15;Bölüm

42 7 0
                                    

Yatağın diğer ucunda ki ağırlık ile gözlerimi araladım. "Günaydın." Aran, kollarını başının altına almış boş tavanı izliyordu.

"Yine ne için bu saatte burdasın." Güneşin yeni doğduğuna emindim. Yataktan doğrulup oturdum. Felaket bir baş ağrısı çekiyordum.

"Unutun mu? Benimle dünyaya gelmek için ısrar eden sendin."

"Sen de alıştın sırf yalnız kalma diye benim de gelmemi istiyorsun."

"Pekala ben gidiyorum." Yataktan kalkmak üzereyken kokunu tutum. " Şakadan anlamıyorsun."

"Bunu söyleyen sen misin?" Her sabah lanet herifle güne başlamak zorunda mıyım?

"Aran hiç kendinim de değilim. Benimle uğraşmaya bugünlük ara ver. Başım çok kötü."

"Yirmi şarap şişeden sonrasını sayamadım. Seni odana getirmeseydim, içmeye devam edecektin." Ah bu berbat baş ağrısı ondan olmalıydı. Burada ki şaraplar çok güzeldi fakat pek fazla kullandığım söylenemezdi. Oflayıp yataktan çıktım.

"Tamam, sen gidip hazırlan. Benim bir duşa ihtiyacım var. Kendimi öyle toparlıyabileyim."

" Ben hazırım, seni burda beklerim." Omzumu indirip kaldırdım, sen bilirsin diye. On dakika süren kısa bir duştan sonra havluyu kendime sarıp banyodan çıktım. Yatağın üzerine uzanmış beni bekliyordu. Havluyla kendimi kurulayıp dolabımın önüne geçtim.

Aran'ın dudağı iki yana doğru kıvrıldı. Akıl hastanesindeyken en az iki kişiyle banyoya girerdim. Her hangi bir arza çıkarmamam için buna zorunluydum. Kadın ve ya erkek fark etmiyordu.

Şimdi o burda olduğu için çekinecek değildim. Ve bu beni ilk çıplak görüşü değildi.

"Hadi çıkalım. Her beni çıplak gördüğün de ilk defa görüyormuş gibi davranmayı bırakman gerekiyor Aran." Elimde ki havluyu ona doğru fırlattım.

"Sen de bu kadar güzel olmasaymışsın." Ona cevap vermeden odadan çıktım. Kahkaha atıp o da odadan çıktı.

"Bugün hangi çiçeği alacaksın." Şatodan dışarıya çıkmıştık. Ormanın bitiminde ki çıkışa doğru gidiyorduk. Ordan sonra ise kendi güçlerimiz ile dünyaya gidiyorduk. Bunu kendimde yapabiliyordum fakat Dünyada aranan biri olduğum için yalnız gitmek hoşuma gitmiyordu.

Üzerimde ki elbise dünyaya uyacak sade mor bir elbiseydi. Turuncu saçlarımı gücümle kurulayıp ördüm. Dünya da gezecek bir çok yer vardı. Orada kimseyle iletişim halinde değildik. Biz onları görebiliyorduk, ama onlar bizi fark etmiyordu. Bu Aran'ın güçleriyle yaptığı bir tılsımdı. Ne kadar ısrar etsem de bana anlatmamıştı.

"Sence hangi çiçeği almalıyız?"

"Maalesef isimlerini bilmiyorum. Eğer beni seraya alsaydın ve yardımcı olsaydın onları öğrenmem de,  sana bunu söyleyebilirdim."

"Her şeyi dramaya bağlamak zorunda mısın? Seni seraya alırım fakat bir şarta."

"Sen hiç iyi görünmüyorsun. Sen bugün gidip dinlen en iyisi." Ormanda yürümeye devam ediyorduk.

"Hayır, çok iyim."

"İyi değilsin, beni seraya alabileceğini söyledin. Kraliçe Lara' yı bile seraya almazken." Gözlerimi devirdim, elbisemi biraz daha yukarıya topladım. Dün yağan yağmurdab her yer çamurdu.

"Biz dünyaya geldiğimizde büyük annem seraya gidiyor. "

"Nasıl anladın."

"Bazen çok garip davranıyorsun. Bıraktığım şeyler eskisi gibi yerinde değil de ondan."

Büyülü Beden [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin