"Edward, buraya gel." İçeri girdiğinde eğildiğim yerden doğruldum. Gördüğüm yer, bu salonla aynıydı. Fakat bilgisayarda olan şey, iyilik perilerinin yazılarıyla oluşan bir yazı vardı. İkimizde aynı anda içeri girdik. "Burda ne yazıyor."
"Dünyayı iyilik yönetecek. Bu yazan şey ve bu geçit gizli olmalı sanırım. Kraliçe Lara dünyayı ele geçirmek istediği bir plan. Bu kota dolduğunda ise planları istediği gibi olacak. Ve bundan şüpheleniyorduk zaten." Kaşlarım yukarıya doğru çatıldı. İçerdeki silindir şeklinde ki uzun ince bir kutuydu. %33 yazıyordu. Anlaşılan çok yavaş dolan bir şeydi. Burası önceden kullanıldığı anlaşılıyordu. Belki bu yüzden büyük annem beni yanında istemiştir. Bunu neden yaptığını merak ediyorum. Fakat bunun üzerine biraz daha uyumaları gerekiyor. Benim bir şekilde herşeyi öğrenmem gerekiyordu. Bunu, Edward'ın öğrenmesi ne kadar doğru bilmiyorum, fakat burada ki yazıyı ben okuyamadım.
"Gidelim." Arkasını dönüp bana baktı. Ne gördü bilmiyorum fakat beni onayladı. Hem sinirli, hem üzgündüm, bundan haberim yoktu. Belki de benim varlığımı öğrendikten sonra yapmaya başlamıştır. Buradan çıkıp hava almak istediğimi söyledim. Amacım bu değildi, burayı kuvvetli bir kapsüle korumam gerekiyordu. İşimi halletmiştim. "Burdan gitmemiz gerekiyor. Üzerimizde ki kıyafetlerden çok göze çarpıyoruz."
"Haklısın, bunu düşünmemiştim. Şurada ki sokağa girelim. Burda güçlerimi kullanamam."
Dediği sokağa girdik, aynı şekilde koluna girdim. Nereye gideceğimizi bilmiyordum. Sanırım kurtlar sarayına gidecektik.
Karşımda, Robert'i görünce şaşırdım. Çünkü uzun bir süre oldu onu görmeyeli. Göl kenarında, gür ağaçların olduğu yere gelmiştik. Sanırım burası ilk güçlerimi kullanmayı öğrendiğim yerdi. Arkama baktığımda gördüğüm ev ile bunu onayladım. Buraya gelmemizin nedeni neydi bilmiyordum. En önemlisi ise Robert'in burda ne işinin olduğuydu.
"Özür dilerim, dostum. Her şey için çok geç öğrenmesi gerekiyor."
"Bunu sakın yapma, sonucundan neler olacağını biliyorsun."
"Öğrenmemen gereken şey nedir." Robert, Edwarda gözleriyle yapmamasını söylüyordu.
"Üzgünüm dostum. Amaya, Robert senin amcan. Babanın Küçük kardeşi, baban anneni alıp gittiğinde, onu terk ettiği zaman abisine duyduğu kini sana dökmüştü."
"Altında bişeyin olduğunu biliyordum. Fakat bu kadar saçma bişey için yıllarca bunu bana yapmış olman beni yaraladı." Şaşırmıştım, ama bunları beni öldürmek isteyen adamın kardeşinin bana yapması canımı yakmıştı.
"Söylemek istediğin birşey var mı?" Bunu soran bendim. Duymak istiyordum, bugün ilk defa bişeyden kaçmadan duymak istiyordum. Bunu yapabilirdim. Sürekli birşeylerin dışında kalmak canımı yakıyordu.
"Ne söylememi bekliyorsun, özür dilememi falan mı? Sadece senin bize benzemeni istemiyordum. Yaptığım hiç bir şeyden pişmanlık duymuyorum."
"Ama eğer istersen, annemle tanışmanı istiyorum. Gerçi siz tanışıyorsunuz fakat sizi tekrar bir araya getirmek istiyorum."
"Şuan istemiyorum bunu, daha sonra karar verirsem sana iletirim. Ben gidiyorum." Cevabını beklemeden serama geldim, hüzün çiçeğinin yanına. Yanı yaşantımızın aynı olduğu çiçeğe. O hala yaşıyordu, fakat hüzün çiçeği olarak. Ben de yaşıyordum, bu kadar güce sahiptim ama yalnızdım. Burda ki çiçeklerin içinde kendime en yakın hissettiğim oydu.
"Ee güzel çiçeğim görüşmeyeli nasılsın. Biliyorsun, Edward yanımdaydı. Seninle konuşamadık." Yere serip, uzandım.
"Biliyordum." Gözlerim kocaman açılmış. Deli gibi etrafıma bakıyordum. Serada kimse yoktu. Ve girmeden önce tılsımı tekrar oluşturmuştum. "Ben burdayım, etrafına bakmayı bırak."
"Yok daha neler, ben delirdim mi gerçekten."
"Hayır, Amaya ben konuşa biliyorum."
"Sen o musun? Ama sen yanmıştın."
"Evet, ama tohumlarım duruyordu. İsteseydim, her hangi bir çiçeğin bedenine girebilirdim. Türünün ilk çiçeği konuşabilir."
"Ama neden, geldin ki. Herşeyden kurtulmuştun."
"Sen bana tanrının armağanısın. Seninde söylediğin gibi aynı yaşanmışlıklara sahibiz."
"Bir şey daha söylemek istiyorum."
"Tabi ki de, istediğini söyleye bilirsin." Sesin nerden çıktığına bakıyordum. Yada nasıl gördüğünü. Sesi çok ince ve nahifti. Daha da bir canlılık gelmişti. Mavinin tonlarının hepsi parlıyordu.
"Neden şimdi canlandın. Bunca zaman değilde neden şimdi."
"Çünkü birine ihtiyacın var."
"Bunu da nerden çıkardın." Kollarımı dizlerime koyup, çenemi de dizime yasladım. Dikkatli bir şekilde onu izliyordum. Belki bu hayal dünyamın bana oynadığı bir oyundur.
"Kendini kandırmayı bırakmalısın ve ben senin düşüncelerini okuyabiliyorum. Birine ihtiyacın var hemde fazlasıyla."
"Pekala, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Başta herkes beni öldürmek istiyordu. Şimdi ise benimle dost olmak istiyorlar. Bunu güçlerim için mi? Yoksa benden korktukları ve tüm tehlikelerden korunmak için mi yapıyorlar? Büyük annem ve Aran çok garip davranıyor. Bişeyler seziyorum fakat ne olduğunu bulamıyorum. Edward, onu seviyor muyum? Bilmiyorum. Ama yaptıklarını da unutamıyorum."
"Dinle beni güzel kader ortağım. Sezgilerinde haklısın bunu çok yakında öğreneceksin. Edward ise onu affetmek sana kalmış bir şey. Herkes hatalar yapar, bende tanrıya karşı çok büyük bir hata yaptım. Azda olsa tohumlarım sayesinde yaşamama tekrar izin verdi. Dostlar, kadim dostluklar. Bunların içerisindeki korku da var derin sevgi de. Bunu bulmakta sana kalmış birşey. Şimdi yapman gereken ise onları yakından tanımak."
"Robert benim amcam'mış bunu yeni öğrendim. Ve baba annemle tanışmamızı istiyor. Bunu kabul etmem gerekiyor mu?"
"Kendine de onlara da bir şans vermen gerekiyor. Geriye kalan altı Kralığın birinde seni büyük birşey bekliyor. Muhakkak bunu bulman gerekiyor."
"Tamam, şimdi biraz dinlenmem ve düşünmem gerekiyor."
"Tamam, Amaya. Bunu yapman gerekiyor. Ne zaman ihtiyacın olursa yanıma gel, seni bekliyor olacağım."
"Tamam." Oturduğum yerden kalkıp burada ki yerime geçip uzandım. Vakit gece yarısını geçiyordu. Sanırım Edward nerde olduğumu biliyordu. Ve beni yanlız bırakmak istediğini de biliyordum.
Bugün gördüklerim ve duyduklarım bana fazla gelmişti.
"Daha fazla kendini yorma düşüncelerle."
"Tamam." Gülüp gözlerimi kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülü Beden [TAMAMLANDI]
FantasyRuhların da ki gerçekleri dışarıya yansıtan herkes lanetlidir. Ben de lanetlenmiş o kızım...