2; Bölüm

485 35 6
                                    

"Hadi ama kuçucuk, sadece bugünlük bir kişiyi istiyorum. Sarışın hemşireyi buraya gönder." 1.90 boylarında ki sarışın, nerdeyse beyaz denilecek kadar sarı olan saçları ve yeşil gözleriyle bir kurttu anımsatıyordu. Kırmızı dudaklarında ise beni kendine çeken bişey vardı.

"Yapamam diyorum anlasana. 6 günde, 9 ölü, 7 tane ise yaralı çalışan ve doktora zarar verdin. Ve hepsi de en son benimle konuşmuştu. İlgi çekiyoruz anla işte her şey eğlenceden ibaret değil."

"Bu sözlerin bir tek anlamı var. Sen korkuyorsun, odamdan çık dışarı!"

"Kes sesini. Ve ne korkmasıdan bahsediyorsun." Bana sesini mi yükseltmişti ve ayni zamanda emir kipiyle benimle konuşmuştu.

"Seni kimse almaz elimden." Bugün ki kurbanımda artık o olacaktı. Elimde tuttuğum nejterle ona doğru koşmaya başlamıştım. Bana atığı tokat ve kolumda hissettiğim uyuşma aynı anda  olmuştu.

O beni bayıltmış mıydı? Evet tamda onu yapmıştı. Bu sefer cidden kimse onu elimden alamazdı.

~
Gözlerimi açtığımda her zaman gördüğüm beyaz duvarlar yoktu. Aksine çok rahat bir yatak ve rahatlatıcı bir manzarası olan bir odadaydım.

Evet burası kaçıkların olduğu yer değildi. Nasıl mı anladım? On yedi yıldır hayatımın her parçasında bana eşlik eden kelepçeler yoktu. Hemşire, doktor ve görevli yoktu.

Peki burası neresiydi. Beni bilen biri nasıl beni kelepçesiz buraya bırakmıştı. Cevabımı ise açılan kapıdan içeri giren kişiden almıştım.

Kahkaha atmaya başladım. Kuçucuğum, yani Edward buradaydı. Sarıya kaçan yeşil gözleri dudaklarım da ki gülüşüme takılmıştı.

"Sen, nasıl olur bu." Biraz daha yatağa doğru yaklaştı. Korkarak adımları bana yaklaşıyordu. Bana cevap vermek için dudakları bir o yana bir bu yana gidip geliyordu. Sanırım beni çıldırtmadan bir açıklama yapmayacaktı.

"Hey sana söylüyorum." Uzandığım yatağa dizlerini iki yanımdan geçirip beni yatağa itirdi. Üzerim de durup dudakları dudaklarımı buldu.

Yavaş ve nemli darbeler bırakıyordu dudaklarımda. Ani bir hareketle onu yatağa ittim. Simdi ise üzerinde olan bendim, altımda o vardı. Sert ve can yakıcı öpüşlerim ona haz veriyordu. Bir kaç dakika süren öpüşümüze son veren ben oldum.

"İstediğin şey bu değil miydi? O cehennemden kurtulmak."

"Nasıl olur. O iğne ve tokat." Dediğim de ise altımdan çıkıp terasa geçti.

"Sana anlatamazdım. İkimizde de dinleme cihazları vardı. Ben istediğim gibi girip çıkabiliyordum. Ama seni ordan çıkarmam zor olacaktı. Onları yapmak zorundaydım." Duvar ve kendi arasına alıp tokat attığı yanağıma öpücükler kondurmaya başladı. Her zaman ki gibi vücudumun olduğu her yerde ki morluk ve iğne izlerini öpmeye başladı.

Onda ne buluyordum, bilmiyordum ama seviyorum onu. "Amaya, sana ne kadar değer verdiğimi biliyorsun. Eyer o tokat ve iğne olmasaydı oradan çıkamadık. Türkiye'nin her yerinde bizi arıyorlar."

"Burdan gitmemiz gerekiyor." Dediğim de yanağıma kuru bir öpücük kondurup içeri geçti. Oturduğu krem renginde ki koltuğa, elini dizlerine iki defa vurup. Kucağına oturmamı istiyordu. Anlaşılan rahat tavrından, Türkiye de değildik. Aslında annem ve babam da Türk değildi. Dediğim gibi ailelerinden izlerini kaybettirmişlerdi. Edward' ın da yabancı olduğunu biliyordum. Ama Türkiyeye neden geldiğine dair bir fikrim yoktu.

"Peki nerdeyiz." Diyip onun istediği gibi bacaklarımı iki yana açıp, kolumu da boynuna doladım.

"İtalya, Milano'dayız. İstediğin oldu işte." Ciddi olamazdı. Bir keresinde yaşasaydım hangi ülkede yaşayacağımı sormuştu. Benim cevabım ise İtalya Milano olmuştu. Bu beni neden bu kadar mutlu etmişti ki.

Tam mutluluğumu dile getirerektim ki. Açılan kapı ve gördüğüm yüz ile dudaklarım usulca fısıldadı. 'Neden' beni öldürmek isteyen adamla mı? Hayallerimin olduğu yere getirmişti.

Hiç bir zaman kimseye güvenip, inanmayacaktım. Oturduğum yerden kalkıp geri geri terasa doğru çıkmıştım. Evet atlayacaktım. Peki bu neden beni korkutmuştu ki. Ben ölümden korkmazdım. Baktığım yer bana çok yüksek gelmişti. Gözlerimi kapatıp atlamaya hazırdım.

Büyülü Beden [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin