1. Bölüm- "Son maydanoz bükücü."

495 41 30
                                    

Merhaba arkadaşlar,

Kitabımı okuyorsunuz çok teşekkür ederim. Bu kitap, diğer aşk hikayeleri gibi ikinci bölümden hemen aşkla başlayacak bir kitap değildir. Eğer böyle istiyorsanız sıkılırsınız. Çünkü aşk zaman ve emek ister. Yoksa ne anlamı var ki ? Sevgi neydi ? Sevgi emekti. asdassdfkişlş :D Şaka bir yana , eğer bana kitaplarınızın linkini atarsanız ben de okurum ve inanın çok mutlu olurum. Karakterler için de oyuncu önerilerinizi bekliyorum. :)

İYİ OKUMALAR :)

"Kızım artık bu kaçıncı iyice şımardın sen. Okulun ağa babası olup çıktın başımıza. Bu dövdüğün kaçıncı çocuk ? Bilseydim hiç dövüş dersleri almana izin verir miydim ? Kız çocuğusun dedim, gerektiği zaman ihtiyacın olur dedim, öğrenmene izin verdim. Sen gittin zavallı çocukları dövdün."

"Ama Hatun Sultan hak etmişti." Evet hak etmişti alçak maydanoz. En sevdiğim kitabımı okurken beni rahatsız etmişti. Daha hıncımı alamamıştım ki gelip ayırmışlardı. Sadece buçuk dövebilmiştim, yarım kalmıştı.

Sonrası malum patates müdürün odasında bulmuştum kendimi. Ondan önce de öğretmenden bir çuval papara yemiştim. Ne dedi diye sormayın, hatırlamıyorum. Bir kulağımdan girip diğer kulağımdan çıkmıştı. Müdüre patates diyordum çünkü keldi. Patates demek hoşuma gidiyordu. Hani soyulunca patates sapsarı kel oluyordu ya heh! işte bizim müdürün kafası da aynen öyleydi.

İnsanlara sebze isimleri vermek benim için ımm... nasıl derler vazgeçilmezdi. Neyse işte, yaralı suratıyla maydanoz , sinirlenmede sayemde yeni bir çığır açmış patates müdür ve bendeniz müdürün odasındaydık. Ve tabi ki patates müdür konuşmaya başladı;

"Kızım, sen niye böyle yapıyorsun bu sefer ne oldu?" Maydanozun konuşmasına izin vermeden atıldım.

"Pata.. Ay şey Hocam beni bilirsiniz melek gibi kızım. Ama damarıma basıyorlar. Tam en sevdiğim kitabı okuyordum ki en heyecanlı yerinde bu mayd.. yani.. bu çocuk gelip beni rahatsız etti. "

Of! insanlara sebze isimleriyle hitap etmek benim küçük sırrımdı. Nerdeyse ağzımdan kaçırıyordum. Hep bu alçak mayd.. ııı.. yani bu çocuk aaa şuan kendimle konuşuyorum, rahatça söyleyebilirim. Hep bu lord of the maydanoz yüzünden. O maydanozsa bende son maydanoz bükücüydüm. Evet evet maydanozu güzel bükmüştüm. Dönüp şaheserime baktım. Bu sanatsal çalışmayı bir müzayedeye mi gösterseydim acaba? Sonuçta bir sanatçı kolay yetişmiyor. Bu fikri kafamın bir köşesine yazdım ve sabahtan beri konuşan müdüre döndüm.

"Hocam artık gidebilir miyiz ?"

"Git kızım git, ailene de söyle hem gelip tasdiknameni alsınlar hem de konuşalım. Biraz da başkaları çeksin seni. Okulda huzur namına bir şey bırakmadın. Melek diyorsun kendine haklısın kızım. Ölüm meleği gibi geziyorsun ortalıkta."

Vay be! Bizim patatese bak sen beni okuldan atacaktı. Neyse, annemler gelince müdürü ikna ederlerdi. Endişelenmeme gerek yoktu. "Hocam gurur duydum teşekkürler." deyip patatesin ışık görmüş tavşan suratına aldırmadan çıktım. Zaten bizim patatese ışık tutsan yansırdı. Tasdikname vereceği için müdür beni erkenden okuldan yolladı.

Hemen eve gidemezdim Hatun Sultan şuan tehlikeliydi. Beynimi sokakta bulmamıştım o kadar dır dırı çekmek için çok gençtim. Biraz sahilde oyalandım denizi severdim. Sakindi. Çoğu insandan beklediğim buydu sakin olup bana huzur vermeleriydi.

Gelincik #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin