Arabayı sahile çekmiştim.
İkimizde arabanın içinde günün batımını izliyorduk.
Kafamı sağıma çevirdiğimde hala bazen gözlerinden yaş akan çocuğa baktım.
Sonra üzerinde hissettiği bakışlarla kafasını bana çevirdi ve gözlerini hemen sildi.
"Özür dilerim öyle söylemek istememiştim."
Gözlerinin içine baktım.
"Özür dileme Seungmin beni neden aradığını veya neden öyle bir şey söylediğini biliyorum."
"Sana bağlanırsam,"
Dedi ve sustu.
Eğer bana bağlanırsa beni seveceğini anlıyordum. Benden uzak olmasını onu tanımasam bile istemiyordum.
Aslında neden tanımıyayım?
"Seungmin benden uzak kalmanı istemiyorum. Seni tanımasam bile benden uzak kalmanı istemiyorum."
Durdum biraz belki birşey der veya olumsuz yönde tepki verir diye. Birşey demedi, sadece yüzüme baktı.
"Şuan birbirimizi tanımasak bile, tanıyabiliriz. Korkma beni tanımaktan, sana zararım dokunmayacağına yemin bile edebilirim."
Yüzüme baktı uzun uzun. Emin olmaya çalışıyordu, güven arıyordu bundan emindim.
Tam bir şey diyecekken çalan telefonla telefonumdaki isme bakmadan açmış "Efendim?" demiştim.
"Kanka nerdesin?"
"Ben gelmeyebilirim, siz takılın."
"Ya Chan! Bir günümüz var beraber bırakma bizi be!"
"Tamam Tanrı belanı vermesin kapat Minho."
Telefonu kapatıp hiç bir şey söylemeden Minhoların evine sürmüştüm.
"Evi geçtin."
Seungmin kendi evinden bahsettiği zaman kafamı çevirip ona bakmıştım.
Lütfen kabul et...
"Seungmin benimle gelebilir misin? Arkadaşlarımla kalıcaktım bugün, güvenilir insanlardır asla bir zararları yoktur ki za-"
"Chan,"
Seungmin gülerek beni durdurduğunda kaşlarımı çatarak ona bakmıştım.
"Güven problemim var ama sonuçta sana güveniyorum o yüzden hızlı sür de geç kalmayalım."
"Bu arada," diye ekledi bir süre sonra yanına aldığı suyun kapağını açarak devam etti.
"Senin yaşın kaçtı? Biraz büyük duruyorsun."
"32"
İçtiği su boğazında kalmış ve öksürerek bana bakıyordu.
Gülerek "Neden bu kadar şaşırdın senin kaç ki?" demiştim.
"Şey 19,"
Gözlerimi sonuna kadar açıp sağımdaki çocuğa bakıyordum. 13 yaş nedir arkadaş.
Evin önüne geldiğimizde tekrar sağıma baktım ve bakışlarındaki tedirginliği görünce korkarakta olsa sol elini sağ elimin içine aldım.
Kafasını bana çevirip ilk ellerimize baktı sonra kafasını bana kaldırdı.
"Seungmin eğer girmek istemiyorsan girmeyiz,"
"Ben beni isterler mi diye hiç düşünmedim ve ben fazlalık gibi olurum orda, beni boşver Chan."
İçime derin bir nefes aldım.
"Ya içeri beraber gireriz Seungmin ya da hiç girmeyiz. Seni o eve göndermem."
Hiçbir şey söylemeden sadece yüzüme baktı. Sonra kafasını çevirip tekrar eve baktı.
Elimi bıraktı ve kapıyı açarak dışarı çıktı. Bende aynı şekilde arkadan ceketimi alarak arabadan inmiştim.
Müstakil bir evde oturuyordu Minho ve Jisung, evleri de büyüktü. Seungmin evi incelerken yanına gidip "Girecek misin?" diye sormuştum.
Kafasını olumlu anlamda sallamış bende zile basmıştım.
Kapıyı açan Jisung ikimizi yan yana görünce kaşlarını çatmış sonra sadece Seungmin'e odaklanmıştı.
Seungmin saygısından dolayı Jisung'un önünde eğilmiş ve "Merhabalar" demişti. Yerim merhaba diyişini.
Ne diyorum ben ya?
İçerden Changbin bağırarak "İçeri soğuk giriyor girin artık amına koyim!" konuşmuştu.
Jisung "Gelin hadi üşüdüm." diyince Seungmin'in belinden tutup içeri girdim.
İçerde Changbin, Minho, Jisung ve Felix vardı.
Felix "Abişim-" diye kollarını açarak gelirken bir anda yanımdaki Seungmin'i görünce durmuş "Aa sen?" demişti.
Seungmin anlamazca gözlerini bana çevirmişti.
"Konserde gördüğümüz çocuk değil mi abi? Hatta sonra biz birini bulmuştuk. Aa evet sensin o! Abim gülüşü güzel fa-"
Çilli, saçlarını topuz yapmış çocuk Chan'ın boğazını temizlemesiyle durmuştu. Ağzını 'hee' anlamında açıp kapatmış sonra "Hadi salona, ayakta kaldınız." demişti.
Felix içeri gidince bende salona doğru adımlamıştım ki yanımda montuma tutunan ellerle durdum.
"Ben girmesem? Beni sevmezlerse, senin hatrın olsun diye kovmazlar ama,"
Onun sözünü kesen ise bir telefon sesiydi.
Bu sefer benimki değil, onunkiydi. Ve biz kimin aradığını çok iyi biliyorduk.
Gözlerinin titrediğini gördüm. Kalbim titredi.
Eline telefonu alıp açtı ve sonra hoperlörü.
"Nerdesin?"
"C-Chan'layım noldu ki?"
"Eve gel, başıma sürtük olma."
"Ama,"
"Ama falan yok! Sürtüklüğünü gelip evde yap! Sanki yapmadığın şey?"
Ve telefon kapandı
Aynı anda Seungmin'in de gözleri kapanmıştı. İstememişti bunu duymasını, Chan'ın. Onu kirli biri sanmasın istedi.
Changbin yanımıza gelip "Noldu oğlum kimle konuştunuz? Kim bağırdı öyle,"
demişti.Changbin'in kulağına yaklaştım ve fısıltıyla "çocuğun babası sıkıntı, onu halledicem. Söz yarın sizleyim, Chan sözü." dedim ve hızla kapıyı açıp Seungmin'in kolundan tutup çıkardım.
Çıkar çıkmaz ağzından kaçan hıçkırıkla, omuzları sarsıldı.
Sonra dizleri üstünde düştü, anında yanında yerimi aldım.
Onu nerdeyse taşır gibi kaldırıp arabaya götürdüm.
İkimizde arabaya oturunca hemen bana sarıldı ve "Özür dilerim." dedi.
"Ne için?"
"Karşına çıktığım için ve şuan seninle bir bağ kurmaya çalıştığım için. Ben kirli bir insanım,"
Hıçkırıkları yüzünden susmuş ve omzuma kafasını gömüp bir çocuk gibi ağlamıştı.
Tanrı şahidim olsun ki ne kadar ağladıysa, noktasından virgülüne kadar onu mutlu edeceğim...
_________________________________________
Sınav haftası bitti bende bittim.
Uykum var ve bu yüzden kısa tuttum ama olsun zaten kimse okumuyor okusa da tanıdık, öptüm hepsini onlar kendini biliyor.
Hadi igoş hepinize, iyi okumalar✨🌷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Day6 / Chanmin
FanfictionSeungmin, hayatı boyunca müziklere sığınmış ve onlarla hayatta kalmaya çalışmıştı. Bugün o çok sevdiği grubun konserine tüm parasını verip gitmişti ve bağıra çağıra eğlenmişti. Orda en mutlu hali ile şarkı söylerken onu izleyen bir çift kahve gözden...