"Onu seviyorsun değil mi?" Rose soruyu sorarken, Chan'ın çimenleri kılıcı ile kazımasını izliyordu. "Seviyorum, ama ona zarar vermekten korkuyorum." Dedi kılıcı çimene saplarken. "Chan bir kez hata yaptın, farkına vardın. Bence bu hatanı tekrar tekrar düşünmek yerine Minho'yu mutlu et. O sevgiye çok muhtaç, bunu görebiliyorum. Ufacık sevgiye bile kendini kaptırabilir, çünkü o hiç sevgi görmemiş. Onun görmediği sevgiyi ona sen göster"
Chan bükmüş olduğu bacağına sarılarak "Sanırım o gerçekten öyle. Ona tek sevgi gösteren benmişim gibiydi o gün." Sırtını çimenlere yaslayıp gökyüzüne baktı. "Onu terk ettiğimde, sanki bir daha kimse ona sevgi göstermeyecek, mutlu olamayacak gibiydi." Chan eliyle gözünü kapattı. "Onu o gün terk etmeseydim, şu an sevgili olur muyduk?"
Rose'da sağ kolunun üzerine yatıp, elini kendi başına koydu. "Ohoo nikah şahidiniz bile olurdum" Chan güldüğünde Rose'da karşılık olarak güldü. Chan Rose'a bakıp "Sence beni kabul eder mi?" Rose omuz silkip "ben Minho değilim bilemem" diyerek alay etti ve gülerek kalktı. "Hey!" Chan oturur pozisyona gelip ona bakarken Rose koşa koşa Lisa'nın kollarına atladı.
Chan kılıcına tutanarak kalktı, kılıcı yerden çıkardı. Belki de gerçekten Minho'ya artık açılmalıydı. Böyle devam ederse ikiside korkup, hiç adım atmayacaktı. Chan Minho'nun yanına, gölün yanına gitti. Minho'nun sessizce oturup bir şeyle uğraştığını gördüğünde o da sessizce gelip yanına oturdu.
Minho dönüp ona baktı "gelmeyeceksin sandım" Chan ellerini arkaya doğru koyup ona baktı. "Rose'un mükkemel tavsiyelerini dinliyordum da" Minho gülüp elindeki ile uğraşmaya devam etti. Chan gözlerini yaptığı şeye kaydırınca, Minho ona sırtını dönüp gizledi. "Şht! Neden gizliyorsun?" Minho ona yan gözle bakıp "bekle biraz bitti sayılır" diyip geri önüne döndüğünde Chan somurtup, sakince dalgalanan gölü izlemeye başladı.
Bir süre sonra kafasında hissettiği baskıyla başını çevirdi. "Oynatma bi!" Diyerek kafasındakini düzeltti. Chan ona bakarken Minho geri çekilip dizlerinin üzerinde durdu. "Çok güzel oldu" diyerek gülümsedi. Chan başına bakmaya çalışınca, başaramadı. "Ne o bende bakayım" elini başına götürdüğünde Minho eline vurdu. "Ah!- Ne vuruyorsun?" "Elleme dursun öyle" Chan göz devirip "Sanki sanat eseri, bakayım işte!" Minho somurtup "Eğer yaptığım her hangi bir şeyde ya da senin giydiğin kıyafetin, güzel olmasına gerek yok, sen varsan zaten her türlü kusursuzdur Chan."
Chan, yüzünün yandığını hissettiğinde sessizce önüne döndü. Minho gülüp oturdu, başını onun omuzuna yasladı. "Rose ile ne konuştunuz?" Diye sordu. "Klasik Rose garip şeyler söyledi" Minho gülüp kollarını onun beline doladığında Chan irkildi.
Yapış aq
Chan yutkunamamaya başladığında "Üşümeye başladım gitsek mi?" Dedi kekeleyerek. Minho geri çekilip "gidelim" dedi ve kalktığında Chan'da peşinden kalktı. "Başımdakine ne zaman bakabilirim?" Minho düşünür gibi yukarı bakıp, elini çenesine koydu. "Çokta önemli bir şey değil, ama yine de istediğim bir şey olana dek bakmanı istemiyorum" Chan kaşlarını çatıp kollarını birbirine doladı."Ne o istediğin bir şey?" Minho dudaklarını birbirine bastırıp hayali fermuar çekti ve yürümeye başladı. "Minho!! Söylesene..." Chan'da onu takip ettiğinde sessizce eve gittiler. "Chan sence bu köye gelirler mi?" Dedi eve girmeden önce. "Minho onu bilemem ama bu köy çokta uzak değil. Seni bulmak için her an her yerden çıkabilirler. " Minho ona hak verip koltuklara oturdu. "Seninle beraber uzaklara gitmek istiyorum." Dedi Minho dizlerini kendine çekip, sarılırken.
Chan onun yanına oturup elini başına koydu. "Her şey düzelecek Minho. Şu an mutlu olsakta, mutluluğumuzu bozacak bir şey elbet vardır. Ama yine de senin olduğun bir yer benim için sorun değil. Sen iyi ol, sen benimle ol yeter benim için." Minho gülümseyip çenesini dizlerinin arasına koydu. "Bende aynı fikirdeyim... Keşke beraber normal insanların yaşadığı gibi bir yerde tanışıp, yaşıyor olsaydık."
Chan ona daha iyi bakabilmek için vücudunu ona çevirip kolunu koltuğa koydu. "Öyle buluşamasak bile zorlu yoldan buluştuk Minho. İmkansız olmaktan iyidir, değil mi?" Minho ona bakıp "Chan, biz neden bunlara katlanmak zorundayız?" Chan gülümseyip "sorularla beni boğmaya mi çalışıyorsun?" Minho tripkar bir tavırla önüne döndüğüne "saat geç oluyor zaten uyuyalım mı? Yarın istediğin kadar soru sorarsın."
Minho başını aşağı yukarı salladığında Chan kollarını Minho'nun beline doladı ve ona sarıldı. Minho refleksle ellerini onun omuzuna koyduğunda sırtı koltuğa yaslandı. Şu an tam olarak Chan onun üzerindeydi. "Chan-!" Chan'ın başı onun göğsünde dururken o hiç ses etmemişti. Minho utançtan ne yapacağını bilemezken sessizce durdu. "Kalbin, ruhumu sakinleştirdi. Bütün dertlerim yok oldu şu an." Chan'ın mıyışmış sesine karşılık gülüp bir yandanda içinden 'AY DUYUYOR DOĞRU SUSSANA KALP!' Diyordu.
Chan'ın uyuduğunu hissettiğinde o da sessizce Chan'ı izlerken uyuya kalmıştı. Şu an çıkmıyor olsalar bile tam anlamıyla elli yıllık evli gibiydiler. Sabah Chan dünyanın en güzel uykusunu çekmiş şekilde uyanmış, hiç haraket etmeden "Çok güzel kokuyorsun" Demişti. "Hıığıgı.." Minho'dan gelen garip ses ile kaşlarını çatıp, başını kaldırdı ve ona baktı.
"Minho, sen uyumadın mı?" Demişti onun uykulu suratına bakarken. Minho sessizce "uyudum, ama sonra rüya gördüm de." Chan gülümseyip onun üzerinden kalktığında Minho onu izliyordu. "Aç mısın?" Minho başı ile onaylayınca Chan kollarını yana açıp "Beni yiyebilirsin" Demişti. Minho somurtup "yamyam mıyım ben?" Demişti sinirle. Chan hemen başını iki yana sallayıp "Hayır hayır, öyle demek istememiştim!" Minho gülüp "şaka yapmıştım gel hadi kahvaltı hazırlayalım" diyerek oturduğu yerden kalktı, Chan'a elini uzattı.
Chan onun elini tutarak ayağa kalktı, beraber mutfağa giderek kahvaltı hazırlamaya başlamışlardı. Chan artık Minho'ya açılmayı düşünüyordu. Ne zamana kadar bu şekilde devam edeceği belli olmayan bir konuydu çünkü. Minho'nun çekingen olmasını bildiğinden onu beklerse sonsuza kadar öyle kalacaklardı.
Günün ilerleyen saatlerinde Chan ve Minho yürüyüşe çıkmışlardı. Beraber bir kaç saatlik yürüyüşün ardından çimenlere oturarak gökyüzünü izlemeye başlamışlardı. "Minho" "Hm?" Chan ona baktığında Minho'da ona baktı. "Sen, beni hala seviyor musun?" Chan'ın sorusu ile Minho çekingence "Seviyorum, neden?" Demişti.
Chan, onun kızaran kulağına bakınca, yalan söylemediğini onaylayarak güldü. "Madem beni hala seviyorsun, bende seni seviyorum." Minho göz kırpıştırırken Chan onun ellerini tuttu. "Minho, seni gördüğümden bu yana en içten, sevgiyle sevdiğim tek insansın, prenssin, erkeksin. Fazla şey söyleyerek aklını bulandırmak istemiyorum. Ama seni çok seviyorum, seninde beni sevdiğini düşünerek, Minho. Benimle yeni bir ilişkiye, hayata, bir aşka başlar mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Save Me / Minchan
ActionÇok katı kuralları olan bir kraliyette yaşayan Minho, bir gün bu kurallardan bıkar ve gece saatlerinde evden gizlice kaçar. Hayatında belki dışarıyı zor görmüş biri olduğu için ormanın ortasında kaybolur ve değişik sesler duymaya başlar. Ayağı takıl...