Bölüm 11

304 28 1
                                    



Saçımda gezindiğini hissettiğim eller ve onunla eş zamanlı olarak yüzüme konan öpücükler ile yavaş yavaş uykumdan ayılmıştım. Tam karşımda bana gülümseyerek bakan Yalçını görmek yüzümde bir tebessümün oluşmasına neden olmuştu.

" Geldiniz mi?" Ağlamaktan dolayı çatlayan sesim ile konuştum.

Sesimin kötü gelmesinden dolayı hafiften kaslarını çatan yalçın dikkatle yüzümü incelemiş ve gözlerime derin derin bakarak kaslarını olabildiğince çatmıştı. Büyük bir ihtimalle gözlerimin içi kan çanağına dönmüştü.

" Güzelim? İyi misin sen? Gözlerin kan çanağına dönmüş!"

Yalçın'ın endişe ile çıkan sesi içimdeki ağlama hissini daha da körüklerken kendimi daha fazla tutamamış ve ağlamaya başlamıştım. Yaşadığım her şey o kadar fazla gelmeye başlamıştı ki artık dayanamıyordum. Bunca zaman yaşadıklarımın hep bir sebebi olduğunu düşünürdüm ama son olanlardan sonra bu düşüncem buhar olup uçmuştu. Çünkü bu duruma bir sebep uyduramıyordum.

Yalçın'ın sürekli olarak ne olduğunu, neden ağladığımı, birinin bir şey yapıp yapmadığını sorduğunu duyuyordum ama ağlamaktan cevap veremiyordum. Sadece ağlamak ve bütün içimi boşaltmak istiyordum. Çok dolmuştum artık ve kendimi daha fazla tutamıyordum.

" Güzelim korkmaya başlıyorum artık! Ne oldu? Biri bir şey mi yaptı sardunya?!"

" Dayanamıyorum yalçın! Çok... çok fazla bunlar bana!" Ağlamalarım ve hıçkırıklarım arasında konusabildiğim kadarı ile konuşmuştum.

Sözlerim bittiği gibi kendimi Yalçın'ın kolları arasında bulmuştum. İçimi biraz da onun güveni ve huzuru bulduğum kolları arasında boşaltırken birden ateşin korkulu sesini duydum

" A-anne? Anne neden ağlıyorsun?! Anne ne oldu?!"

Ateşin beni bu halde görüp daha da korkmasını istemediğim için Yalçından ateşi alıp aşağı inmesini istediğimi söyledim. Durumun farkında olan yalçın her ne kadar beni yalnız bırakmak istemese de ateşi kucağına almış ve saçlarını okşaya okşaya aşağı inmişti.

Öyle bir yorgunluk vardı ki içimde  kendimi odaya kapatıp günlerce hiç durmadan ağlamak, içimde ne var ne yoksa etrafa saçmak istesem de ateşin korkulu sesini duyduktan sonra bundan vazgeçmiştim. Benim bir oğlum vardı ve onun için ayakta durmak zorundaydım. Önceliğim her zaman o iken az önce yaşananlar bunun tam tersi yönde gerçekleşmişti.

Yataktan kalkıp banyoya geçtim. Elimi yüzümü buz gibi soğuk su ile yıkadıktan sonra dağılan saçlarımı topladım. Etrafı kızaran gözlerime biraz kapatıcı sürdüm ve üstüme günlük bir elbise geçirip aşağı inmeye başlamıştım. Aynı zamanda da kendime kızıyordum. Ateşin de evde olduğunu üstelik odasının hemen yanındaki oda olduğunu bile bile kendim toparlamaya çalışmamış, aksine daha da dağıtmıştım. Son basamağı da inip salona girecekken ateşin sesini duymuş ve dediği şey ile olduğum yere çakılı kalmıştım.

" Annem hep o adam ve babası ona vurunca ağlıyordu yalçın ağabey. Canı yanınca hep gizli gizli ağlardı. Ama buraya geldiğinden beri hiç ağlamadı. Mutluydu... Bu sefer çok sesli ağladı. Canı çok mu yanmış annemin? Biri mi vurmuş anneme? Yoksa  burada mutlu mu  değil?" Demişti ateş ağlayarak.

İşte bu sözler kalbime hançer gibi saplanmış ve oluk oluk kanamasına sebep olmuştu. Olabildiğince acımı, ağlayışlarımı saklamaya çalışmıştım. Sakladığımı da sanıyordum. Ta ki bu güne kadar. Benim küçük meleğim, güzel bebeğim her şeyin farkındaydı. Daha küçücük yaşında annesinin göz yaşlarını ve acısını çözümlemeye başlamıştı. Benim bebeğim bunları hak etmemişti. Bu hayatı, bu hastalığı ve bu acıları...

gürcü güzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin