3. Bölüm • Zayıf Tebessümler

392 21 24
                                    

Dramatik bir filmin başlangıcı gibiydi; karanlık, soğuk, felç olmuş duygular ve boğazda hissedilen, gözyaşlarına boğmak isteyen bir sıcaklık. Kenan boş gözlerle karşısındaki adama baktı, az önce ağzından çıkan kelimeler sanki bir felaketin değil de yarınki hava durumunun haberini vermiş gibi duran adama. Kenan'ın kaskatı kesilmiş yüzünde en ufak bir ifade yoktu, bu da Onur'a sözlerine devam etme ihtiyacı hissettirdi.

"Hocam biliyorum, kimse için kaldırması kolay değil." dedi yavaşça. "Ve sizden de hemen kabullenmenizi beklemiyorum. Ancak şanslı olduğunuz bir nokta var."

Bekledi, herhangi bir tepki alıp alamayacağını merak etti ama Kenan tepki vermek için fazla zayıf hissediyordu. Bu yüzden sessizce devam etti Onur:

"Hastalık henüz ikinci evrede. Eğer hemen tedaviye başlarsak, iyileşme ihtimaliniz oldukça yüksek. Birçok lenfoma hastası dördüncü seviyeye geçmeden teşhis edilemiyor. Sizinkini erken teşhis etmiş olmamız büyük şans."

Şans mı? Duyduğu kelime Kenan'ın içindeki gülme dürtüsüne dokundu ancak dudakları kıpırdamadı. Neyin şansından bahsediyordu bu adam?

Bakışlarını kucağında yumruk halinde duran, kaskatı kesilmiş ellerine düşürdü. Az önce ölümcül bir hastalığın haberini almıştı ve sırf erken teşhis edildi diye şanslı mı sayılıyordu?

İçten içe doktorun doğru söylediğini biliyordu ancak Doktor Kenan şu an tamamen devre dışıydı. Mantığı felç olmuş, rasyonel tarafının önüne puslu bir perde çekmişti. Kendini daha önce bu derece aciz hissetmemişti - evlatlık olduğunu öğrendiği o gün hissettikleri bugünün yanına yanaşamazdı.

"Kenan hocam?"

Onur'un seslenmesiyle donuk bakışları ona döndü. Birkaç kez seslenmiş gibi duran Onur endişeli bir ifadeyle baktı Kenan'a.

"Tedavi diyordum... İsterseniz hemen başlayabiliriz."

Kenan yutkundu, dudaklarını aralayıp da bir şey söyleyebilmek için fazla güçsüzdü. Duyguları birbirine girmişti, hangisi baskın hangisi zayıftı anlayamıyordu. Yutkundu, boğazına sarılmış yumruyu geçirmeyi umdu ancak bir işe yaramadı. Biraz olsun kendini toplayıp konuşmaya çalıştığında, sesi kırık ve pürüzlü çıkmıştı:

"Daha sonra konuşalım, ben... Pek iyi değilim şu anda..."

Yavaşça ayağa kalktı, bacaklarının onu taşıyabiliyor olmasına şükretti ve Onur'a dönüp elini uzattı.

"Dosyamı alabilir miyim?" dedi güçsüzce.

Onur darmadağın olmuş adama göz gezdirirken usulca başını sallayıp dosyasını uzattı. Kenan bir tarafı mavi, diğer tarafı şeffaf iki kapağın arasına konmuş kağıtlardan oluşan dosyayı aldı; kaskatı parmakları şimdi kağıt tomarını sıkıyordu. Onur'un bir şey söylemesini beklemeden, geriye döndü ve odanın kapısına yönelip dışarı çıktı.

Kendini hastaneden dışarı atıp arabasına biner binmez sıcak yaşlar gözlerini doldurdu. Dosyayı yanındaki koltuğa bırakarak parmaklarını gözlerine bastırdı ve sakinleşmeye çalışarak derin nefesler aldı. Başı dönüyor, sabahki belirtiler azalmış olsa da şimdi şakaklarında belirmiş ağrı zihnini zorluyordu.

Kenan daha önce çok tümör ve kanser ameliyatına girmişti. İşin tedavi kısmını onkoloji bölümü üstlenirken, Kenan cerrahinin bir parçası olarak vücuttan alınması gereken kitleler veya nakil edilen organlarla ilgilenirdi. Ancak şimdi, sanki hiçbir kanser vakası görmemiş ve ameliyatına girmemiş gibi cahil, dışarıdan bakan sıradan bir göz kadar aciz hissediyordu kendini. Doktor Kenan gitmişti... Yerine gelen Kenan'ı ise tanıyamıyordu.

Günbatımı • Kenan Kaya & VeyKen (Gönül Dağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin