9. Bölüm • Fedakarlık

459 27 102
                                    

Veysel ve Kenan eve döndüklerinde saat gece yarısını geçmişti. Anahtarla kapıyı açıp sessizce içeri giren Veysel, ayakkabılarını çıkardıktan sonra montunu astı ve dönüp abisine bir bakış attı. İkisi de ağlamaktan yorulmuştu, tek kelime konuşacak halleri yoktu. Evdeki sessizliği dinleyip babasının uyuduğunu düşünen Veysel, kavganın şimdilik sona erdiği düşüncesiyle biraz rahatladı ve merdivenlere son kez baktıktan sonra abisine döndü.

"İyisin di'mi sen?" diye sordu kısık sesle.

Kenan bir an duraksadı, sonra başını salladı.  "İyiyim, bir şeyim yok."

Veysel, onun kaçırdığı gözlerini inceledi birkaç saniye. Sonra derin bir nefes aldı.

"Abi." dedi usulca. Kenan'ın bakışları ona döndü. "Bak... Madem artık aramızda gizli saklı yok..." Yutkundu. "Bana dürüst olacan bundan sonra, tamam mı? Bir yerin ağrırsa, başın dönerse, hani kötü hissedersen falan... Benden saklamayacan. Endişe etmeyeyim diye yalan söylemeyecen. Söz ver bana."

"Veysel-"

"Abi."

Kardeşinin inatçı yüzüne bakan Kenan, iç geçirerek kabul etmek zorunda kaldı. "Tamam. Söz."

Veysel gülümsedi, Kenan da istemsizce tebessüm etti. Kardeşine yalan söylemekten nefret etse de endişelenmesin diye sürekli bahane bulmaya çalışmak onu kötü hissettiriyordu. Artık buna mecbur değildi. Derdini, acısını rahatlıkla paylaşabilir ve beraber çözüm bulabilirlerdi. Sadece düşüncesi bile zihnindeki endişe bulutlarını dağıtmaya yetiyordu.

"Tamam, tekrar soruyom o zaman." dedi Veysel, konuya dönerek. "Nasıl hissediyon?"

"Şey..." Kenan gerçeği söyleyip söylememe konusunda arada kaldığı birkaç saniye geçirdi, sonra pes etti. "Başım ağrıyor, o her zamanki halim gerçi." diye mırıldandı boynunu ovarken. "Bir de sanırım ateşim yükseldi... Geceleri oluyor hep."

Veysel'in gözleri endişeyle parladı, ancak kendine zorlukla hakim oldu. "Tamam, o zaman - ee - geç sen, odana. Ben ayarlayacağım bir şeyler."

"İlacım var." dedi Kenan hemen. "Şimdi içerim, sabaha geçer."

"He sabaha kadar acı çekecen yani öyle mi?" dedi Veysel ters ters. "Ben de yan odanda uyuyacam rahat rahat. Yok öyle bir şey. Hadi geç, geliyom ben birazdan."

Dönüp merdivenlere ilerleyen kardeşinin arkasından şefkatle gülümsedi Kenan. Derdini paylaşmaktan kastı buydu işte. Kardeşi onun yüklerini hafifletiyordu, bu ufak endişeleri bile Kenan için dünyalara bedeldi.

Ancak ikisini de durduran şey, salon tarafından gelen adım sesleri oldu. Birkaç saniyenin ardından Muammer'in merdivenlerden indiğini gördüklerinde, birbirlerine baktılar. Kenan yutkundu, kalbinin hızlandığını hissetti. Babası konuşulanları duymuşsa... Durumu nasıl kurtaracaklardı, hiç bilmiyordu.

Fakat oğullarının geldiğini yeni fark etmiş olan Muammer'in yüzünde sofradaki öfkenin birebir aynısı belirdiğinde, hiçbir şey duymadığını anladı Veysel. Kenan'a dönüp rahatlatma amaçlı başını salladı hafifçe. Sonra, kırmızı görmüş kızgın boğa gibi ona yaklaşan babasına baktı.

"Neredesiniz siz bu saate kadar?" dedi Muammer sertçe. Veysel omuz silkti.

"Dışarıdaydık baba. Çay falan içtik."

Tabii gerçeğin bununla alakası yoktu. Muammer'in gözleri kısıldı.

"Çay içtiniz öyle mi?" diye hırladı. "Babanız sizi evden kovmuş, siz gidip keyif mi çattınız?"

"Hee. N'apalım, yas mı tutalım?" dedi Veysel kaşlarını kaldırarak.

Muammer giderek daha da kızarıyordu sinirinden. Merdivenlerin aşağısında duran Kenan, herhangi bir duruma karşı müdahale edebilmek için yanlarına çıkacaktı ki Muammer dönüp ona baktı. Yumruklarını sıktı, sonra Veysel'e döndü.

Günbatımı • Kenan Kaya & VeyKen (Gönül Dağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin