13. Bölüm - " Lanet olsun sana çocuk! "

117 18 22
                                    

-Alper-

Son kelimemle yanağıma inen tokat bir oldu.

" Sana acımıyordum ama şimdi acıyorum. Acınacak haldesin. Kimse sana, senin acıdığın kadar acımıyor. "

Dediği kelimeler kafamda dönüp duruyordu. Beynimde dönüp duran plağı tekrar başa aldım ve Şimal'in sesini giderek daha da artan bir şekilde duydum: "Acınacak haldesin. "

Duyduklarıma kulaklarımı kapatmak istedim ama yaptığım tek şey pencereden gözüken huzursuz geceyi izlemekti.

Şimal kapıyı açtığında gıcırdayan kapının sesini duydum ama ona dönüp bakmak istemedim, çünküsü yok. Kapı hemen kapanmadı bir süre bekledi. Sonra, kapandı ve odaya tekrar sessizlik hakim oldu.

Derken telefonuma mesaj geldi.

Kimden: Cengiz Kurt

Yarın 12:00'da her zamanki yerde. Okul saatim dersen, başka birini ayarlayabilirim ama parası iyi. Bir düşün.

Mesajı açtığımda, uzun zamandır buna ihtiyacım olduğunu hissettim. Sanki damarlarımda kan yeniden dolaşmaya başlamıştı. Hasta olduğum fikri aklıma geldi ama dert etmedim. Terlemek iyi gelmiyor muydu ? Ben de terleyecektim işte ama birazcık farklı bir şekilde.

Kabul ettiğimi yazan bir mesaj gönderdim. Bunca zaman içimde tuttuklarımı rahatça dışa vurabilirdim.

Ben de kendi çöplüğümün ağasıydım.

Içmediğim son bir ilaç kalmıştı ve o da hatırladığım kadarıyla salondaydı.

Kapıyı açtım ve salona doğru ilerledim. Kendimi daha huzurlu hissediyordum ve sanki biraz daha rahat.

Mutfağın ışığı yanıyordu, o tarafa baktığımda su içen Şimal'i gördüm. Göz göze geldiğimizde, aniden beni görmek onu korkutmuş olacak ki, arkasını dönüp öksürmeye başladı.

Hay aksi ! Sürekli birbirimize zarar veriyoruz. Içimden bir ses annesinden öğrendiklerimi ona söylemem gerektiğini bağırıyordu ama bunu nasıl yapabilirdim ? Bu doğru olur muydu ki ?

Sakince yaklaştım ve sırtına hafifçe vurdum. Yaptığım hareketin saçmalığı ben buradayım diye bağırıyordu. Su için sırta vurmanın bir faydası olmazdı.

Onu korkutmak gibi bir niyetimin olmadığını söylediğimde iyi olduğunu söyledi. Vicdanım beni esir aldı ve ona yaptığımın haksızlık olduğunu düşündüm. Evet yabani bir kızdı ama elinden geldiğince teselli etmeye çalışmıştı. Bir şeyler söylemeliydim.

" Bak, ben dediklerim için özür dilerim. Sinirimi senden çıkarmamam gerekiyordu. Aşırı tepki verdim ben sadece nasıl baş edeceğimi bilmiyorum ve yaşadığım şeyler çok ağır geliyor. " dedim samimiyetle.

Bana vurduğu için özür diledi. Fiziksel temasla canımı acıtamazdı ve gururum da onun tokatıyla yerle bir olacak kadar çürük değildi. Önemsemedim yani. Acınacak halde olduğumu söylemesi daha çok canımı yakmıştı.

Ben böyle düşünürken o devam etti.

"Bak, benim için istediğini düşünebilirsin ama sana tek bir şey söylemek istiyorum. Gitmeli ve gerçekleri öğrenmelisin. Bunu annen için değil kendin için yapmalısın. Gerçekleri bilmeye hakkın var. Kabullenemeyeceğin bir durum olursa eğer çıkar gelirsin. Kaybedeceğin ne var ki Alper ? En kötü ne olabilir ? " dedi kendinden emin bir şekilde.

Düşündüğümde ona hak verdim. Haklıydı. Böyle belirsizlik sisinde yolumu bulamazdım. Belki güneş olacaktı belki de yağmur ama sis olmamalıydı. Haklı olduğuna tüm kalbimle inanıyordum. Yarın ilk iş eve gidip yırttığım kartviziti bulmalı ve geçmişimle yüzleşmeliydim.

Gelincik #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin