Bölüm 1

1.3K 42 6
                                    





hayatta herkesin bir yeri, bir amacı vardır. yapmakta sorumlu olduğu işleri, yaşaması gereken bir hayatı. benimse bu yaşıma kadarki tek görevim görünmez olmaktı. benim hakkımda, hayatım hakkında ailemin verdiği kararlara boyun eğmek. onların kölesi olmaktı. 

zar zor, yalvar yakar okul okumuş, meslek sahibi olabilmiştim. mesleğimi elime alıp ayaklarımın üstünde durmaya başlayınca her şeyin düzeleceğini, artık güzel bir hayat yaşayacağımı düşünmüştüm ama hayat hep sürprizlerle doluydu. yada karanlıkla.

19 yaşında babam tarafından zorla evlendirilmiştim. bütün hayallerim yok olmuştu. hayata dair, yaşamaya dair kalan son umut ışıklarımı da bir bir söndürmüşlerdi. hem de hiç acımadan. hoş bunca zaman kızına acımadan eziyet eden, onu sürekli döven bir babadan da merhamet beklenemezdi ya.

verdikleri sözden dolayı okula devam etmeme bir şey demediler ama okula gittiğim her gün çektiğim eziyet artıyordu. bütün yaşamım okul ve ev işleri ile geçiyordu. birde beni evlendirdikleri adamdan gördüğüm şiddet ile.

boşluktaydım. bir hiçliğe doğru sürükleniyordum her bir gün. hiçbir şey hissedemiyordum artık. ne acı ne yorgunluk ne de üzüntü. bomboştu içim. ta ki o güne kadar...

bir güneş doğmuştu karanlık dünyama. sönen umut ışıklarım bir bir. tekrardan yanmaya başlamıştı. cehennemimin can yakan ateşinin sönmeye başlayıp, cennete dönüşmeye başladığı gündü benim için. çünkü bir tohum filizlenmişti hayatımda. içimde bir can vardı. benden bir parça. benim bebeğim... anne olacaktım ben...

20 yıllık hayatımın acılarını tek dokunuşla geçirecek, ayakta durmamı sağlayacak, yeni başlangıçlara ve yeniden doğuşuma sebep olan bir mucize. her şeyi olacaktık birbirimizin. olmuştuk da zaten. hem de en güzel şekilde.

ben sardunya. 24 yaşında olan bir kadınım. mesleğini yapamayan bir savcıyım. 4 yaşında, hepetoblastom( karaciğer kanseri) olan erkek çocuğunun annesi.

tıpkı benim gibi oğlum ateşin de hayatı zorluklarla  geçti. doğduğu zamandan bu yana olan hastalığı benim bu hayattaki ikinci yıkılışımdı. onu kaybetme korkusu öyle bir işlemişti ki içime gözümü bir saniye bile ondan ayırmıyor, uyurken bile onu izleyip nabzını kontrol ederken buluyordum kendimi. bunca zorluğun arasında şüphesiz en zoru da evlendiğim adamdı.

hastalığını öğrendiği zaman ateşe bir kere dahi yaklaşmamış, ne babalık yapmış nede onunla bir çift söz etmişti. daha da öfkeli daha da saldırgan olmuştu. elimden gelen tek şey ateşi ondan uzak tutmak ve ateşin bu anlara şahit olmamasını sağlamaktı.

boşanmak için birkaç kez uğraşmıştım ama sonu hep hüsrandı.  ta ki bu yıla kadar. en yakın arkadaşım sayesinde şiddet gördüğümü kanıtlamıştım. aile zoru ile evlendirildiğimi, oğlum ile verdiğimiz yaşam mücadelesini kanıtlamıştım. boşanma sonrası evlendiğim adam hapis cezası yemişti. kısa bir süre sonrada koğuşta karıştığı bir kavgada öldüğünü öğrenmiştim. tam hayatımız yoluna giriyor derken babamın baskıları başlamıştı. üstüne bir de evlendiğim adamın ailesinin ateşi almak ile olan tehditleri başlamıştı.

evliliğimden kalan ve kıyıda köşede biriktirdiğim altın ve paralarımı almıştım. evimden, gürcistandan türkiyeye gelmiştik. işte asıl hikayemiz de burada başlamıştı.

------------------------------------------------------------------

" anne nereye gidiyoruz? tatile mi gideceğiz yoksa?" diye soran ateşin elinden sıkıca tuttum ve etrafı kolaçan ederek arabaya doğru ilerledim.

gürcü güzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin