Onlar doğru kişimiydiler ki?
Minho Chan'ın sözlerinden sonra dona kalmıştı. Ne diyeceğini bilememişti, onu sevse de şu an düşünceler içinde boğuluyordu. Onun için bir çok şeyi göze aldı, aynı şekilde Chan'da onun için. Ama bu aşk doğru muydu?
Rose telaşla yanlarına geldiğinde ikiside ona baktı. "CHAN, MİNHO! KÖY TEHLİKEDE MUHAFIZLAR GELMİŞ!" Chan ayaklandığında Minho onlara bakıyordu. "Nasıl gelmişler? Nasıl buldular?" Rose üst kata çıkarken "BİLMİYORUM ÇABUK GİDELİM!" Chan Minho'nun elinden tutup üst kata çıkardı ve eşyalarını aldılar.
Kapıyı açtıklarında neredeyse onlarca muhafızın olduğunu fark ettiğinde kapıyı yavaşça geri kapattı. "Kapana kısıldık." Dedi arkasında duran Minho'ya. Rose perdenin arkasından bakarken "her yeri kaplamışlar." Dedi umutsuzca. Chan kapıyı kilitleyip Rose'un yanına gidip dışarıya baktı. "Kaçış yolumuz kalmadı artık" diyerek koltuğa oturdu ve kaderini bekledi.
Minho onlara bakarken "hiçbir şey yapmayacak mıyız? Burada öylece bekleyemeyiz!" Demişti. Chan ona bakıp "her yerimizi sarmışlar, kaçabileceğimiz bir yer yok." Diyerek üzgün duran Minho'ya bakıyordu.
Dışarıda muhafiz sesleri gelirken, kapı çalmaya başlamıştı. Minho çaresizce Chan'ın yanına oturduğunda onun elini tuttu. "Minho" ikisi birbirine bakarken "Bana güveniyor musun?" Diye sordu Chan. Minho başını aşağı yukarı sallayıp "güveniyorum." Dedi. Chan gülümseyip, Rose'a baktı ve kaş göz yaparak Minho'nun elini bırakıp kalktı.
Rose "Minho üst kata çıkalım" diyerek onu üst kata sürüklediğinde "Ne? Ya Chan?" Diyerek Chan'a baktığında Chan sadece gülümsedi. Rose onu zorla cekiştirirken Minho kaşlarını çattı. "Chan?" "Seni seviyorum Minho, şu an beraber olamasakta, başka bir evrende beraber olacağız. Söz veriyorum." Diyerek kapıya yürüdüğünde Minho gözlerini büyüttü. "CHAN! CHAN SAÇMALAMA!"
"Minho tek yolu bu!" Minho ondan kurtulmaya çalışırken Chan kapının kilidini açıp dışarıya çıktı. O anda da Minho'nun görüş açısından gitmişti. "ROSE SEN DELİRDİN Mİ!? NEDEN ONU BIRAKIYORSUN!?" Rose "Minho onlar seni arıyor, Chan'ı değil. Ona bir şey yapmazlar ama sana yapabilirler bu yüzden sesimi çıkarmıyorum. Neden arkadaşımın canının yanmasına göz yumayım!?"
Minho'nun gözlerinden akan yaşlara bakarken "Rose bir prensi kaçırmanın cezasını bilmiyor musun!?" Rose başını iki yana salladığında "süper!" Diyerek kolunu tutan Rose'dan kurtulmak amaçlı kolundan itti. "Bana sakın karışayım deme." Diyerek hızlıca aşağı kata indi, kapıyı açarak dışarı çıktığında karşısında Chan'ı tutan bir kaç muhafız, babası ve annesi duruyordu. Minho telaşla "BIRAKIN ONU!" Dediğinde herkesin gözü oraya döndü. Kral Jake eliyle Minho'yu gösterdi ve "OĞLUMU YAKALAYIN" dedikten sonra Chan'a döndü.
"Senin aldığını biliyordum Prens Chan." Chan sinirle onun kollarını tutan muhafızları itmeye çalışırken "Tek başına bir şey ifade edemediğin için adamlarını topladın demek?" Demişti alayla. Kral Jake sadece gülüp "Oğlumu kaçırmanın cezasını iyi vereceğim sana Prens." Diyip şövalyelere döndü. "Oğlumu odasına kapatın, Prens'i ise zindana atın." Minho kaşlarını çatarak "HAYIR! YAPAMAZSIN!?" Diyerek kendini tutan bekçilerden kurtulup Chan'a koştu.
Kraliçe Jisoo Minho'nun kolundan tutarak yanına çekti. "Kuralları unutma Minho." Dedi. Minho ondan kurtulmaya çalışırken Chan ile birbirlerine bakıyorlardı.
Tam olarakta, sevip. Asla da başaramamışlardı. Şu an birbirlerine bakıp, sarılamayan kişiler bir daha buluşabilecekler miydi?
Minho odasında çaresizce otururken tek düşünebildiği Chan'dı. O ne yapıyor, o şu an iyi mi, kötü mü? Bilmiyordu. Ve bu canını çok yakıyordu. Kilitli odasında tek yapabildiği: yeri, duvarı ve tavanı izlemekti. Sevdiği kişi dibindeydi ama onu göremiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Save Me / Minchan
ActionÇok katı kuralları olan bir kraliyette yaşayan Minho, bir gün bu kurallardan bıkar ve gece saatlerinde evden gizlice kaçar. Hayatında belki dışarıyı zor görmüş biri olduğu için ormanın ortasında kaybolur ve değişik sesler duymaya başlar. Ayağı takıl...