İstediğim gibi her şeyi yapmıştım. Yedi Kralığında, Kraliçeleri gözlerimin önünde kanlar içinde yatıyordu.Nefes alan tek canlı ise Edward ve bendim. Onu ve ailesini sona bırakmıştım. Ve iki kanatlı insana benzeyenler bu savaşı başlatmıştı.
"Şimdi ne yapacaksın Amaya." Kahkaha atıp, onu tutuğum kapsülün içinde benimle konuşmaya başlamıştı.
Hayır, kalbimi dinlemeyecektim. Bunca zaman söylediğim sözlerin arkasında duracaktım. Onu öldürdükten sonra tekrar dünyaya dönecektim.
"Bunu neden merak ediyorsun. Yolun sonuna geldin Edward."
"Dünyaya mı döneceksin. Tekrar o yere kapanmak mı istiyorsun? Ben seni korurdum. Buna gerek yoktu. Bu kadar can almana gerek yoktu. Eyer bir kere olsun beni dinleseydin, bunların hiç biri olmayacaktı. Ne bekliyorsun ki bunca zaman istediğin gibi benim de canımı al."
"Benimle oynama Edward. Doğa üstü yedi güce bir anda yok edip, engelledim. Ve şimdi bir işe yaramayan insanlardan korkmamı istiyorsun." Artık kapsülün içinde değil. Serbest bir şekilde karşımda gözlerimin içine bakıyordu.
"Sana son bir şans daha veriyorum. Güçlerini bize karşı kullanmayacağına dair, kendi güçlerin üzerine yemin et. Yeminin üzerinde durmazsan evren bu güçleri senden alacaktır."
"Ne demeye çalışıyorsun."
Bir anda kendimi yaptığımı kapsülün binlerce kat daha güçlü olanının içindeydim."Bu nasıl olabilir." Bir anda yedi kralıklati ki herkes karşıma çıktı. Bu gerçek olamazdı. Çünkü hepsini kendi ellerimle yok etmiştim."
"Gördüklerinin hepsi bir halisilasyondu. Aylarca bunun üzerinde çalıştım. Gördüğün her şey bir hayaldi, anlayacağın bunca zaman boşuna uğraşmışsın."
"Hayır bu gerçek değil." Etrafıma bakıyordum. Bunların hepsi gerçekti. Dilim kabul etmiyordu olanları fakat gözlerim gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyordu.
"Son kez seni uyarıyorum. Yemini kabul edecek misin?"
"Asla bunu yapmayacağım." Her şey bir anda olmuştu. Sonumu bir kibrit çöpü getirmişti. Bunlar bana verdiği ve sakladığım kibritlerdi.
Anne ve babamı yaktığım gibi her şey yavaş yavaş gerçekleşmişti. Bunu güçleriyle değil. Bana birşeyler ispatlıyordu. Korktuğum şeyi.
Önce o kırmızı benzin kutusu belirdi. Üzerimde ki kırmızı elbiseye bulaştı. Her zereme, her santimime. Daha sonra ise bir kibrit çöpünü eline alıp elbisemin eteğini tutusturdu. Bütün kibritleri üzerime atmıştı.
"Üzgünüm, Amaya. Bunun olmasını sej istedin."
Soluk soluğa gözlerimi aralamıştım.
Zihnimin bana kurduğu oyunun içine kıvranıp duruyordum. Ter içinde kalmıştım. Yüzüme yapışan saçları ordan çeken ben değildim, başkasıydı. Sanırım bu Aran olmalıydı. Gözlerim karanlık odada bir şey görmüyordu. Ama bu koku ona ait değildi."İyi misin? Bişeyler sayıklıyordun." Duyduğum ses Edwarda aitti. Yataktan kalkıp oturur pozisyona geldim. Elimle yaptığım küçük hareket ile odada ki mumları yaktım. Gözlerim parmak ucumda ki minik aleve dalmıştı.
"Hey!" Tekrar ona döndüm. Yatağın üzerinde çok rahat bir şekilde oturuyorudu.
"Lanetli canına susayıp, ona son vermek için kendin mi bana teslim oluyorsun."
"Lanetli olan ben miyim?"
"Benimle oynama Edward."
"Seninle oynadığım yok."
"Git burdan, sana ne yapacaklarını biliyorsun. Büyük annem farkına varmıştır. Sana şimdi bir şey yapmıyacağım. Zamanı geldiğinde."
"Özel bir tılsım ile kimse buraya giremez. Ben bunu durdurmadığım sürece."
"Ne istiyorsun." Oturduğu yerden kalkıp odanın içinde dolanmaya başladı.
"Onu seviyor musun?" Sanırım Aran'ın söyledikleri doğruydu. Bunun farkındaydım. Fakat duygularının, onu ölüme ayakları ile süreceğini bilmiyordum.
"Bu seni neden bu kadar ilgilendiriyor. Bunca şeyden sonra bunu konuşmak için mi buraya geldin."
"İyi değilim, Amaya. Sensiz yapamıyorum." Yataktan sarktığım bacaklarımı kavramıştı.
"Anladım." Ona söylediğim tek şey buydu.
"Yapma böyle."
"Bişey yaptığımı yok"
"Anla beni lütfen. Hiç iyi değilim." Bende demek istedim. En azından seni seven destekleyen bir ailen var. Daha sonra ise büyük annem ve burda ki yeni ailem aklıma geldi. Yine de bunu ona söylemiyecektim.
"Lanet olsun, Edward. Sürekli birinin sığındı liman ve ya uçurum olmak beni de yordu. Ben de iyi değilim. Neden kimse beni anlamıyor."
"Ben varım ya." Bir zamanlar vardın. Ama şuan yoksun. Var olduğunu düşündüğüm zaman bile yokmuşsun. Sırf çıkarların için yanımdaydın.
"Ben bunu göremiyorum, hissedemiyorum."
"Özür dilerim."
"Dileme, kalbimin işine yaramıyor o kelime."
"Bir kere olsun, bir kere kapılarını aç bana "
"Rahat bir şekilde çarpıp çıkman için mi?" Gördüğüm kabustan sonra ona asla anlayış gösteremezdim.
"Bunu yapmadığımı ve yapmayacağımı biliyorsun. Seni seviyorum. Her şeye rağmen seviyorum." Bunu yapacaktım. Ve onu kendi silahıyla vuracaktım.
"Çok geç, Aran. Onu seviyorum. İnanıyorum ve güveniyorum. Beni, senin kullandığın gibi kullanmayacağına inanıyorum."
"Yapma bunu. Görüyorum."
"Neyi. Sadece bugün onu öptüğümü gördün ve bu kadar canın yanıyorsa. Daha fazlasını görmeni isterdim."
"Lütfen, Amaya. Yapamam, sensiz yaşıyamıyorum."
"Ne acı. Şimdi buradan defolup gitme vakti Edward. Yıkım gününe kadar seni görmek istemiyorum." Yaptığım biraz bile canımı yakmıyordu. Bir kaç saniye uzun uzun gözlerime baktıktan sonra çekip gitti. Gözlerimde ne görmüştü bilmiyordum. Bilmekte istemiyordum.
"Gir." Bu saatte odama gelebilecek tek birini tanıyordum. Ve de tam da tahmin ettiğim gibi karşımdaydı.
"Umarım bana olan öfken dinmiştir. Çünkü seni merak ediyorum." Ona gülümseyip içeri girmesine izin verdim. Aran' a uzun uzun baktım. Sanırım onu korkutmayı başarmıştım. Kahkaha atıp ona doğru ilerledim. Bir kaç saniye gözlerine baktıktan sonra önünden geçip banyoya girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülü Beden [TAMAMLANDI]
FantasiaRuhların da ki gerçekleri dışarıya yansıtan herkes lanetlidir. Ben de lanetlenmiş o kızım...