Sizden cevap alamayınca bölümü kendi düşünceme göre yazdım 🥺
İyi okumalar***
Güçlerimi kullanmaya başladığım ve ilk kim olduğumu öğrendiğim yere gelmiştim. Burda birini daha yakarak kül etmiştim kendi güçlerim ile.
Burada ne işim vardı bu bilinmez bir muamaydı. Ona olan kinim olduğu gibi yerinde duruyor. Fakat onunla gelmeyi neden kabul ettim bilmiyorum. Bir yıl boyunca ailem dediğim varlıkların öldüklerini biliyordum. Ve bunu yapanın da Edward olduğunu biliyordum. Ama aptal kalbime söz geçiremiyordum.
Aranla bunca zaman bir arada olmak bana hiç bir şey hissettirememişti. Fakat deli kalbim onu görünce kanatlanıp uçuyordu resmen. Bir yıl sonra o yine karşıma geçmişti. Ve ailemin canını aldığını söylemişti. Benim onun yanında ne işim vardı. Tanrım, lanet olası canım aksiyon istiyordu. Onu deli gibi istiyordum. Dudaklarını, öpüşlerini ve dokunuşlarını.
"Burada mı? Saklıyacaksın sana ait olanı?" Sanırım burası onun odası olmalıydı. Geniş bir yatak, çok sade ve oldukça karanlık bir odaydı.
"Beğenmediysen başka bir yere gidebiliriz. Ama burada birinin sana zarar vereceğini düşünüyorsan" tam ona müdahale olacağım sırada elleriyle durmamı işaret etti. " Bu imkansız çünkü tüm evreni ayaklarının altına alacağını biliyorum. Burada ki yönetim benim elimde. Annem bir süredir uzun bir uykuda."
"Nasıl onlar ölemez ve hastalanmazlar. Kendileri ölmek istemedikleri sürece." Bu ilgimi çekmişti. Kendini neden öldürmek istedin ki. Kaç bin asır olan yöneticiliğini bırakıp ölmek istemesi kulağa garip geliyordu. Edward'ın yönetici olması kuralara aykırı fakat onun bir kız varisi yoktu. Bunu büyük anneme soramamıştım. Ben de ki bu rahatlık neye dayalıydı acaba. Büyük annem de Edward'ın güçlerine karşı koyabilirdi. Ve Kralığının yıkılmasına engel olması gerekiyordu. Bence lanetli olmamdan geliyordu. Neyse yine zirvaladım.
"Cezalandırılıyor, seni öldürmek istemesi hatta bunu direkt yapmasının cezası. Ve ne zaman uyanır veya uyana bilir mi? Bunun cevabını bende bilmiyorum."
"Pekela, senin İyilik Perilerine yaptığın sen de cezalandırılacaksın."
"Zamanı geldiğinde onu da sana anlatırım. Şimdi sadece beklemeni ve bana güvenmeni istiyorum."
"Haha, dur karnım ağırdı. Çok güzel bir espriydi bu. Yada insan dünyasında ki deyimiyle eşek şakası."
"Biraz ciddiye al beni. Bir gün başına gelecekleri benden muaf tutma."
"Ya, öyle mi oluyor." Sanırım bu atışmalarımızı özlemiştim.
"Aç mısın? Ve bu odada birlikte kalıyoruz. Son bir şey dışarıya çıkmasan olur mu? Eğer seni burda görürlerse, bana olan saygınlıklarını kaybederim. Bu da iç kaos yaratır."
"Anladım. Yemek iyi olur aslında iki gün boyunca mideme hiç bir şey girmedi." Beni onayladıktan sonra odadan çıktı. Odasını incelemeye koyuldum.
Sıradan ve ferahlatıcı bir odaydı. Odanın en karanlık kısmında ise dar bir alan vardı. Kulübeye benzer bir havası vardı.
Ordan uzaklaşıp odasın da ki küçük kitaplığa doğru ilerledim. Benim anlamadığım onların alfabesindeki yazılar vardı. Fakat resimden bunların büyü ve savaş kitapları olduğu anlaşılıyordu.
Karanlık odada ki pencerede gördüğüm şey ile duraksadım. Orada ki bir çiçek miydi? Yoksa seramı özlediğim için bir göz yanılması mıydı?
Saksının içinde ki beyaz yapraklı çiçek, papatyaydı. Masumiyet ve sadakatin simgesi olan papatyanın onun odasında ne işi vardı. Güneş bile görmeyen bir odada. Anlamını bildiğini sanmıyorum. Fakat odasında saksı içerisinde ki papatyalar şaşırmama neden olmuştu.
"Doğru görüyorsun, daha yakından bak istersen." Arkadaşım duyduğum ses ile irkildim. Gittiğinde kapıdan çıkmıştı. Geldiğinde ise elinde ki yemek tepsisi ile büyüyle içeriye gelmişti. Bir anda konuşması bu yüzden beni ürkütmüştü.
"Sen ve çiçekler. Bir araya getiremiyorum. Sanırım ben cidden iyi değilim."
"Aslında görmeyeli daha da güzelleşmişsinde. Ve o papatyalar senin için. Mevsimi olmadığı için bulamamıştın."
"Demek yanılmıyormuşum, beni izlediğini biliyordum. Ve serama girende sensin."
"Zeki ve kurnazsın. Bu hoşuma gidiyor fakat ürkmeme neden olduğu doğru." Ona döndüğümde onun deyimiyle kurnaz olan gülüşümü dudaklarıma yerleştirip masaya bıraktığı yemekler için odanın içinde banyoya gidip ellerimi yıkayıp masaya geçtim.
"Neden bir tepki vermiyorsun. Onları sevdiğini sanmıştım."
"Sana güvenmemi isteyen sendin. İstesen de sen onlara zarar veremezsin. Bunun altında ki gerçeği göreceğim elbette. Ama şuan bişey görmek ve düşünmek istemiyorum." Gerçekten de düşünmek istemiyordum. Onun yalan söyleyip, söylemediğini de bilmiyordum. Bir yıl boyunca sürekli uyanık olmak, planlarla yaşamak canımı sıkmıştı. Ve aptal kalbim onunlayken çok rahat ve huzurlu.
"Her şeye rağmen bana güvenmen göz yaşartıcı." Beni şaşırtan ise buydu zaten.
"Ya ne demezsin." Daha fazla bu konu üzerinde konuşmak istemiyordum.
Kurtların koku alma duyusu çok iyi olduğunu biliyordum. Çünkü o güçlere bende sahiptim. Tehlikenin kokusunu hemen alırlar. Ben de bir tehlike arz ettiğim için Edwardan önce kapsülü oluşturan bendim. Olayların daha çok dibe batmasını istemiyordum.
"Sen neler yaptın bu bir yıl içerisinde."
"Sensiz ve sıradan hayatımı yaşadım. Üstlenmem gereken görevler. Ailemi korumam için yaptığım planlar."
" Benim anlatmama gerek yok sanırım. Beni izlediğini biliyorum ve sen neler yaptığımı biliyorsun."
"Onu bulamadım, şatoda değildi sanırım." Cevabını almak için sabırsızlanıyordu fakat ben de Aran'ın nerde olduğunu bilmiyordum.
"Bilmiyorum, onun peşine düşmen aptallık olur." Gözlerinde ki kin ve düşmanlık besleyen alevler ortaya çıkmıştı. Aran haklıydı, Edward beni seviyordu. Sanırım bu kontrol dışı olan bir şeydi.
"Buna ben karar veririm." Omuz silkinip cevap vermedim. Tabağımda ki yemeğe odaklandım. Dünyadayken düzgün bir şekilde yemek yediğimi hatırlamıyordum. Yemek çeşitlerini ve adlarını da bilmiyordum. Fakat burada yediğim yemekler çok lezzetliydi. Görünüşü bile karnınızın doymasını sağlardı. Uzun bir sesizlikten sonra uyumak istiyordum. Saat gece yarısını geçiyordu.
Ben yatağa uzandım da Edward odada değildi. Sanırım yemek tepsisini aşağıya götürmüştü. Bu kalkanı ikimizin kullanmasını sağlamıştım.
Her zaman ki gibi yatağın sağ kısmına uzanmıştım. Sol tarafımda ise her zaman o vardı. Yarım saat sonra odaya geldiğini duydum. Yarı uyanık haldeydim. Sesiz adımlarla yatağın sol tarafına geçti. Daha sonra bir kaç dakika beni izledikten sonra bir kolunu belimden diğerini ise başımın altına geçirdi. Saçlarımı, boynumu koklamaya başladı.
Buna izin verdim. Fakat uyanık olduğumu görmesini istemiyordum. Bunu anlamaması için de ekstra çaba sarf ediyordum. Bu hoşuma gidiyordu sanırım ben de onu özlemiştim. Bunca zamandan sonra onu görmek içimde ki boşluk kapanıyor gibi bir his yaratmıştı.
***
Gözlerimi araladığım da yatakta onu görememiştim. Yataktan çıkıp pencereye ilerlediğim de güneş doğalı çok olmuştu. Evimdeyken Aran uyumama izin vermezdi. Sabah güneş doğmadan önce ikimiz uyanırdık.Ellimi yüzümü yıkadıktan sonra gördüğüm mavi tekli koltuğa oturdum. Bundan sonrasını düşünmemiştim. Gün boyu bu odada mı kalacaktım. Hem ben çiçeklerimi görmeden dayanamazdım ki. Sanırım burdaki işim bitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülü Beden [TAMAMLANDI]
FantasiaRuhların da ki gerçekleri dışarıya yansıtan herkes lanetlidir. Ben de lanetlenmiş o kızım...