3

169 18 29
                                    

Minho prenses Rose'dan öğrendiği kırıkla beraber, iki gün tamamlanmadan kendini cesaretlendirmeye çalışıyordu. Yapabileceğine inanıyordu ama içinde bir korku vardı. Bu korku sadece yakalanma korkusuydu, ama bir yandan da bu lanet yerden çıkıp özgürlüğüne gidecekti.

Gerçekten de kendini cesaretlendirmişti ve bugün kaçacaktı. Gece saatlerinde, uyuması gerektiği bir saate odasının kapısını açtı ve etrafa göz gezdirdi. Kimsenin olmadığını görünce yavaş adımlarla odadan çıkıp kapıyı yavaşça kapattı.

Merdivenlerden aşağı baktığında bir bekçinin dikildiğini gördü ve sinirle soludu. Etrafa göz gezdirdikten sonra oradaki vazoyu itip yere düşürerek kırdı. Sesi duyan bekçi ve iki tane şövalye oraya doğru çıkarken Minho öbür taraftan aşağı indi.

Kapının oradan çaktırmadan dışarıya baktı. Neredeyse bir sürü bekçi ve şövalye doluydu. Nasıl geçecekti buradan? "DÖRT NUMARALI ŞÖVALYELER! YUKARIYA GELİN EVDE BİRİSİ VAR" Minho şövalyelerin haraket ettiğini görünce şokla perdenin arkasına girdi. Merdivenden yukarıya çıkma sesi dindikten sonra tekrar dışarıya baktı. Sadece dört tane bekçi vardı, onlarda Minho'ya arkasını dönmüştü.

Minho yavaş adımlarla onlara baka baka sağ tarafa yürümeye başladı. Aralarından bir tanesi arkasını döndüğünde Minho çalılığa atladı. "Çalılık mı oynadı ben mi körüm?" "Man kafa kedidir çok takma!" Şövalye önüne döndüğünde Minho emekleyerek arkaya gitti.

Gerçekten de kimse yoktu. Sevinçle yumruğunu havaya kaldırdı ve o kırığı aramaya başladı. Ama sorun şuydu ki hiç kırık yoktu. Acaba tamir mi etmişlerdi? Minho çömelip duvarlara dokunmaya başladı.

Hepsi pürüzsüzdü. Umudunu kaybedeceği sırada eli bir şeye değdiğinde onu sağa doğru itti ve önünde bir delik oluştu. Gözlerini kırpıştırarak başını eğdi ve dışarıya baktı. Gerçekten de doğru söylüyormuş Prenses Rose. Minho bekçilerin ve şövalyelerin sesini duyduğunda hızla delikten içeriye girdi ama kalçası sıkışmıştı. 'LAN.' ellerini duvara koyarak kendini ittiğinde yuvarlanarak çıkmıştı.

Duvarı kapatan şeyide tekrar önüne çekti ve sessizce durdu. "Hayır arkadan girmiş olamaz burası kapalı" Minho ayağa kalktı, önündeki ormana baktı. Duvarların içindekinden daha ürkütücüydü. Yavaş adımlarla ormanın içine doğru yürümeye başladı. Resmen sonsuzluk gibi sürekli ağaç vardı.ď

Prenses Rose'un dediği mağarayı bulmaya çalışacaktı, çünkü yapabilecek başka bir şeyi yoktu. Gecenin bir yarısında ormanda gerçekten de kaybolmuştu. Nereye gideceğini, ne yapacağını bilmiyordu.

değişik sesler duymaya da başlamıştı. Bu Minho'yu ürkütmüş olacak ki biraz daha hızlı yürümeye başlamıştı. Önündeki ağaç kökünü göremediği için
Ayağı takılıp yere düştüğünde önünde spear kraliyetinden bekçiler duruyordu.

Minho onların sadece kötü insanlar olduğunu, kraliyet sıralamasında da neredeyse hiç yeri olmayan bir kraliyetten olduğunu biliyordu.
Ellerindeki yüzükten anlamıştı onun spear kraliyetinden olduğunu. Her kraliyetin kendine özgü yüzükleri olurdu.

Bekçiler gelen sese baktıklarında Minho'yu gördüklerinde şaşkınlıklarını koruyamamış, resmen bağırmışlardı.
"Ne? Shield krallığının Prensi mi!?

Şaşırmışlardı çünkü kendisi shield kraliyetinden, neredeyse en iyi kraliyettendi. Minhoyu öldürmek için birisi yayını çıkardığında birisi de kılıcını çekmişti. Minho gözlerini büyütmüş korkuyla onlara bakarken üzerine gelmeye başlamışlardı. O kendini koruyamazdı ki?

Minho eliyle yüzünü kapatmış öylece dururken üzerinde tüylü bir şey hissettmişti. Bekçiler korkulu sesler çıkarınca Minho ellerini yüzünden çekti ve üzerinden hızla bekçilere atlayan kurta baktı.

Save Me / MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin