Yorucu bir günün ardından yurda dönüyorlardı. Gruptaki diğer üyelerin hiçbirinin ehliyeti yoktu. Bu yüzden hayliyle araba sürmek onun görevliydi. Diğer pek çok şey gibi... Yol boyunca devamlı düşünüyordu. Hem de her şeyi. Ailesini, ailesi gibi gördüğü üyelerini, baterisini, onu ve geleceğini... Sahi, gerçekten geleceği umduğu gibi olacak mıydı? Devamlı çalışıyordu. Umduğu gibi üyeleriyle iyi bir yere gelebilecek miydi? Peki ya "O"? Bir gün... Belki... Ya da asla. Çünkü... Korkuyordu. Her şeyden. Herkesten sakladığı, utanç duyduğu özellikleri vardı. Onu sevdiklerini söyleyen insanlar, bunları öğrenirlerse diye korkuyordu. Öğrendiklerinde ondan nefret ederler diye korkuyordu. Ailesi onunla gurur duysun istiyordu. Üyeleri için iyi bir lider, iyi bir ağabey olmak istiyordu. Ona karşı rezil olmak istemiyordu. Onu kötü hissettirmek istemiyordu. Bu yüzden hiçbir zaman hisleri hakkında konuşmayacağına dair söz vermişti kendine. Zaten hisleri karşılık bulmayacaktı. O zaman ne anlamı vardı her şeyin? Bu yüzden artık tek amacı işine odaklanmaktı. Bir gün onu başkasıyla görmekten korkuyordu ama buna dayanacaktı. Başka çaresi yoktu. Kendisine karşı asla hisler beslemeyeceğine emindi, bu yüzden onunla arkadaş olmak istiyordu. Amacı onunla birlikte olmak değildi. Onun yanında onunla mutlu anılar biriktirmek istiyordu. Onu mutlu görmekti tek dileği...
Arabayı sürerken aklından bunlar geçiyordu. Fazla uzun süren bir yolculuk değildi. Ama bir çok kaygısı hakkında düşünmek için uygun bir zaman dilimi yaratıyordu bu yolculuklar ona. Üyelerinin arabada sohbet etmesi onu biraz da olsa sakinleştiriyordu. Aklındaki huzursuz düşüncelerden kurtuluyor, üyeleriyle keyifli anlar geçiriyordu. Ama genelde herkes yorgun oluyordu. Özellikle diğer üyeler onun aksine vokal ve rap için de çalışıyorlardı. Bu onlar için yorucu olmalıydı. Bu sebeple onları yormamaya çalışıyordu. Dinlenmeleri için fırsat sunuyordu. Ya da düşünmek için...
Eve dönüp kendini yatağa attı. Kıyafetlerini değiştirmeye üşeniyordu. Ya da sadece üzgündü. Ama yine de örnek bir lider olmalıydı. Lider özelliğinin hakkını vermeliydi. Diğer üyeler onu böyle görmemeliydi. Ayağa kalktı ve üzerini değiştirdi. Tekrar yatağa yatmak üzereyken "Gunil Hyung! Yemek yiyecek misin?" diyen Jungsu'nun sesini duydu. Eğer yemek yemezse üyeler bir problem olduğunu düşünebilirlerdi. Bu korkunç bir ihtimaldi. Çünkü onlar hiçbir şey bilmiyorlardı. Ne bugün duyduklarını ne de hakkındaki gerçekleri...
Yemek esnasında masada yüksek sesli bir sohbet dönüyordu. Ama ne olduğuna dair bir fikri yoktu. Dinlememişti. Omzuna temas eden bir elle kendine geldi. Jooyeon kendisine bakıyordu. Makyajını silmişti ve yavru köpek gibi görünüyordu. Bu durum ani bir kahkaha atmasına neden oldu. O kadar çok gülüyordu ki üyeler şaşkın şaşkın birbirlerine bakıyorlardı. Bu bakışmaları bozan Seungmin oldu. "Hyung, siyaset konuşuyorduk en son, Jooyeon malum partiyi destekliyormuş sen hangi taraftasın demiştik.." Gunil hâlâ gülüyordu. Kahkaha atmayı durduramıyordu ve eliyle karnını tutuyordu. Bir süre sonra sandalyeden düştü ve yerde kahkaha atmaya devam etti. Zorlanarak ayağa kalktı ve lavaboya gitti. Bu sırada ise hâlâ kahkaha atıyordu. Lavaboya girdiğinde kahkahaları çığlıklara dönüştü. Uzun zamandır kalbinde sakladığı sessiz çığlıklar. Artık gülmüyor, ağlıyordu. Gözyaşları sel olmuştu. Ama gülerken ve ağlarken çıkardığı sesler birbirine benzediği için üyeler onun ağladığının farkında değillerdi. Derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Ellerini ve yüzünü yıkadı. Yetmedi, boynunu ve saçlarını ıslattı. Daha iyi hissediyordu. Ağlamak onu rahatlamıştı. Sahi en son ne zaman ağlamıştı? Ağlamak istediği durumlarda genelde ağlamamak için kendini zorluyordu. Nadiren patlak veriyordu. Gülerken bir şekilde ağlamaya başlıyordu. Tıpkı az önce olduğu gibi..
Sonunda lavabodan çıktı. Gülümsüyordu. Üyelerinin yanına gitti. "Hiç şaşırmadım. Jooyeon o partiyi destekliyor çünkü henüz siyaset hakkında hiçbir şey bilmeyecek kadar küçük."
Sonunda sıcak yatağındaydı. Herhangi bir şey düşünmeden direkt uyumak istiyordu. Aksi halde yorgun uyanıyordu. Bu yüzden şarkı mırıldanmaya başladı. Üzücü bir şarkı istemiyordu. Yoksa ağlardı. Yataktaydı, yatak sıcaktı, oda karanlıktı. Ve başladı
I cannot breath without you being right by my side, I'll die.
So can you please come over closer hold me tight, right now.
Ses tonu biraz fazla yüksek olmalıydı ki ranzanın üstünde uyuyan Jungsu bir anda yatağın kenarına tıklamaya başladı.
"Nee? Canın kanın bir tanecik hyungunun sesini beğenmedin mii? :'( "
"Hyung, sus."
"Susmak istemiyorum."
"Hyung, sus."
"Aşağı gel de Red Lights klibini çekelim 。♡‿♡。"
"Git Chan Hyung'la çek."
Aniden duraksadı. Yoksa.... Hayır. İmkanı yok. Ne ona ne de başkasına bu konu hakkında hiçbir şey söylememişti.
"Hyung şaka yaptım küsme .· ́ ̄'(>▂<) ́ ̄'·."
"Sus, şimdi de ben uyumak istiyorum."
"İyi geceler canım kanım bir tanecik hyungum (✷‿✷)"
"İyi geceler bebiş ."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love is in Bloom... Bang Chan X Gunil (Chanil)
RomantizmStray Kids Chan ve Xdinary Heroes Gunil