26; Bölüm

18 5 0
                                    

Kadının son söylediklerinden sonra evden çıktım. İlk geldiğim yere döndüm, o küçük çocuğun gözlerinde ki bakışlar bana bişeyler anlatmak istiyordu. Robert, beni görünce yaslandığı ağaçtan bana doğru gelmeye başladı.

"İyi misin?" Başımla onu onayladım. "Gidelim." Sesiz bir şekilde ormanda ki çıkışa geçtik. Ordan da ilk gittiğimiz yer İyilik Perilerinin Kralığıydı, yani evime gelmiştik. Buraya nedeb gelmek istemiştim. Ben de bilmiyordum.

"Ben biraz dinlenmek istiyorum. Benimle geldiğin için teşekkür ederim."

"Benim için zevkti, ne zaman istersen burda olacağım." Başımla onu onayladım. Serama geçtim, şatoya girip olanları görmek istemiyordum. Çiçeklerimin hepsini gözden geçirdim. Suya ihtiyacı olanları ise gücümle karşıladım. O kadar Kraliçe ile görüştüm ama hiç yorulmadım. Fakat o cadının söyledikleri ile kendimi çok yorgun ve halsiz hissediyorum.

"Almışsın aklında ki soruların cevabını. Görünen o ki bunlar seni mutlu etmemiş. Ne oldu Amaya." Benim hüzün çiçeğimdi, kaderimizin ortak olduğu çiçek. Belki sonumda aynı olacaktı. Yedi Kralığı yerle bir etsem de ölecektim. Bunu yapmasam da ölecektim.

"Aldım cevabımı hüzün çiçeği, ve bir o kadarda soru işaretleri ile baş başa bırakıldım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum, seçeneklerin hepsi sonumu getiriyor."

"Bunca zaman istediğin tek şey bu değil miydi?" Evet, haklıydı. Ben istiyordum, ama şuan bir ailem, arkadaşlarım vardı. Bunu yapamazdım.

"Dinlenmek istiyorum." Arkamı dönüp hamağıma uzanıp, seranın boş tarafına dönmüştüm. Biraz uyku benim için iyi olacaktır.

***
"Amaya, uyan." Duyduğum sesle gözlerimi kocaman açtım. Bana seslenen ne Robertti, ne de Edward. Bu Arandı, uyanmışlar demek. Her şeyi biliyormuş gibi mi yoksa bende onlar gibi uyumuşu davranacaktım. Hem olanları nasıl bileceklerdi ki.

"Ne oldu Aran, seramda ne işin var."

"Günler oldu burdasın, Kraliçe senin için endişeleniyor." Bilmiyordu, peki onlara göre kaç gün burda kalmıştım. Üç mü? İki mi? Onlara kızdığım ve serama çekildiğim gün sayısını hatırlamıyordum. Onların kaç gün uyuduğunu da bilmiyordum.

"O kadar uzun olmadı Aran. Ve istediğim zaman burdan çıkabilirim."

"Tamam, gel şimdi kahvaltı hazır ve Kraliçe seni bekliyor." Ne kadar da gitmek istemesemde onları şüphelendirmek istemiyordum. Başımla Aran'ı onayladım. O önümden yürümeye başladı son kez seraya göz gezdirdiğim de Hüzün çiçeği sesiz bir şekilde bişeyler anlatmaya çalışıyordu. Ama hiç bir şey anlaşılmıyordu. Daha sonra öğrenmek için buraya gelebilirdim.

"Merhaba, büyükanne."

"Merhaba, tatlım. Seni özledim, bu halinde neyin nesi. Çok solgun görünüyorsun."

"Abartma büyükanne bir kaç gün serada kaldım diye bana bir şey olmaz."

"Tamam, kızma da gel otur masaya." Sorduğu bir kaç basit soruya cevap verdim. Ve sesiz bir şekilde kahvaltının sonunu bekledim. Daha sonra ise Emma ve Sesa ile görüşmek istediğimi söyleyip salondan çıkmıştım.

Arkamdan gelen Aran ise konuşmak istediğini söylemişti. Onunla konuşmak istemiyordum. İşimin acil olduğunu söyleyip ondan uzaklaşmıştım.

Büyük bir adım atıp o, on büyük günahı işleyecektim. Önce hangisinden başlamam gerektiğini düşünüyordum.

"Sevdiğin bir dostunu zehirlmek"
Evet Sesa ve Emma dostum sayılırdı. İkisinden birini seçmem gerekiyordu. Cadının evinde gördüğüm zehir şişelerinden birini cebime koymuştum. Ve ilk başta olan zehirdi. Sanırım onu almamı isteyen oydu. Acaba ne etkisi vardı.

Büyülü Beden [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin