisiyse o sensindir." Felix burun kıvırdı.
"Önce göm sonra sev." Hyunjin eşinin minik elini kendi uzun ve kemikli elleriyle birleştirdi.
Gördüğü pamuk şekerci ile Felix'e doğru döndü. "Lixie pamuk şeker yemek ister misin?" sorunca Felix, trip atmayı bırakmış parlayan gözlerle eşine cevap verdi.
"Evet!"
"Hadi gidip alalım o zaman!" bir sürü renkte pamuk şeker vardı. Felix sanki karşısında muazzam bir şey varmış gibi bakıyordu.
"Hangisinden alalım bir tanem?" Felix minik eliyle gösterdi.
"Bundan, bundan, bundan, bundan, bundan bir de bundan." birçok renk çeşiti vardı, Felix hepsinden birer tane almayı tercih etmişti. Parayı satıcıya verdikten sonra Felix hızlıca mor renkli pamuk şekeri açtı. Geri kalan beş tane pamuk şeker Hyunjin'in elindeydi.
"Bayıldım." Hyunjin kıkırdadı. Yürüyüşlerini bitirip arabaya geçtiler. Minjun'un çıkış saati geldiği için onuda alıp eve geçeceklerdi.
Hyunjin oğlunu karşılamak için arabadan indi. O sırada Minjun ve Haru birlikte okulun bahçesine çıktılar. Haru, Minjun'un yanağından öptü ardından birbirlerine el salladılar.