21

102 8 5
                                    

Jungkook sırtının duvara değmesi ile bakışlarını babasına çevirdi.

"Sen nasıl bir adam oldun lan sen!" Karnına ve yüzüne yediği üst üste darbeler ile yüzünü buruşturdu.

"O iğrenç adamın iğrenç oğlunu hangi beynin ile öpersin hiç mi utanman yok senin!"

"O konuda çok haklısın babacığım." Bay Jeon oğlu Jungkook'a kaşları çatık bir şekilde bakarken, Jungkook gülerek babasının az önce kurduğu cümleyi tekrarladı.

"Evet, utanmam yok ve yine evet, beynim var." Bay Jeon sinirle odayı terk ederken Jungkook gülerek yatağına doğru ilerledi.

Jungkook: "Sarı kafa, tadın güzelmiş."

Jungkook koca bir kahkaha atarak telefonu kapattı ve yüz üstü uzandı. Jimin ile takılmak hoş bile gelmeye başlamıştı.

...

Jimin hıçkırarak ağlayarak dizlerini kendisine doğru çekti. Odası hiçbu kadar göz yaşı ile dolmamıştı.

"Jimin oğlum." Tom amcası durgun bir halde Jimin'e doğru yaklaşırken, Jimin utanç ile bakışlarını kaçırdı amcasından.

"Lütfen amca kimse ile konuşmak istemiyorum." Sessizlik...

"Yaşananlar senin bir suçun değildi ve şunu sakın unutma Jimin. Herkes zamanı gelince kendini bir girdapta bulacaktır."

Jimin kollarını amcasına sıkıca dolayarak az önceki duyduğu cümleyi tekrarladı hiç unutmamak için...

"Herkes zamanı gelince kendini bir girdapta bulacaktır."

Saatler geçmişti. Jimin odasında her şeyden uzak bir şekilde zaman geçirirken, gözleri derin bir uykuya kapandı.

Hissediyordu sıcaklığı, hissediyordu teninde gezen parmakları. Jimin bulanık bakışlarını önündeki silüete çevirdiğinde gördüğü beden ile irkildi. Alnından akan terler ile kendisine bakıyordu ve bir anda içinde hissettiği acı ile gözlerini açtı.

Sessizlik... Bakışları odasında gezinirken hissettiği sıcaklık ile korkuyla elini alnına götürdü. kâbus görmüştü ve o kâbusunda ki başrolünün sahibini çok iyi tanıyordu.

"O nasıl bir kâbustu?" Jimin gözlerini kapatarak aynı kâbusu zihninde canlandırdı. Mavi bir oda ve karşında gördüğü iri bir adam... Küçük âni bir acı.

Jimin elini kalçasına götürerek hafifçe okşadığında hiçbir şeyin olmaması ile derin bir nefes aldı. Kâbus gördüğünü biliyordu ve o kabusun yine başrol oyuncusu Jungkook'du.

"Ama neden öyle bir kâbus?"

Jimin bunları düşünürken bacaklarının arasında hissettiği hareketlilik ile yerinden kıpırdanarak lavaboya doğru ilerledi.

...

Bay Jeon aracını busan akıl hastanesinin önünde park ederek araçtan indi. kardeşini ziyaret ettikten sonra bir parsonele doğru yaklaştı.

"Buyurunuz efendim yardımcı olalım."

Bay Jeon orta yaşlardaki adama baş selamı vererek koltuğa oturdu.

"Oğlum Jeon Jungkook'u bu akıl hastanesine sevk etmek için geldim."

Adam başını olumlu anlamda sallayarak gerekli belgeleri hazırlamak için orayı tek etti. Bay Jeon koltuğa iyice yayılarak bakışlarını etrafta gezdirdi. Biliyordu akıl hastaneleri başından savmak için bir kurum değildi ama Jungkook'un yaptığı şeyler artık son çizgiyi aşmıştı ve o gereksiz parkın oğluna yaptığı gibi kendi oğlunu buraya yatırmak en zekice hareket olduğunu düşünüyordu.

"Buyrun efendim, siz bu belgeleri imzalayınız ve yarına kadar bize sağlık raporu getirmeniz gerekecek."

Bay Jeon başını olumsuz anlamda sallayarak ceketinin cebinden bir belge daha çıkarıp adama doğru uzattı.

"Buda sağlık raporu şimdi gidiyorum yarın oğlum Jungkook'u getireceğim buraya." Adam gülerek başını salladığında, Bay Jeon akıl hastanesini terk etti.

Her şey için çok geç bile kalınmıştı. Jungkook'u buraya kapatmak en doğru seçenek olduğunun farkındaydı bay Jeon.

...

Jimin bakışlarını cama çevirerek gözlerini bir süre aydınlık gökyüzünde gezdirdi.

Dün akşam yaşananlardan sonra kendisini çok kötü hissetmiyordu artık.

Belkide akıl hastanesinde kalmak daha iyiydi.

"Ama neden oradan çıktım ki ben? Aptal Jungkook, aptal kafam!"

Jimin bakışlarını camdan çevirerek derin bir nefes aldı. Belkide en iyisi o akıl hastanesine geri dönmek olacaktı.

...

Bölüm sonu.

KÂBUS / JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin