Veysel o sabah gözlerini açtığında, birkaç saniye boyunca zihnini saran boşluk hemen peşinden dün akşamın acı dolu düşünceleriyle doldu. Yeniden yumdu gözlerini; bunların hepsinin bir rüya olmasını diledi, sadece düşüncesi bile kalbindeki korkunç ağırlığı hafifletiyordu. Ancak gördüğü dosyanın görüntüsü rüya olamayacak kadar gerçekti. Boğazındaki sıcaklığı hissettiği anda hızlıca nefesini içine çekti ve gelmek üzere olan gözyaşlarını durdurdu. Dün gece yeterince ağlamıştı.
İstemeye istemeye yataktan kalkıp odasından çıktı, banyodaki işlerini hallettikten sonra tekrar odaya girip hazırlandı. Bir yandan da sessizce etrafını dinliyordu, ancak Kenan'ın odasından henüz ses yoktu. Daha uyanmamış olmalıydı.
Son günlerde abisinin sabahları yataktan kalkarkenki isteksizliği ve keyifsizliği şimdi Veysel'in gözünde daha da anlam kazanmıştı. Bir an, abisinin hastalığını gizlerken ne kadar zorlandığını, acı çektiğini düşündü ve hüzünle bir nefes verdi. Kim bilir görmedikleri nelerle boğuşmuştu bu zamana kadar?
Üstünü giyinip işe gitmek üzere odasından çıktı, ancak duraksadı. Kenan'ın odasının kapısı hala kapalıydı. Gitmeye gönlü elvermedi ve sessizce, abisinin kapısını açıp içeri baktı. Kenan derin bir uykudaydı, yüzü kapıya dönüktü. Yüzündeki ifade huzurlu sayılmazdı ancak ne Veysel'in içeri girdiğinden, ne de ona acıyla baktığından haberdardı.
Veysel kapıya yaslandı, uyuyan abisine bakarken kalbinde bir sancı peydah oldu. Her şeyle tek başına mücadele etmeye alışmış olan Kenan, şimdi bile ailesini kendi mevzularının dışında bırakıyordu. Ölümcül bir hastalıkla bile yalnız baş ediyordu, kimsenin desteği olmadan. İnsan nasıl dayanırdı buna? Nasıl yıkılmadan ayakta kalabilirdi?
Veysel burnunu çekti, kendini toparladı ve yatağa ilerledi. Abisinin yanına geldiğinde usulca diz çöktü ve omzunu sıvazladı. "Abim..." dedi sessizce. "Abim hadi kalk."
Kenan anlaşılmaz bir mırıltıyla gözlerini araladı. Veysel'i görünce uyku sersemliğiyle gülümsedi. "Günaydın abicim."
Sanki dün akşam yaşananlar hiç yaşanmamış gibiydi. Veysel gülümsemeye zorladı kendini. "Günaydın." diye mırıldanarak ayaklandı. "Hadi kalk, uyumuşun gene bu saate kadar."
Elinde olsa istediği kadar uyusun diye bırakırdı aslında, ama Kenan hala çalışıyordu ve işe gitmek zorundaydı. Kenan da istemeye istemeye yatakta doğrulup derin bir nefes verdi. Gece -yine- iyi uyuyamamıştı, kendini asla dinlenmiş hissetmiyordu. Bir an, izin alıp gitmemeyi düşündü, ancak evde kalırsa aile üyelerinin sorgusu ve sağlık ocağında onu bekleyen hastaları bu düşünceyi hızlıca kafasından silip atmasını sağladı. Başını kaldırıp Veysel'e baktığında, kardeşinin hüzünlü bir ifadeyle onu izlediğini görerek kaşlarını çattı. "N'oldu?"
"Ha?" Veysel hızlıca toparladı kendini. "Hiç, bir şey yok." Boğazını temizledi. "Neyse, hadi dükkana gidiyom ben. Kolay gelsin sana."
"Sağol." diye mırıldandı Kenan keyifsizce. Veysel kapıya ilerledi, arkasında Kenan'ın ayağa kalktığını duyabiliyordu. Tam kapıya gelmişti ki durdu, dönüp omzunun üstünden geriye baktı. Abisi masanın üstünde ters duran dosyaya sıkıntılı bir bakış atmış, sonra da yüzündeki acıyı gizleyip hiçbir şey olmamış gibi önüne dönmüştü.
Veysel daha fazla dayanamadı. Dün akşamdan beri yapmak istediği gibi, abisine hızlı adımlarla yürüdü ve bir anda sarılıverdi. Kenan durduk yere gelen bu sarılmayla şaşırmış, kolları havada kalakalmıştı.
"Veysel?"
Kardeşi ses çıkarmadı. Gözleri ondan izinsiz dolmuştu Veysel'in; sanki bıraksa kaybolacakmış gibi sıkı sıkı sarmıştı abisini. Başını omzuna yaslarken hissettiği o şefkat dolu sıcaklığı bir daha hissedememe düşüncesi korkunçtu. Cemile'sinin kalbini ısıtan aşık bakışlarını görememek gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günbatımı • Kenan Kaya & VeyKen (Gönül Dağı)
FanfictionBir güneşin batışı gibi daha da kötüye gitti her şey. Ama herkes, ufuktaki kızıllığın seyrine daldı ve kimse geriden gelen karanlığı görmedi.