eight

20 6 9
                                    

Abim ceketini alıp evden çıkmıştı. Stres ve sonucunda olan durum başımın ağrımasına neden olmuştu.

" Ne yapacağız şimdi?"

Koltuğun üzerindeki elimi kavramış bana bakmıştı.

" Şuan kızgın olabilir ama zamanla durumu kabul edecektir, herşey düzelecek endişelenme."

O günden yaklaşık bir hafta geçmişti, ne ben aramaya cesaret ediyordum ne de o arıyordu. Ten evime her gün geliyor benimle ilgileniyordu.

" Ya düşündüğümüz gibi değilse, ya gerçekten de hala kızgınsa?"

" Benim tanıdığım Taeil böyle biri değil, yakında herşey yoluna girecek. İnan bana."

" Sana güveniyorum ve umarım dediğin gibi olur."

İki gün önce..

~Ten'den

" Taeil-"

" Çekil önümden, sana vurmamı istemiyorsan çekil!"

"Vur! Eğer bu içini rahatlatacak ise lütfen çekinmeden vur!!"

Aniden gelen darbe ile yüzümü yana çevirmiştim. Elimin üzeri kan olmuştu ama şuan önemli olan bu değildi.

" Hadi git, artık herşey ortaya çıktığına göre rahatça aşkınızı yaşayın!"

Düşüncelerimden ayrılıp kahvemi yudumladım, çoktan soğumuştu. Hala mutfakta olan Shua'ya göz atmaya gittim. Sırtı bana dönük pencerenin karşısında telefonda birini arıyordu ama karşıdaki kişi cevap vermiyordu. Tekrar tekrar arıyor ama karşıdaki kişi aramayı reddediyordu. Tahmin ettiğim gibi, bu Taeildi ve hala aklı başına gelmemişti.

Sessizce ağlayan bedene yaklaşıp ona sarıldım. Sonra çekilip gözyaşlarını sildim. Aniden birşey farketmişcesine yüzüme dikkatlice baktı. Dudağımın kenarına dokundu, saçlarımı okşadı.

" Abim vurdu, değil mi?"

İç çekip başını aşağı yukarı salladı.

" Bu güne kadar zar zor dayandım, şimdi konuşma sırası bende."

Elinden tuttuğumda yüzünü bana çevirdi.

" Lütfen, bunu kendim halletmek istiyorum."

Kapıya doğru adımlarken birden kapı çalmıştı. Shua kapıyı açtığında karşısında Taeili görmesi ile ortam sessizleşmişti. Taeil kardeşine sarıldı saçlarını okşayıp mırıldandı.

Shua'dan~

Yanımda ten ve karşımda abim oturuyordu.

" Young heum kardeşime ihanet etmeye kalkışayım deme, tahtalı köyü boylarsın bak ona göre."

Bir anda gergin ortam bozulmuş, hepimizin gülmesine neden olmuştu.

" Peki, eğer yaparsam bizzat ben geleceğim yanına."

Aradan haftalar geçmiş ve herşey yoluna girmişti. Ben ise mesaimin bitmesine on beş dakika kala toplantı için sunum hazırlıyordum. İçeriye çalmadan giren bedene bakmayacak kadar meşgulüm. Çalışma masamın üzerine oturmuş, ellerini geriye yaslamış bakan bir adet Teni görmeyi beklemiyordum. Bana öylece bakması en çok da sıktığı parfümü dikkatimi dağıtıyordu.

   " Ee? Bakmayacak mısın erkek arkadaşının yüzüne?"

" Eğer bakarsam dikkatim dağılır, böyle daha iyi."

   " Öyle mi?"

Kollarını birbirine sarmış bakışlarını başka yerlere çevirmişti. O sırada son rütuşu ayarlamış bilgisayarı mutlulukla kapatmıştım. Hala bana bakmayan bedene yanağından bir buse kondurduktan sonra saçlarını okşadım.

  " Hala küs müyüz?"

     " Bir kere daha öpersen belki.."

" Peki peki."

   




statue•| Ten Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin