"Hwanglar kalkın bugün kamp günü!" heyecanlı sesiyle bağırdı Felix. Minjun ve Hyunjin hala uyumaya devam ediyorlardı.
Yanlarına alacakları her şeyi akşamdan hazırlamışlardı zaten. Zar zor Hyunjin ve Minjun'u da uyandırdıktan sonra evden çıktılar. Sabah erkendi, Minjun arka koltukta uyuya kalmıştı. Felix ve Hyunjin sohbet ediyorlardı. Hyunjin'in tek eliyle direksiyonu tutuyor, tek eliyle de Felix'in bacağını okşuyordu.
"Aşkım bak eminsin değil mi? Bir ağrın falan yok."
"Hyunjinnie merak etmee."
"Ama bak doktor çok dikkat etmemiz lazım dedi. Bir ağrın falan olursa hemen söyle geri evimize dönelim, kampı başka zamanda yapabiliriz.
"Sorun yok Jinnie~ Hem orman havası iyi gelir."
Kamp alanına geldiklerinde diğerleri de çoktan gelmişti. Chan, Changbin ve Minho çadır kurmaya çalışıyordu.
"Changbin bak o demiri götüne sokacağım şimdi! O oranın değil diyorum sana." Changbin elindeki demirle cebelleşirken Chan bağırdı.
"Açılın Hwang burada."
"Hyunjin sen uza bence en son yaptığını görmüştük." Minho'nun ardından Changbin devam etti.
"Gece üzerimize düşmüştü çadır."
"Bıdı bıdı." burun kıvırdı. Changbin'in elindeki demiri aldı, beş on dakika sonra çadırın teki kurulmuştu.
Changbin, Minho ve Chan şaşkınca Hyunjin'e bakıyordu. Hyunjin'in yüzünde gururlu bir ifade vardı.
"Çok sorgulamayacağım." dedikten sonra eline diğer çadırı alarak Hyunjin'e yardım etti Minho. Toplamda dört çadır vardı ve hepsini kurmuşlardı.
"Bende mi saçımı boyatsam acaba ya?" elini saçına atarak konuştu Seungmin.
"O zaman bende boyatırım." Felix kararlı bir şekilde konuştu.
"Bende!" Jisung'da eksik kalmadı.
"Boyatın, ben arkanızdayım tontişler!" Jeongin arkadaşlarını destekledi.
.
"Şuradan bir ayı çıksa ne yaparsınız?"
"Seni gördüğümde ki tepkimi veririm." Hyunjin anlamamış şekilde Minho'ya baktı. Chan ve Changbin anlamıştı çoktan gülüyorlardı.
"Niye?"
"E sende ayısın ya." Hyunjin, Minho'nun üstüne doğru koşmaya başlayınca Minho daha hızlı koşmaya başladı.
"Piç!" yerde bulduğu odun parçasını fırlattı. Koşan Minho'nun kafasına geldi.
"Hay babanı!" durdu.
"İşte bu be! Babanda mı keskin nişancıydı!"
"Ya niye böyle yerlere gelince benim kafama sürekli bir şey geliyor!" yerde oturarak yakındı Minho.
"Ya ne demiş atalarımız alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste."
"Konuştu yürüyen fosil." Chan'la dalga geçti Changbin.
"Aramızda 2 yaş var." hatırlattı.
.
"Minjun beni hiç bırakmayacaksın değil mi?" yan yana oturmuş akan gölü seyrediyorlardı minikler.
"Tabii ki hayır. Hep birlikte olacağız."
"Söz ver."
"Söz."