Kaldırımda oturmuş onun gelmesini bekliyordum. Dizlerimi kendime doğru çekip kollarımı birleştirdim, gözyaşlarımı silip duruyordum. Ağlamak sinirlerimi bozuyordu. Kendimi çok aşağılanmış hissediyordum, git gide küçüldüm bu hissin altında.
Ezildikçe ezildim, daha fazlası mümkünmüş gibi dahada küçülttü bu his beni.
Siyah araba evin önünde durduğunda başımı ağır ağır kaldırdım. Arabasından hızla indi, gözleri yüzümde telaşla gezindi. "Aden" büyük adımlarla yanıma ulaştığında yavaşça ayağa kalktım. "Ben bilemedim ne yapıcağımı" yaşlar hızla akmaya devam etti.
"Şşşt tamam sakin" dirseğimin iç kısmından tutup beni kendine çekti ve göğsüne yasladı. Ona sarılmanın verdiği heyecan ve güven duygusu bütün vücudumu hızla sarstı. Hem buraya ait, hem yabancı hissediyordum. Ben kollarımı onun göğsünde birleştirmişken o kollarını bana sarmıştı. Geniş gövdesi bana her duyguyu hissettiriyordu.
"Geçti çilli" hıçkırıklarımı tutmadım, tutamadım. Ağlayışım artık iç çekişlere dönüşmüştü, ona sarılmak garip olsada bunu umursamadım. Kendimi bıraktım. İzin verdim, ve ona sığındım. Kollarını bir an olsun gevşetmedi. Hıçkırıklarım durduğunda geriye doğru çekildi "Gel bakalım gidiyoruz" arabanın yolcu koltuğunun kapısını hızla açtı ve bende yavaşça içeri girdim.
Neden buradaydım, neden onu aramıştım. Onu aramak neden yabancı hissettirmiyordu. Bunları sorgulamayı sonraya bıraktım, şimdi zaten ne kadar soru sorsamda cevap bulamıycaktım.
Parmak etlerimi yolmaya başladım her zamanki gibi.
Araba sahilde durdu.
"Hadi in bakalım" ne olduğunu anlamasamda arabadan indim. Tedirgin bakışlarım etrafı süzüyordu, arabayı kitleyip yürümeye başladığında peşinden ilerledim. Kayalıklara doğru yürüyüp denize yakın olan bir kayaya atladı. Yönünü bana doğru dönüp kollarını kaldırdı "Gel" çok fazla emin olmasamda kolunu tutup onun gibi kayaya zıpladım.
Elimi tutup kenara doğru ilerledi ve yere oturdu, daha sonra elindeki hırkayı yere serdi. "Otur bakalım" sakince yanına oturup ayaklarımı denize doğru uzattım. Tam ağlayamadığım için boğazımda bir yumru oturuyordu sanki. En ufak bir sözde akmaya hazır yaşlar gözpınarlarımda birikmiş bekliyordu.
Ellerimi önümde birleştirip denizi izlemeye başladım. "Anlat bakalım çilli" parmağımın kenarındaki eti çektim. "Ailevi bir kaç mesele işte" geçiştirmek istemiyordum aslında. Çünkü ailevi mesele olduğu doğruydu, evet ama basit bir mesele değildi. Yorucuydu, kırıcıydı, küçük düşürücüydü.
"Denizi izlemek her zaman iyi gelir" başımı belli belirsiz sallıyarak onu onayladım. "Her kötü hissettiğimde buraya gelirim" bana neden kendinden bahsediyordu ki. Ben ona hiç bir şey anlatmamıştım sonuçta, o da bana anlatmaya bilirdi. Telefonu çalmaya başladığında gözüm istemsizce ekrana kaydı 'Ecem' yazıyordu.
Sadece Ecem.
Telefonu açmadı ve yandaki tuşa basarak kapattı. "Açsaydın keşke, önemli bir şeydir belki" denizi izlemeye devam ederken cevabımı verdi "Daha önemli konularım var şuan" boynumdan yanaklarıma doğru bir sıcaklığın yükseldiğini hissettim.
"İçelimmi" diye bir soru yönelttim. Bu soru şahsen beni bile şaşırtmıştı ama şuan sanki bir boşluktaydım ve ne yaptığımın bende farkında değildim. "Sen sorunlarından böylemi kaçarsın" yüzümü buruşturdum "Genelde kaçamam" sanki sorduğu soruya pişman olmuştu ama konunun onunla bir alakası yoktu. Ben bazen ne yapıcağını bilmeyen birisi olabiliyordum.
"Aklımda daha güzel bir yer var" daha sonra hızla ayağa kalktı ve elini bana uzattı. Ona ayak uydurup elini tuttum ve ayağa kalktım. "Nereye gidiyoruz" yerdeki hırkayı aldı ve sorumu yanıtsız bıraktı. "Söylesene" sonra anladımki diretsemde sorum yanıtsız kalıcaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALİ FORVET
Roman pour Adolescents"İkimizde birbirimizden hoşlanmıyorsak, sadece görevimizi yapabilir ve dağılabiliriz" Derin bir nefes alıp verdi. "Benim senden hoşlanmadığımı kim söyledi"