39 GÜN

128 15 28
                                    

Bi' bitmeyen gece bıraktın
Ve üç nokta düşürdün.
Belli etmedim ben pek, tenhalaştım.

•••

3 Aralık 2023

Koşuyordum. Nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Gözlerimden ardı arkası kesilmeden akan yaşlar son hız yağan yağmur damlalarıyla bütünleşirken gecenin zifiri karanlığında, çıplak ayaklarımın asfalt yoldaki su birikintilerine çarparken çıkarttığı tok ses haricinde orman sessizliğe gömülmüştü. Baştan aşağı ıpıslaktım. Üzerimde, ince beyaz bir elbise dışında hiçbir kıyafet yoktu. Dondurucu soğuk vücudumun her bir zerresine korkunç şekilde işlemişti fakat titrememin sebebinin soğuk hava olmadığının farkındaydım.

Bir süre sonra ağlamam kesildiğinde adımlarımın hızını azalttım. Ayaklarıma batan yüzlerce taş ve cam kırıkları yürümemi zorlaştırsa da yavaşça ilerlemeye devam ettim. Yağmurun yavaşlamasıyla eş zamanlı olarak saf endişe bedenimi esir altına almaya başlamıştı. Yürüdüğüm yönün tam tersine esen sert ve acımasız rüzgar ise halihazırda ıslak bedenime vuruyor ve hissettiğim soğukluğun en içime işlemesine neden oluyordu.

Derince içime çektiğim nefesler yetersiz geldiğinde bedenimi bir an olsun düşünmeden yere bıraktım. Yaş zemine sırt üstü uzandığımda bir bir yüzüme düşen ufak yağmur damlalarının etkisiyle gözlerimi kapattım.

Başardın!

Zihnimin derinliklerinden gelen sesle gülümsedim. Başarmıştım.

Ama öleceksin.

Ölecektim.

Sonumun geldiğini biliyordum. Ölümü göze alarak kaçmıştım. Yaşamanın, ölmekten çok daha beter hale geldiği o evredeydim. Ölümü ben seçmiştim. Bu bir çeşit intihardı. Gözlerimi sonsuza dek yumacağım o anı beklemek içimi kıpır kıpır ediyordu. Mutluydum. Hayatımda ilk kez mutluydum çünkü yaşayan bir ölüden farklı olacaktım. Ölü, olacaktım. Sadece, ölü. Nefes alan bir hayatsızdan farkım yoktu. Kimilerine cenneti yaşatan bu dünya bana cehennemi ölmeden göstermişti. Daha yeni doğmuş bir bebekken biçilmişti bu kader bana. Günahsız bir melekken atılmıştım cehennemin en içine.

Tüm bu savaş, ölmek için miydi?

İçli bir kahkaha bıraktım gecenin sessizliğine. Boş ormanda yankı yapan kahkaham birkaç dakika boyunca aralıksız kendini sürdürdü. Dakikaların ardından sesli gülüşümün son bulmasını fırsat bilen gözyaşlarım, kapalı gözlerimin arasından ince bir çizgiyi yol belleyerek zemine süzüldü.

Bir iki damla ile başlayan ağlayışım, ruhumu bedenimden çekip atmak istermişcesine kederli haykırışlara dönüştüğünde asfalt yoldan kalkarak oturur pozisyona geldim.

Ölme Mira. Lütfen, ölme.

Bir çırpıda ayağa kalktığımda ilk başta sendelesemde dengemi sağlamayı başardım. Kafamı iki yana sallayarak yürümeye devam ettim. Attığım her aceleci adım, amacıma bir kademe daha yaklaştığımı hissettiriyordu. Bir yere yetişecekmiş gibi hızlı ama ölümden korkan kararsız biri gibi de tereddütlü adımlar atıyordum.

"Hayır, hayır.." diye mırıldanırken bakışlarım ellerimi buldu. Adımlarım tekrardan duraksadı.

Başımı eğerek ellerime baktığım an çarpan şimşek, ormanı aydınlattığında dahi gözlerimi ellerimden çekmedim. Çekemedim. Avuç içlerimdeki sıyrıkların nedeni her ne kadar ellerime batan çalı çırpı olsa da içten içe gerçeğin farkındaydım.

Ben, ellerimi kana bulamıştım. Rengini kaybetmiş avuç içlerime her baktığımda, zihnimin derinliklerinde sadece kanlı ellerimin görüntüsü yeşeriyordu. Yaşamını sonlandırdığım bedenin nefesi her daim ensemdeydi ve yıllardır reddettiğim bu gerçek, ansızın esir almıştı ruhumu.

39 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin