Bak geldim sana,
Çok uzaklardan.
Gör, ateşimi hisset.8 Aralık 2023
Yürüdükçe yüzüme vuran ılık rüzgâr, tenimde hoş bir hissiyat bırakıyordu. Üzerimdeki mavi elbisenin etekleri hafifçe havalanıyor, rüzgar bacaklarımı gıdıklıyordu. Saçlarım uzamış, belime dokunur olmuştu. Tutamlarım arasında gezinen şefkatli dokunuş, kahverengi saçlarımı uçuştuyordu.
Her yer yemyeşildi. Her yerde ağaçlar, rengarenk çiçekler vardı. Mavi gökte, bir tane bile bulut yoktu. Kuşların cıvıltısı kulağıma o kadar güzel bir melodi olarak ulaşıyordu ki, bir şarkı mırıldanmaktan kendimi alıkoyamamıştım.
Nefes alıyordum, yaşıyordum, gülüyor, koşuyordum..
Ciğerime ulaşan her bir soluk, beni daha da bağlıyordu hayata. Aldığım her nefes, içimde kuruyan tüm çiçeklerin hayata döndüğünü hissettiryordu.
Mutluydum, çünkü bırakmamıştım hayata tutunmayı. Mutluydum, çünkü her şey bitmişti.
Gülerek etrafı izlerken bir anda elimde hissettiğim baskı, sağ tarafıma dönmemi sağladı. Başımı hafifçe eğerek parmaklarımı kavrayan minik elin sahibine bakmak beni dumura uğratmıştı.
Aynı kahverengi gözler..
Bu oydu. Bu, bendim.
Kendi gözlerime bakıyordum. 10 yaşındaki Mira, şimdi yanıbaşımdaydı. Benim gözlerimin iç gülüyordu, ışıltımın nedeni kurtulmuş olmaktı ancak onun gözlerindeki parıltının sebebi kahve harelerinde biriken gözyaşlarıydı.
Bir iki damla yaş yanağına doğru süzülürken elimi birkaç kez kendine çekti. Dudakları büzülmüş, yanakları kıpkırmızı olmuştu. Üzerinde, bedenine yapışmış vaziyette bulunan o elbise vardı.
Siyahın tüm kirini taşıyan o beyaz elbise.
Kırmızının tüm acısını taşıyan o beyaz elbise.
"Neden gülüyorsun?" diye sordu kaşlarını çatarken. Ağlamaklı sesi buraya hiç yakışmıyordu. Derin bir nefes alırken elimi kendime çektim. "Git buradan." dedim, gözlerimi ondan çekip büyülü yeşilliklerde gezdirirken.
"Gülme o zaman!" diye gürlediğinde, yanağına düşen her bir damla hız kazanmıştı. "Ben ağlarken, sen gülemezsin!"
"Git." Dedim tekrardan. "Beni çağırma. İstemiyorum seni." Gitsin istiyordum. Kendimi görmek istemiyordum. Bu hikâyenin sonunu biliyordum. Sonu acıydı, sonu ölümdü.
"Ben yaşıyorum, görmüyor musun?" Dedim, kendimi zorlayarak gülerken. Sesime, yaşadığıma inanamayan bir ton hakimdi. "Ölmedim ben, baksana nefes alıyorum! Bırak beni."
Parmakları tekrar elimi sardığı vakit bir hışımla ona döndüm. Ani tepkim onun irkilmesine neden olsa da umursamadım. "Git dedim sana! Uzak dur benden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
39 GÜN
Fantasy"Deniz kenarı." Diyen Aksel'in sesiyle daldığım yerden çıktım. Dudaklarından firar eden kelimeler sol tarafımı sızlatırken, yeşil gözlerinin büyüdüğünü ve daha koyu bir renge büründüğünü görebiliyordum. Deniz kenarı, diye tekrarladım içimden. Benim...