Minho onu sürükleyen kişiye, kim olduğunu sorduğunda, sırtı kabuk gibi bir şeye, sanki ağaca yaslanmış gibiydi. "Minho sen kendini öldürtmeye mi çalışıyorsun!?" Minho nefes nefese Chan'ın gözlerinin içine bakıyordu. Şu an onun yüzüne bakmaktan nefret etmişti. Kaçabilecek bir yeri bile yoktu.
"Minho!" Chan'ın endişe içindeki yüzüne bakıyordu, yalan mıydı bu tepki? Minho güçsüzlüğünü umursamadan itirmeye kalkışmıştı, başarız olsa da. Chan onun elindeki bandaja baktı, haftalar geçmişti ama hala iyleşmemiş miydi? "Elin, İyleşmedi mi?" Minho onun üzerindeki gömleği sıkarken "Kendi eserin, gurur duymuyor musun? Bilerek yapmadın mı!? İyleşse ne olur ki? Benim canımı en çok beni terk edişin yaktı Chan."
"Tek suçlu benmişim gibi konuşma." Minho sinirle ona bakıp "ben miyim suçlu? Ben sana ne yaptım ki Chan?" Chan kaşlarını çatıp "dışarıda Lisa'yı öpende ben miydim Minho?" "Ne?" Minho düşünür gibi daldı, bir sonuç olmadı. "Ben onu öpmedim." Chan burukça gülümsemiş, onun yakasını kavramıştı. "Bana yalan söyleme Minho! Ben her şeyi gördüm, gözlerim var, gördüm!?" Minho yüzünü buruşturmuş, onun bileğini tutmuştu.
"Chan gözlerin varsa, seni sevdiğimi anlaman gerekirdi. Babamla karşılaştığın gün, ben sana aşkımı itiraf ettim. Ağzımdan kelimeler bir an da çıktı ama ben senin beni sevmediğini sanmıştım. Hiçbir zaman da seni sevmekten vazgeçmedim! Lisa ve Rose birbirlerini seviyorlar, sende farkındasın. O zaman ben neden Lisa'yı seveyim bana mantıklı bir şey söyle ya." Chan'ın sinirli yüzü bir an da normale dönmüştü.
"Ne? Ama sen o gün-" "Chan öpmek istediğim bir kişi varsa o da sensin. Onu hiç öyle görmedim ya da o şekilde düşünmedim. Hangi günden bahsettiğimi bilmesem de ben hep onla ya senin hakkında, ya da Rose hakkında konuşmuştuk. Lisa kendini ne kadar suçladı biliyor musun?" "Minho, ben.." "PRENS CHAN!"
Chan bakışlarını sola çevirdiğinde, ailesini ve prens Jungwon'u gördü. Jungwon Minho ile göz göze geldiğinde sinir dolmuştu resmen. "Sen, onun için mi beni bırakıyorsun? shield Prensinin dışarıda ne işi var!?" Minho gerginlikten ne yapacağını bilmezken Chan Minho'dan biraz uzaklaşıp "şahsen eve dönme sebebimde oydu. Yanlış anlamam yüzünden aşkımın peşini bıraktım. Onu unutmak içinde seninle evlenecektim, şerefsizlik yapmış olabilirim. Ama kalbim seni istemiyor, prens Jungwon."
Jungwon arkasını dönüp "şerefsiz olduğunu bilmen güzel." Diyerek uzaklaştığında, babası hariç herkes onun peşinden gitmişti. "Chan bir insanın kalbini kırmak hoş bir şey mi?" Demişti babası. Chan sinirle ona doğru yürüyüp "Bir insanın kalbini kırmanın hoş bir şey olmadığını senden çok daha iyi bilirim. Peki sen bilir misin o hissi? Benim kalbimi kırdığın zamanlarda neden hiç bunu düşünmedin peki? Tamam, belki prens Jungwon'un kalbini kırmış olabilirim ama canı o kadarda yanmaz, bir kaç gündür beni tanıyan biri için, aylardır tanıdığım ve kalben sevdiğim bir insanın, kalbini daha fazla kıramazdım."
Babası Minho'ya baktığında burukça gülümsedi. "kendini koruyamayan prens mi olur." Diyerek uzaklaşmaya başladı. Minho sinirle yumruklarını sıkıp "BEN KENDİMİ KORUYABİLİRİM. EN AZINDAN SİZİN GİBİ ZİHNİYETSİZ PİSLİKLER OLMAKTAN ÇOK DAHA İYİ OLURDU ÖLÜM. GERÇEKTEN APTAL BİR PRENS OLMAK ÇOK MU BÜYÜK BİR ŞEY? BU KADAR ABARTIYOR HERKES!? BEN BU DÜNYAYA SEÇİM YAPARAK MI GELDİM YA!? ZORLA YAŞADIĞIM BİR AİLEDE, DIŞARI ÇIKAMADIĞIM BİR SARAYDA, NEDEN KENDİMİ SAVUNMAYA ÇALIŞAYIM Kİ? HER GÜN KÖLE GİBİ KALKIP, KAHVALTI YAPIP, TEKRAR ODAMA GİDİYORUM, KURALLARA UYUYORUM. YA BEN BÖYLE YAŞIYORDUM YA, NEDEN KENDİMİ SAVUNMA GEREĞİ DUYAYIM!?"
Chan Minho'nun ellerini tutup "Tamam, tamam. Sakin ol artık o günler yok değil mi?" Minho'nun gözlerinden akan yaşları baş parmağı ile silip yanaklarına birer öpücük kondurmuştu. "Geçti her şey, benim hatam yüzünden şu an buradayız." Minho ona sımsıkı sarılarak sadece onun duyacağı seste ağlamaya başlamıştı.
"Minho.." "hiçbir şey açıklamanı istemiyorum sadece, gidelim buradan." Chan onun saçlarını okşayıp "Tamam, Gidelim öyleyse." Diyerek onun elini tuttu. Koy evine geldiklerinde dışarıda onları gergince bekleyen Rose ve Lisa büs büyük gülümseme ile "YAŞIYORSUNUZ!" Demiş onların kollarına atlamışlardı. "MİNHO! İYİSİN DEĞİL Mİ? BAKAYIM BİR ŞEYİN VAR MI? YA SEN NİYE GİDİYORSUN BENDEN İZİNSİZ!?"
Rose'un sinir küpü gibi dolduğunu gören Minho gülüp "Ama onu buldum.." Demişti. Rose Chan'a dönüp "Ulan sen var ya. Adi şerefsiz seni!" Chan kaşlarını çatıp "Ne var be?" Dediğinde "Ne gidiyorsun ulan çocuğu bırakıp!? Bir de ellerini kesiyorsun, hayırdır birader mafya mısın sen?" Chan kollarını birbirine dolayıp "Bak ben yanlış anlamışım tamam mı." "ULAN MİNHO GÖTÜNDEN AYRILMIYORDU, NASIL LİSA'YI SEVSİN!" Minho Rose'un omzundan tutup "bence, biz onu aramızda halledebiliriz." Rose kollarını birbirine dolayıp içeriye yürümeye başladı.
"İyi Prenses Rose'un mükkemel tavsiyeleri olmadan kalın!" Lisa güldüğünde Chan ona bakıp "Lisa bu arada" "bir şey demene yapmana gerek yok, ama öyle bir niyetim olmadığını bil" dedi ve sıcak bir gülümsemeden sonra Rose'un peşinden gitti.
"Ah, saraya dönmeliyim, kılıcım orada kaldı." Minho ona bakıp "bende geleceğim o halde" dediğinde ve Chan ile göz göze geldiklerinde "Minho olmaz, çok tehlikeli. Seni gördüler, üstelik-" "umurumda değil Chan tamam mı! Ben seninle gelmek istiyorum, seni de gördüler, sana da kızgınlar!" Chan tam bir şey diyecekken "Eğer tekrar bensiz gidersen, seni affetmem." Demişti. Chan derin bir nefes verip "Tamam gel hadi." Diyerek ormana doğru yürümeye başladı.
Minho onu takip ederken hiçbir sorun çıkmadan saraya vardılar. Bekçiler, şövalyeler hiçbir şey demediği için hızla Chan'ın odasına çıkmışlardı. Minho etrafa göz gezdirirken Chan'ın çıplak sırtına gözleri kaydı.
Çıplak? NE? PRENS CHAN ÖNÜNDE SOYUNUYOR MUYDU!? "AAAHHHH!" Minho gözlerini kapatıp öylece beklerken Chan ona döndü "Ne yapıyorsun?" Diye sorduğunda Minho parmak boşluğundan ona baktı "ÖNÜMDE NEDEN SOYUNUYORSUN!?" Chan kollarını birbirine dolayıp "Ne? Şimdiden alış bence. Daha sonrası için zor olmasın" Minho ellerini gözlerinden cekip "Ne?" Diye sorduğunda Chan pis pis gülüp üstünü giyinmeye başladı.
"Ne diyorsun ya!!" Chan hiç ses çıkarmayınca sinirle somurtup onu beklemeye başladı. Chan en sonunda hazırlandığında tekrar köye gitmek için yola koyuldular. "Bu arada Minho, seni dinlemediğim için özür dilerim." Minho ona bakarak yürürken "Geçti gitti sonuçta.. artık benimlesin." Chan gülüp ona bakarken, Minho takıldığı ağaç kökü ile yere yapıştı.
"Minho- iyi misin?" Minho yerde öylece yatarken Chan onun kolundan tutarak ayağa kaldırdı. "İyi misin?" Minho burnunu çekip "yanağım yanıyor." Demişti. Chan onun yanağına baktığında soyulduğunu gördü. "Sorun yok sadece soyulmuş köye gidince bakarız" diyerek onu kucağına aldı.
Minho şokla ona tutunurken "Chan! Ne yapıyorsun ya?" Diyerek etrafa bakındı. "Taşıyorum seni işte, daha ne istiyorsun? Etrafa da bakıp durma görmez kimse" diyerek yürümeye başladı. Minho oflayarak onun boynuna kollarını doladı.
"Chan, Jungwon'u gerçekten sevmiyor muydun?" "Babamlar beni onunla evlendirecekmiş zaten, eve gelmemi beklemişler. Dediğim gibi Minho, eğer onunla evlenseydim de kalbim gene seni severdi." Minho ona bakarken "belki zamanla beni unutur, onu severdin?" Chan ona bakıp "öyle bir şey olmadı ama? Biz şu an beraberiz. Kötü şeyleri aklına sokma." Minho dudak büzüp sessizce yolu izledi.
Eve geldiklerinde, Minho'yu yatağa oturtup ilk yardım kitini getirdi. Onun yanağını iyice mikrop kapmaması için temizledikten sonra yara bandı yapıştırıp öptü. Minho kendini geri çekip "Ayh-! Ne öpüyorsun ya!" Diyerek yanağını tuttu. "Sevgili olduğumuzda da bu kadar mızmızlanıcak mısın?" Minho kıpkırmızı olurken "Ne sevgilisi ya!" Demişti kekeleyerek.
Chan gülüp, onun elindeki bandajları açtı. Neredeyse iyleşmişti. İki elinide dudaklarına getirip öptü. "Canını yaktığım için üzgünüm" Minho sessizce onu izlerken Chan eline de pansuman yaparak tekrar bandajlamıştı. "İyi bakmışsın kendine, iz kalmaz"
"Elimin izi kalmasa da, beni terk edişinin izi hep kalacak ama." Birbirlerinin gözlerinin içine sessizce bakarken, Chan "o izin kalmaması için elimden geleni yapacağım Minho." Demişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/360655615-288-k437031.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Save Me / Minchan
ActionÇok katı kuralları olan bir kraliyette yaşayan Minho, bir gün bu kurallardan bıkar ve gece saatlerinde evden gizlice kaçar. Hayatında belki dışarıyı zor görmüş biri olduğu için ormanın ortasında kaybolur ve değişik sesler duymaya başlar. Ayağı takıl...