Bazen sanki hayatımı uzaktan izliyormuş gibi hissediyordum. Bir şeyler akıp gidiyor ve ben karşısında oturup sadece izlemekle yetiniyordum. Bu aslında bazen iyi bazense kötü bir şeydi, şuan içinse kötü hissettiriyordu. Babam beni arayıp orta yol bulmak için eve çağırmıştı, bende babamı kıramamıştım.
Çoğu zaman biz annemle bir şeyler yaşardık ve babam izlemekle yetinirdi. Ben sessizce odamda ağlardım, annem bir yerlerde söylenirdi. Babam ise sesszice köşesinde otururdu. Beni koruyan veya haklı olduğumu savunan hiç kimse olmuyordu. Her zaman birilerine karşı kendimi savunmak zorunda kalıyordum, bu yüzden kimsenin yanında gardımı indiremiyordum.
Hem kendimle hem insanlarla bir savaş içerisindeyim.
Evin kapısını yavaşça tıklattım. Annem mahcup bir surat ifadesiyle kapıyı açtığında içimde bir şeylerin burkulduğunu hissettim. Tek kelime etmeden içeriye geçtim ve koltuğa oturdum. Annemde aynı şekilde geldi ve yanıma oturdu, normalde karşımda otururdu. Aramızda mutlaka bir mesafe olurdu, bu mesafe sadece metreler değil duygulardada olurdu.
"Nasılsın" sesi her zamankine göre sakin ve duygularla doluydu. "İyiyim" yalan çok karışığım. "Aden kızım ben böyle olmak istemiyorum" elini uzatıp sağ elimi tuttu. Bu duygunun adı neydi? Ben tarif edemiyordum. "Çok yüklendim üzerine farkındayım" gözlerini kapatıp kendine izin verdi. Sanki bu konuşma onun için çok zormuş gibi.
"Ben sadece senin iyiliğini istiyorum, ama biliyorum. Hatamın farkındayım, ileri gittim seni kırdım" sağ gözümden akan yaşı hızla sildim. "Özür dilerim kızım, ben anlıyamadım. Kıymet bilemedim" içimdeki duyguları tarif edemiyordum. Şimdi uzansam, kollarımı sarsam anneme her şey biter gibiydi. Ama benim için zor olanı zaten buydu.
Adım atmak.
"Gel eve böyle olmayalım" ama bu kadar kolay değildi. Ağladığım geceleri nasıl bilmiyorsa, affettiğimide uzun bir süre bilmeyebilirdi. Acımasızlıkmıydı? Onun beni kırması acımasızlık değilmiydi.
Annem olması, benim üzerimde her hakka sahipmi kılıyordu. Beni dünyaya getirdiği için kendi yapmak istediği şeyleri üzerime yıkıp, tamamen istemediğim bir hayata beni sürüklemesi acımasızlık degilmiydi.
Anneler her zaman haklımıydı?
Hayır.
"Önümüzdeki bir hafta, Aysima ile kalıcam. Kendimi toparlamam gerek" daha sonra ayağa kalktım. Annemde benimle birlikte ayaklandı "Kızım anlıyorum, kırgınsın. Ama eve gel evde kal" hayır anne anlıyormuş gibi yapıyorsun.
"Derslerime odaklanmam gerek, bu yüzden bir hafta izin ver" derin nefes aldım. "Lütfen" olumluca başını salladı. Yenilmişti. Gerçekten değişmişmiydi, yoksa değişmiş gibimi yapıyordu. Ama hayır bir insan iki günde bütün düşünce yapısını değiştiremezdi.
Sarılmak istesemde sarılmadım, sebebini bilmiyordum. Belki anneme biraz daha vicdan azabı çektirmekti. Belki başka bir sebebi vardı. Daha kendi içimde cevaplıyamamıştım bu soruları.
Kapıdan çıktığım anda babam ile karşılaştım. Hiç beklemeden hemen kollarının arasına koştum. Artık güvende hissediyordum, işte şimdi gerçekten iyi hissediyordum. Burayı özlemiştim, babamın bir sığınağı hatırlatan kollarını. Özlemiştim.
"Hallettinmi" ondan ayrıldığımda şüphe ile yüzüme bakıyordu. "Bazı şeyler hemen hallolmuyor maalesef baba" saçlarıma bir öpücük bıraktı. "Zamanla güzel kızım, inatçı keçim zamanla" ona son bir kez daha sarıldım. Ayrılıp yanaklarından iki kere öptüm. "Aysima'nın yanına gidiyorum ben aklın kalmasın" anladım dercesine başını salladı. Bende caddede tekrar yola koyuldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALİ FORVET
Teen Fiction"İkimizde birbirimizden hoşlanmıyorsak, sadece görevimizi yapabilir ve dağılabiliriz" Derin bir nefes alıp verdi. "Benim senden hoşlanmadığımı kim söyledi"